Kur’an’ın kalbe indirilişi
Kalp, vücut sağlığı kadar bilgi işlem merkezi olmasıyla fikri sağlık açısından da önemli bir organımızdır. Kalbimizin sağlıklı işlemesiyle nefsin temel ihtiyacı besinin enerjiye dönüştürülmesinde oksijeni hücrelere kanla ulaştırır. Bu bağlamda kalbimiz ön bilgileriyle karar merkezidir. Kulaklar göz ve diğer duyu organları insanın kalbine bilgi aktarımı yapar. Kalb, bu bilgileri ön bilgiler (yargılarıyla) ile değerlendirir ve bir karara varır. Bu yeni bilginin nefse yükleyeceği sorumluluk, ağırlık; bazı çıkarlarını kaybetme korkusu, yetersiz bahanelerle doğrudan kaçma psikolojisine itebilir. Bu korku ruhi hastalıklara ve tedavi edilemez aşamasına geçtiğinde kalp mühürlenir. Bu sebeple doğru bilginin kabulüyle imana dönüşmesinde kalp temizliği (ön yargıdan arınmak) aklı selim önemlidir. Bu sebeple kelime-i tevhid kelimesi iki kısımdan oluşur. Birinci bölümü kalbin tasfiyesi Lâ ilahe “İlah yoktur” ikinci bölümü “ancak Allah vardır” ifadesidir. “Kalplerin tatmini (huzura kavuşması) ancak Allah’ı zikir iledir” ayetiyle de kalbin sürekli tasfiye ve Allah’ın kalpte tek hâkim kılınması şeklinde de dile getirilebilir. Zira aklı selim ve kalbi selim ancak temizlenmiş kalple oluşur. Bu safiyeti yakalayabilmesi için insanın doğru ve hakikate yönelmesi, bunun içinde iyilik rüzgârına ihtiyaç vardır. Bu ilhamı doğrularla iyilerle bir arada bulunmakla alınabileceği haber verilmektedir. Zira İnsan kalbi ortamdaki varlıklardan özelikle hem cinslerinin hal, söz ve fiillerinin yansımalarının etkisinde kalır.
Haramları işlemek kalbin düşünce sistemi bulanıklaştırır. Bu bulanılık/perde/günah insan tövbe etmediğinde; doğru bilgi arz edilse de kalbe tesiri ulaşmaz, Dolayısıyla insan mucizeler yaşasa veya ayetler söylense de bu bilgilerinin onda imana dönüşmesini engellenir. Bu konuda Yahudilerin günahkârlıkları sebebiyle imana ulaşamadıklarını Allah: “ And olsun ki sana apaçık ayetler indirdik. Onu ancak fasıklar inkâr eder.” Bakara 2/ 99.) işaret eder. Zira fâsık bilerek hakikati göz ardı etmeyi meslek edinirse kalbi mühürlenir. Bu sebeple Hz. Peygamber de “insanda bir et parçası vardır. O sahih olursa vücut da sağlıklı olur. O ifsat olmuşsa vücutta fesada uğramıştır (hastadır). Dikkat edin o kalptir.” Açıklamasını yapmıştır. Müfessir Elmalılı fıskı üç grupta toplamaktadır: a. Günâhı çirkin olarak kabul etmekle beraber, bazan günâh işlemek. b. Yapılan bir günâhı ısrarla yapmak.c. Günâhın çirkin olduğunu inkâr ederek bu günâhı işlemek; bu küfrü gerektiren bir durumdur; bu noktada kişinin iman ile din ile ilişkisi kesilmiş olur. Kişi yaşadığını belli bir süre sonra kanıksar ve iman ve din olarak algılamaya başlar. Yahudilere de Hz. Peygamber’in kalbine Cebrail’in indirdiği ayetleri, Tevrat’ın tasdik ettiği hakikatleri fasıklıkları sebebiyle reddettiler. Bu hususa Kur’ân şöyle işaret eder: “Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara lâyıktır. Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yakışır….” (Nûr 26). Bahaneleri hz. Peygamber’e aeytleri düşman kabul ettikleri Cebrail’in getirmesidir!
Kur’an temiz kalbe dile iner, ya da tedavi imkanı olan kalbe iner ve tesir eder.
Ömer Hayyam’ın sözünü Esad Muhlis Paşanın Türkçeye çevirdiği üzere:
“Mey (Şarap) gibi her bir harâmın sekri (sarhoşluğu) olsaydı eğer,
Ol zamân ma'lûm olurdu mest (sarhoş kim hûş-yâr (ayık) kim."
Ayık kalabilmek kalbe Kur’an’ı indirebilmek ve orada tutabilmeye bağlıdır. Allah gayurdur (kıskançtır), orayı başka biri ya da sevgisi ile paylaşmaz. Bir başkası veya sevgisi ile kirletilmiş kalp iyiliğe yönelirse tevbe ederse temizlenir. Temiz kalple yaşamak esas olmakla birlikte kul olarak bilerek bilmeyerek hatalarımızı tevbe ve zikirle sürekli temizlemek gerekir. Bu sebeple Hz. Peygamber “Ey insanlar! Allah’a tövbe edip ve af dileyin. Zira ben ona günde yüz defa tövbe ederim” (Müslim, Zikir 42) sözü ile kendisini örnek almamızı istemiştir.
Kalp sağlığı, ona zarar veren maddi ve manevi hastalıklardan itina ile korumaya bağlıdır. İnsanda merkezi görevi olan kalbin kalbin kulağı, gözü ve diğer duyu organlarına açılan kapıları sürekli günahlara maruz kalır maddi olarak nefesle oksijenin kalpte kanı temizlediği gibi kalbin Allah’ı hatırlayarak manevi kirlerden arınması da aynı merkezdedir. Kalb, iyi ve kötü ilhamların antenidir. Bunun yayınlanması ve sansürlenemsi de bu merkezden yürütülür. Zira İnsan imtihan dünyasındadır, iyi ve kötüyü tercihine bağlı olarak sürekli denenir. Bu imtihanı başar sırrı günün belli saatlerinde haftalık ve yılın belli aylarında yoğunlaşarak Allah’ı her yer ve zamanda hatırda tutmak niyâz hali ile elde edbilir. Fakat kötülüğe meyil ve bunu meleke haline getirenlerin kalbi günaha kayar bunu içselleştirdiğinde küfre yuvarlanır mazallah. Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız sensin. (Ali İmran 3/8). İlk ayet rabbinin adı ile oku emri kalbinde bunu saygı ile tutabilmek çabası niyeti her şeyin başıdır. Bu bilginin imana bürünmesinin başıdır. Varlığı Allah ile okuduğumuzda yanlış değerlendirmeler biter. Tersi de doğruyu inkara nefsi ilahlaştırmaya ya da ilahlar aramaya götürür bu da kalbin leke alması hastalığıdır. Bu durumunu şeytan örneğinde kibirle tedaviye yeltenmeyip Allah’ı unutanı, Allah da unutur. Allah onu unutması rahmet nazarı ile bakmaması iyiliği ihsan ve ilham etmemesidir Fıskı fücura dalan gaflet perdesine bürünür. Bu melekeden, mesleğe dönüştüğünde kalp kâfir inkarcı olarak mühürlenir. Allah korusun! bu kalbin mühürlenmesi aslında basiretin bağlanması ve ona açılan kalp gözünün, kulağının ve duyuların iyiliği ilham olarak alamamasıdır. 30.05.2024
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.