Ahmet Çapanoğlu

Ahmet Çapanoğlu

Ölüm varsa bu dünyada…

Ölüm varsa bu dünyada…

Ölüm varsa bu dünyada, ki var, bunu hepimiz biliriz. Peki, bunca hırsın, kavganın, kötülüğün, inadın, bizi yoran yarışların ve sevgisizliğin anlamı ne?

Nedir bize kalmayacak şeylerin peşinden koşup mutsuz olmamıza sebep olan?

Bunca olumsuzlukların sebebi; mal mülk, para pul, Karunlaşıp güç gösterisiyse maksadın, o zaman insan olmanın erdemi, kul olmanın izzeti nerede kaldı?

Uğraşmayın, fazlaca da koşturmayın. Ne kadar koşarsanız koşun zamanın önüne geçemez, zamanı mağlup edemez, aldığınızı götüremezsiniz.

Yarışmayın; bedenleriniz istemese de ruhlarınız mola istiyor. Ruhlarınızın, sizin hızınızdan dolayı kaybettiği mutluluk molalarına ihtiyacı var. An’daki mutlulukları görmezden gelmeyin, yaşamadan eskitmeyin.

Her şeyi kadere bağlarsınız. Kadere lanet okursunuz, olumsuz ne yaşadıysanız. İstediğiniz gerçekleşmezse isyan eder sabretmezsiniz. Aramazsın, istemesini bilmez, kanaatkâr değilsiniz. İstemesini bilen “Neredesin?” diye arayış içine olan her yüreğe, 'Buradayım' diyen bir kudret elinin var olduğunu görürsün. Yeter ki sen, aramayı ve o kapıda beklemeyi bil...

Kader böyleymiş diye de miskinleşme.

Kader böyleymiş diyenler, bakın, varlığın Sahibi ne diyor:

Biz, her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.” (İsra suresi-13) Senin çaban yoksa ne beklersin?

Her günü kendine güllük gülistanlık mı istersin? Her istediğinin, istediğin zamanda elinde, yanında olmasını mı istersin? Ne çok şey istiyorsun sen öyle. Hayat, bir gün güldürür, bir gün ağlatır. Ama her ikisi de gelip geçicidir. Ne gülüşünü abart, ne de ağlamanı sonsuz zannedip kedere düş. Unutma! Her şey sende başlar ve sende biter. Gülerken gülüşün değerini, ağlarken niye ağladığını bil ve ikisin de hayatın bir parçası, gelip geçici olduğunu anla. Gülerken güldürmesini, ağlarken ağlatmamasını bil.

Ölümün var olduğu ve her şeyin bir gün sona ereceğini bilerek yaşa. Sevinçlerinde bonkör ol ama üzülmek ve başkalarını üzme konusunda bonkör olma. Sonu olan bu hayatta tek cimriliğin bu olsun. Üzüntü cimrisi olmalı insan. İncinme ki kırılmayasın. Kırılma ki kırmayasın.

Yaşadığın an’ın kıymetini bil. Kırılmadan, kırmadan geçici âlemde, var olduğuna şükrederek mutlu ol ve seninle olan kıymetlerin değerini bilerek yaşa ve yaşatmaya çalış. Sonsuz sandığın zamanda bir an ölüm haberi geldiğin de çok geç olabilir. İnsan yaşadığı anda onların kıymetini bilerek yaşamalı. Ya kaybolursan, ya kaybedersen. Unutma, sevgiyi verdiğin kadar sevilirsin, sevildiğin kadar mutlu olursun. Hiçbir şey verdiğin değer kadar, sevdiğin ve sevildiğin kadar değerli değildir. An’ın ve sevdiklerinin kıymetini bil, sevdiklerine ve seni sevenlere sahip çık.

Maalesef hepimiz sevgimizi sevdiklerimize söylemekte gecikiriz. Hayattayken sevgimizi göstermeyiz, hani ölünce baden gözlü olmak deyimi var ya, işte o zaman sevgi sözlerini söyler, söylemediğimiz pişmanlıklarımızı dile getiririz. “Keşke şimdi burada olsaydı da bir değil bin kere söyleseydim” deriz ama vakit geçmiştir. Neden ölmeden söylemeyiz, neden ölmeden üzüntüler içerisinde yaşatırız da, üzmeye hakkımızın olmadığını düşünmeyiz?

Ne garip değil mi? Öleceğini bilerek yaşayan, akıl ve idrak gücüne sahip olan tek varlık olduğumuzu bildiğimiz halde, geçici olan bu âlemde mutluluklar yokmuş gibi birbirimize dert yükler, üzüntü yaşatmaya çalışırız. Ahirete, yaşadığımız âlemin geçiciliğine inandığımız, yaşadığımız ve yaşattıklarımızdan sorumlu olduğumuzu bildiğimiz halde, başkalarına acı ve üzüntü vererek yaşarız? Aslında hepimiz biliyoruz. Yaşattığımız gibi yaşar, yaşadığımız gibi ölür, öldüğümüz gibi dirilip, yapılanların yüzleşmesini yaşayacağız. Eğer bir hesap varsa, ki var, öyleyse insanca, insanlığın erdemlerini taşıyarak yaşamaktan neden kaçarız? Neden Allah’a kulluğumuzu, insan gibi yaşayıp insan gibi ölmeyi kendimize ilke edinmeyiz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Çapanoğlu Arşivi
SON YAZILAR