Köşeye Sıkışma Sendromu!
Korona gündemlerimizi alt üst etti. Önce ondan, sonra diğer konulardan bahsediyoruz. Öncelik sırası ne yaparsak yapalım onda.
Bizi öyle bir hale getirdi ki, önümüzü göremez olduk.
Geçim sıkıntısıyla birlikte yüzde 70-75’imizi köşeye sıkıştırdılar.
Bir yerde köşeye sıkıştık kaldık.
Bunaldık, dağıldık, maddi ve manevi kayıplarımız karşısında şoka girdik!
Herkes kendi başının derdine düştü. Kriz sadece maddi kriz olarak değil, sosyal kriz olarak da vurdu insanları.
Kendimizi unuttuk,
Çevremizi unuttuk,
Güzel olan ne varsa unuttuk,
Komşuluğumuzu unuttuk,
Hısım-akrabalığımızı unuttuk,
Dost olduğumuzu, arkadaş olduğumuzu unuttuk,
Hasılı insan olduğumuzu, insanlığımızı unuttuk.
Oysa biz böyle miydik?
Yardımseverdik, arayan-sorandık, hatır-gönül bilendik, düşene elimizi uzatanlardık.
Böyle duygusuz,
Böyle acımasız,
Böyle egoist,
Böyle bencil insanlar nasıl olabildik?
Bu türden olaylar sonrasında içimizdeki canavar mı ortaya çıktı yoksa?
İNSANIMIZ GECEMİ-GÜNDÜZÜMÜ KAYBETTİM DESE YALAN MI?
Geçim sıkıntısından sıyrılıp arada bir ne oluyor diye etrafına bakınmaya çalışan insanımıza, bir darbe de Koronadan geldi.
Bir yanda git gide ağırlaşan hayat şartları,
Bir yanda sevdiklerimizi elimizden alan ve hepimiz için kaçınılmaz bir tehdit olarak görülen Korona.
Bunun adına köşeye iyice sıkışmış olmak deniyor.
Köşeye sıkışma sendromu deniyor.
İnsanımız gecemi-gündüzümü kaybettim dese yalan mı?
Koronalı hayat ne yazık ki,
Hayatın bütün güzelliklerini,
Bütün renklerini,
Yaşama sevincimizi felç etmiş durumda.
Bakarkörler gibi yaşıyoruz, görmüyoruz, duymuyoruz, ilgisiz ve alakasız bakış açıları anlatılacak gibi değil!
Hoşgörümüz, anlayışımız askıda, onların yerine;
Korku var,
Ürperme var,
Endişe var,
Her şeyden ürkme var,
Önünü görememe gibi hiçte hoş olmayan yeni argümanlar var…
Sabır güzel şey…
Ancak, bizde olmayan, bulunmayan bir şey…
Kim ne derse desin, bu ağır travmaların içerisinde, sonuna kadar bu süreci sabrederek geçirmeye çalışmak sanıldığı kadar kolay değil.
KORONA ZEBANİ GİBİ BAŞIMIZDA!
İnsanların arada bir nefes almaya, soluklanmaya ve molaya yani dinlenmeye ihtiyacı var.
O imkan ne yazık ki var gibi görünmüyor.
Maddi ve manevi bir sınanmanın üstelik her gün yaşanmak kaydıyla tam ortasındayız.
Tedbirlerin iflas ettiği,
İnsanların kimseyi dinlemek istemediği,
Köşeye sıkışma halinden bir an önce kurtulma çabası içerisinde olduğu da ayrı bir gerçek.
Her ne yaparsak yapalım maddi ve manevi sıkıntılardan kurtulamıyoruz.
Hayat bir cendere gibi olmuş insanımıza.
Her tarafı su kaynaklarıyla dolu olan, ancak bir bardak içecek su bulamayanlara dönmüşüz.
Korona, zebani misali başımızda, ya ben geldim diyor, yahut gölgesi dahi yetiyor.
Enflasyon canavarı, değil geri gitmek,
İyiden iyiye yerleşti kaldı yanı başımıza, hatta komşu oldu.
Bugün nasılsınız komşum diye de, her gün her birimize takılmadan edemiyor.
Fırsatçılar, doymayan iştahlarıyla, çarşıyı, pazarı, marketleri, ellerinin eriştiği ve yetiştiği her yeri, her köşeyi zamlarla tuzaklamış vaziyetteler.
ŞAMAR OĞLANINA DÖNMÜŞÜZ, HABERİMİZ YOK!
“-ecek” ve “-acak” diye başlayan ve biten cümleler, hem ümit vermekten uzak, hem de insanlarımızı daha da yakasına küser hale getirdi.
Yırtılan Deli Bekir’in yakası misali, yakalarımız yırtık paramparça, ümit çölde serap görmek gibi, geçim sıkıntısı ve Koronanın arasına sıkışıp kalmışız!
İmdat diye bağırmaya kalksak sesimiz çıkmıyor!
Duyulsa, kim o inleyen, kim o imdat diye diyen diye bakan yok, duyan yok!
Bir ekonomi vuruyor, bir Korona!
Şamar oğlanına dönmüşüz, haberimiz yok.
2020 yılı bir çoğumuz için kabus yılı,
Hüzün yılı,
Sevdiklerimiz kaybetme yılı,
Hayallerimizin ters yüz olduğu yıl,
Ümit çiçeklerinin açmadan solduğu,
Verilen müjdelerin devede kulak kaldığı bir yıl olarak hatırlanacak.
İşsizlik bu yılda tavan yaptı denecek!
En çok işyeri bu dönemde kapandı diye anlatılacak.
Diplomalı insanların yüzüne kapılar en sert şekilde bu yıl kapandı diye üzerine hikayeler yazılacak.
Korona yüzünden insanlar aile büyüklerinin neredeyse tamamını,
En sevdikleri yakınlarını oldukça acı bir şekilde kaybettiler,
Ve hiçbir şey yapamadılar diye anlatılıp durulacak.
BU YIL SADECE İNSANLAR KÖŞEYE SIKIŞMADI!
Bu sendrom, başka bir şeye benzemiyor. Halden anlayan yok, halin nedir diye soran yok, kapınızı çalan yok, köşeye sıkışanların mecali kalmadı.
Dilleri dönmüyor.
Hoş dönse dahi, onların halini ve ahvalini görene, duyana rastlamadılar.
Rakamlar 2020 yılına gelinceye kadar bu denli köşeye sıkışmamışlardı. Bu yıla gelinceye kadar bu kadar ağır yalancılıkla, şüpheyle ve yalancılık ithamıyla karşılaşmamışlardı.
Bu yıl sadece insanlar köşeye sıkışmadı.
Fiyatlar köşeye sıkıştı. Rakamlar köşeye sıkıştı! İstatistikler köşeye sıkıştı, Kurumlar köşeye sıkıştı!
Fırsatçılar köşeye sıkıştı, foyaları ortaya saçıldı, boyaları döküldü. Siyasiler köşeye sıkıştı!
Yalan sıkıştığı köşede suçunu ikrar etme durumuna düştü.
Vicdan ve merhamet köşeye sıkıştı!
Hastaneler, sokaklar çarşı-Pazar, mezarlıklar yani hakikat konuşmaya başladı çünkü.
Yalancılar, göz boyayanlar, insanları kandıranlar, aldatanlar köşeye sıkıştılar. Korona adam seçmeden alıp gitmeye başlayınca, herkes ve her şey döküldü kaldı.
Köşeye sıkışma sendromuna bir de bu yönüyle bakın isterseniz!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.