Erol Sunat

Erol Sunat

MÜHÜR!

MÜHÜR!

Türk Milleti için, mühür kavramının anlamı ayrıdır. Mühür kimdeyse Süleyman odur denmişse de, Türk Milleti mührü emanet edeceği insanları binlerce yıldır doğru, düzgün insanlar arasından seçmiştir.

Binlerce yıllık Türk tarihi içerisinde,

Yanlışlıklar, hatalar, entrikalar,

Ayak oyunları, hırslar olsa da,

Doğrular bulunmuş,

Yanlışlardan dönülmüş,

Tarihin her devrinde Türk Milleti esareti asla kabul etmeyerek,

Hürriyete koşmuş,

Hürriyete koşarken de, cümle mazlum millete ilham kaynağı olmuştur.

Üç kıtada at koşturan,

Devletler kuran,

Ülkeler fetheden, 

Mührü her gittiği coğrafyada bilinen ve silinmeyen izler bırakan bir millet oldu Türk Milleti. 

Mühür sahibi olmak,

Yetki sahibi olmaktır.

Söz sahibi olmaktır.

Mühür demek sorumluluk demektir.

Mühür demek vebal demektir.

Mühür sahibi olmayı talep etmek, istemek ise ateşten gömlek giymek olarak anlatılmıştır!

 

MÜHRE SAHİP ÇIKMAK!

Seçimle gelenlerin, atamayla atananların yetki ve sorumluluklarının bir ifadesi ve nişanesidir mühür!

Sözlük anlamı olarak, “üzerinde bir kimsenin, bir kuruluşun ya da kurumun adının ya da sanının tersine kazılı bulunduğu, metal, lastik vb.den yapılmış araç, damga.” olarak anlatılmıştır.         

Yetmişli-seksenli yıllarda özellikle köy muhtarlığı seçimleri kıran kırana geçerdi.

Bir oyla seçimi kazanan ve kaybeden adaylar olduğu gibi,

Oyları eşit çıkan,

Hakimlerimizin huzurunda yapılan kura sonucu Muhtar olan yada Muhtarlığı kaybedenler vardı.

Mühür o kadar değerliydi ki,

Kaybedilen seçim sonrasında eski Muhtarın taraftarlarının mührü vermemek için, yutması dahil bir çok olay yaşanmıştı!

Bir defasında seçimi birkaç oyla kaybeden Muhtarın taraftarları,

Kazanan Muhtara mührü teslim etmemek için,

Gecenin yarısında çalılığın bol olduğu bir yere mührü fırlatıp atmışlardı.

Yeni muhtarın taraftarları,

Hısım-akrabaları,

Çoluğu çocuğu mührü sabaha kadar aramışlar,

Gün ışırken,

Arayanlardan bir çocuk mührü bulmuştu.

Ortalık bayram yerine dönmüş, adeta yeni bir zafer kazanılmıştı.

Muhtarlarımız mühürlerine sahip çıkma konusunda, hemen birçok kesimden çok daha fazla sorumluluk sahibi olduklarını göstermenin ötesinde, bunu ispat etmişlerdi

 

BİZDE MÜHÜR, HALK AŞIĞININ SAZINDA TÜRKÜ OLUR!

Aşık gözüyle mühür,  gözlere benzetilmiş, ilhamını gözlerden almış.

Nasıl mı?

Koyu renkte, iri ve dikkat çeken gözler üstüne vurmuş sazın teline Aşık Ali İzzet Özkan,

Öyle bir türkü çıkmış ki ortaya,  

Adına, “Mühür Gözlüm” demiş Aşık Ali İzzet!

Sonrasında, Rahmetli Aşık Ali İzzet’in “ Mühür Gözlüm” türküsü 1965 yılından itibaren adeta bir fırtına gibi esti.

Türkünün ilk kıtası şöyleydi;

“Mühür gözlüm seni elden / Sakınırım kıskanırım / Uçan kuştan esen yelden / Sakınırım kıskanırım”

Tülay German ve Gönül Turgut seslendirdiler türküyü.

Aşık Ali İzzet Özkan 1981 yılında vefat eti, ancak o güzel türküsü yarım asrı aşan bir süredir dinleniyor.

Ancak iki sanatçının dilinde, efsane oldu.

Türkü o iki sanatçıya mal edildi.

Bunlardan ilki türkünün bütün haklarını satın alan rahmetli Zeki Müren, diğeri ise türküyü kendine has yorumlayan, bu türkü onun türküsüdür denen rahmetli Neşet Ertaş.

Öyle oldu ki, Mühür Gözlüm türküsünün sözleri Aşık Ali İzzet Özkan’a, yorumu Neşet Ertaş’a ait diye anıldı, anlatıldı.

Türkünün güzelliği kadar, o güzelliğe kendine has yorumunu katan Neşet Ertaş, Mühür Gözlüm türküsünü bugünlere kadar gelmesine ve çok sevilmesine vesile oldu.

 

MÜHÜR MİRYAKEFALON’DUR, İSTANBUL’DUR, ÇANAKKALE’DİR!

Mühür basmak, Türkçede damga vurmaktır.  Mühür sahiplenmek demektir. Türk Milleti kazandığı birçok zaferle, yurt edindiği coğrafyalara mühür basmıştır.

Bulunduğumuz şehri de, yakından ilgilendiren ve yüzyıllar öncesine dayanan Miryakefalon Zaferi, Anadolu’nun Türk Milletinin ebedi yurdu olduğunun, bu zaferle tescillendiği büyük bir başarının adıdır.

Selçuklu Sultanı II.Kılıçaslan, Bizansın büyük İmparatorları arasında sayılan Manuel Komnenos’un 200 bin kişilik ordunu Konya yakınlarında, en son bulgulara göre Beyşehir ve Derbent ilçeleri arasında olan Bağırsak boğazında büyük bir yenilgiye uğrattı.

İmparator gece karanlığında bir ağaca çıkarak canını zor kurtardı.

1176 yılının Eylül ayında cereyan eden bu savaş sonrasında, Bizans bir daha Türk Ordularının karşısına çıkamadı.

Ne Selçuklu döneminde, ne de Osmanlı döneminde…

Anadolu’ya ikinci kez mühür basılma olayı İstiklal Savaşıyla gerçekleşti.

Osmanlı’nın son demlerini yaşadığı o sisli ve puslu günlerde, işgal altındaki Anadolu’da yeni bir diriliş hareketi başlatan Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, kaybedildi sanılan, ümit kesilen vatan topraklarını karış karış geri alarak, Anadolu topraklarına, bu topraklar Türk Milletine aittir mührünü bastılar.

Rahmetli Tarih Hocam Kahramanmaraşlı Lütfü Ernur’un dediği gibi,

Beli kılıçlı derviş gazilerin,

Alperenlerin,

İlhamını Hoca Ahmet Yesevi’den alan beylerle,

Sultanlarla birlikte cenk meydanlarında zaferler kazandıkları, kaleleri fethettikleri ve   Malazgirt’le Anadolu’ya açılan o kutlu kapıdan girerek bu coğrafyayı,

Türk Milletine yeni bir yurt, yeni bir vatan yapacak mührü bastıkları bu topraklar, bizim ebedi vatanımızdır artık.

Mühür Miryakefalon’dur. Mühür İstanbul’dur. Mühür Çanakkale’dir, Mühür Sakarya’dır. Mühür vatan toprağının, ait olduğu millete tescilidir.

Şair Mithat Cemal Kuntay’ın dediği gibi,

“Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır / Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır!”

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR