Mansur Yavaş hazırlıklara başlamış!
Ankara, her geçen gün biraz daha hareketleniyor.
Öne çıkma yarışı, ben yapacağım dürtüsü ve oldu bitti duygusu CHP’nin önemli isimlerini birbirine düşüreceğe benziyor.
Zannımca öyle zamanlar gelecek ki Meral Akşener’le Kemal Kılıçdaroğlu’nun dargınlığı mumla aranacak.
Zira Mansur Yavaş kanadında yaşananlar bize bunu söylüyor ve dahi öngörülerimizi destekliyor.
Evet, kırılan tablolar ve havada uçuşan telefonlardan bahsediyorum.
İçten pazarlıklıların küfür ve hakaretleri de cabası.
Bir tarafta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı destekleyenler, öbür tarafta Sayın Yavaş’ın el alacak yerini bırakmayanlar.
Tabi bunlar hep örtülü olarak gerçekleşiyor.
Öyle zannediyorum Mansur Bey’in talimatı o yönde.
‘Gazı verin ama arada fren pabucunu kullanmayı da unutmayın. Abartmayın yani. Ne şiş yansın ne kebap minvalinde çerezlik adımlar atın.’
Gibi!
Dostlar, Sayın Yavaş bunu yapmak zorunda. Eğer bu şekilde hareket etmezse tabanına karşı inandırıcılığı cılız olur ve oluşturmaya çalıştığı ekip güdümsüz duruma düşer.
‘Ne ekibi?’ dediğinizi duyar gibiyim.
Mansur Bey, alanında yetkin isimlerle ekonomi, eğitim, kalkınma, adalet, kültür-sanat ve şehircilik komisyonları oluşturmuş.
Mütemadiyen görüşmeler gerçekleştirip ilk adımı atma noktasında nasıl davranılması gerekir sorusuyla beraber bir çerçeve çizmenin gayretindeymiş.
Sayın Yavaş bunları yaparken umarım Kılıçdaroğlu’nun elinde patlayan ‘Danışman Furyası’nı göz önünde bulunduruyordur.
Zoom toplantılarının tam manasıyla amacına hizmet etmediğini, kâğıt üzerindeki kadroların kâğıdın dışına çıkamadığını, özen ve hassasiyetin toplantı salonlarının otopark katında kaldığını inşaAllah iyi sindirmiştir!
Yoksa kardeşi Ekrem tepesinde!
Yumuşak karnını kolluyor. Denk getirdiği an affetmeyecek.
Doğrudan doğruya yapılabilecek bir hır-gür den bahsetmiyorum tabi ki.
Özel Kalem eski müdürleri ve mevcut sözcülerinin aba altından sopa gösterme yöntemleri var ya, onlardan bahsediyorum.
Tabi göreceğiz ki bu unvan ve sıfatlarla da kalmayacak.
Çok farklı isimlerin kendini ortaya atıp fedailiğe soyunacağını göreceğiz.
Beklemede kalın!
CİNAYETLER VE KÖFTECİ YUSUF!
Neyin ne olduğunu bir çırpıda kestirebilmek çok güç.
Yaşanan hadiseler denk gelişlerin ve dahi tesadüflerin de ötesinde.
Bir tarafta dumanı üstünde boykot olayları, öbür tarafta katliam gibi cinayetler ve itibar suikastları.
Malum mimli markaları sayıyoruz ve diyoruz ki bunlar ‘tü kaka’ eyvallah asgari seviyede de olsa bir bilinç yumağı oluşturuyoruz.
Ardından adamların yazıp çizdiği ‘Organize İşler’ devreye giriyor.
‘Sen misin benim markama çamur atan!’
‘Ben de senin olana halel getireyim de aklın başına gelsin’ dercesine silsile-i hadise.
Bir şeyleri yine ayyuka çıkarıp toplumu düşündürmeye ve bilinçlendirmeye çalışıyoruz (malum cinayetlerden bahsediyorum) ama bir el devreye girip çarşının altını üstüne getiriyor!
Benim ‘Köfteci Yusuf’la herhangi bir bağım ve bağlantım yok!
Bundan mütevellit kimseyi savunmuyorum ve fanatikliğine de soyunmuyorum.
Ama yaşanılan olaylar sizce de düşündürücü değil mi?
Gazeteci Nedim Şener konuyla alakalı birkaç kelam kesmişti:
‘Sen eğer siyonizmle mücadele ederken, onun köfte markalarını boykota uğratırsan, onlar da senin yerli köftene ve dahi firmana da operasyon çeker.
Asıl domuz bakanlığın içinde olabilir!’
Yani tamamıyla realitelere dayalı bir durum tespiti diyebilirim.
Her ne kadar yüzeysel değerlendirmelere şahit olsak da bu minvaldeki değerlendirmeleri dikkate almamız daha isabetli olacaktır.
Şener’in çıkışı mutlak ve muhakkak önemsenmeli.
Kulak arkası edildiği vakit daha majör hadiselerle karşılaşabiliriz.
Sahi, Bakanlıkların bagajında domuz saçması var mıdır?
Kim bilir, belki bir gün tez elden kullanmaya ihtiyaç duyarız!!
Selâmetle…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.