REKTÖRLER ATANMALIDIR
Bu başlığın ne anlama geldiğini tüm akademisyenler bilir. Adayları belirlemede seçim olsa da YÖK ve Cumhurbaşkanının onayı ile rektör atanır. Yani YÖK kurulduğundan beri Üniversite rektörleri seçimle değil ATAMA ile başa geliyorlar. Rektör atamalarında YÖK üyeleri ve Cumhurbaşkanı’na göre siyasi veya ideolojik tercihler ön plana çıkar. Rahmetli Özal’ın atadığı rektörlerin bir kısmı dindar oldukları için Özal sonrası bunlar kıyıma uğramış bu kıyımın başını da bizzat YÖK çekmiştir.
Rektör belirlemede her ne kadar ön seçim olsa da YÖK kanununda DEĞİŞİKLİĞE GİDEREK bundan sonra REKTÖRLER ATANMALIDIR, ZİRA REKTÖRLÜK İDARİ BİR GÖREVDİR.
Demirel ve Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığı döneminde atanan rektörleri, YÖK’ün icraatlarını bir hatırlayınız. YÖK Anayasa Mahkemesi destekli kararlar alıyor, devrin rektörleri de öğrenci ve hocalarını hiçbir yasal gerekçe göstermeden, DAYANAKSIZ yönetmelikler ve 28 Şubat kalıntısı uygulamalarla, hatta öğrenci ve hocalara “sizin bu ülkede yeriniz yok” diyecek kadar ileri, ilim adamlarını da “KARA DEKAN” ilan ederek alaşağı ediyorlardı. Peki, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığından itibaren YÖK yasasında bir değişiklik olmadan ne oldu da üniversiteler hak ettiği özgürlükçü uygulamalara geçtiler bir düşünün.
Burada üzerinde durmaya çalıştığım solcu ve Kemalist basının ATAMA sözünü son zamanlarda çok kullanmasına bağlı olarak ele aldım. Aslında YÖK’ün ve rektörlerin geçmişte yaptığı icraatları ATAMAnın yanında ATILAN de demem gerekirdi, hafızalarımız bunları unutmayacak kadar da taze.
Gelelim Selçuk Üniversitesi Rektörlük seçimine. Üniversitemiz kurulduğundan beri maalesef daha çok ideolojik ayrışmalar yaşayarak çalkantılı dönemler geçirdi. Bu ayrışmalara bağlı olarak siyasiler ve yerel yönetimler üniversitenin elinden çok tutmadı. Merkez Anadolu’nun en büyük Ankara’dan sonra ikinci büyük şehri olması yanında sanayi, tarım ve ekonomik yönden Ankara’dan daha ileri durumda olan Konya bu yönde pek hizmet alamadı. Öyle görünüyor ki yukarıdaki kaygıları aşacak bir süreç yakalayan Konya, 1 Kasım seçimi ile birlikte siyasette en güçlü dönemini yakaladı.
Rektörlük seçimi ile ilgili basında ve halkın dilinde gereksiz ve tamamı da doğru olmayan bazı dalaşma kelimeler dolaşıyor. Basından bazı yazarların yazdığının ne anlama geldiğini bilmemesi veya habercilikte öne çıkma telaşı gereksiz atıflar yaptırıyor. Her şeyden evvel bu tür haberler BAŞBAKANIMIZ, YÖK ve CUMHURBAŞKANIMIZA kadar giden birbirine bağlı polemikleri beraberinde getirebilir ve daha çok da BAŞBAKANMIZI yıpratma hareketine dönüşebilir. Bu sürecin birebir içinde birisi olarak ifade ediyorum ki aday belirlemede iyi niyetli bazı acemilikler yaşansa, Tahir YÜKSEK hocamızın işaret edilmesine KADAR İYİ YÖNETİMESE DE, BU DA YÖNETİMİN HAKKI DİYEREK, seçim süreci her zamanki gibi normal işliyor.
Şu an üç aday var. Adaylardan ikisi (Tahir ve Mustafa Hocalar) geçen seçimde de yarıştı ve gayet nazik bir üslupla seçime gittiler ama aradan Hakkı Hoca sıyrıldı. Bu dönemde Hakkı Hoca aday olmayacağını ilan ettikten sonra Şahin Hoca adaylığını açıkladı. Tahir Hoca evvelden beri bu sürecin içinde olsa da Şahin Hoca ile geçen seçimde yaşananları tekrar yaşamama isteği adaylığını açıklamayı geciktirdi. Şahin Hoca adaylıktan çekilmeyince aynı görüşte olan iki aday ile seçime gitme talebi isteği ile üstten de gelen bazı telkinlerle Selman Türker aday oldu. Ardından YÖK ve Başbakan’ın tavsiyesi ile Şahin Hoca dışında biri ile çalışmanın daha uygun olacağı görüşü belirdi ve bu teveccüh zaten sürecin fiilen içinde olan Tahir Yüksek Hoca’ya oldu. Böylece de Selman Hoca adam gibi bir üslup ve terbiye anlayışı ile adaylıktan Tahir Hoca lehine çekildi. Tahir Hocam da edebi gereği verilen bu görevi kabul etti, hepsi bu.
Polemiklere fırsat vermemek adına Başbakanımıza yakışan Konya milletvekili olarak doğru adamda karar kılmaktı idi, bunu da yaptı. Dava adamı hocalara yakışan bu karara saygı duymaktır. Adaylara yakışan süreci kötü maksatla kullanacakları elinin tersiyle itmektir. Basına düşen Üniversitemiz ve Başbakanımızı yıpratacak yazı ve değerlendirmelerden kaçınmaktır. Her kesim yerini, yetkisini ve çapını iyi bilmelidir.
Adayları destekleyenler arasında hırsını yenemeyen basit hesapçılar, abilik rolüyle münafıklık yaparak fitneye fırsat verenler olabilir. Bunlara karşı çıkmak sağduyu sahibi herkesin görevidir.
Son duruma göre Tahir Yüksek, Mustafa Şahin ve Ahmet Alkan hocalar hizmet yarışında atanmak için yarışacaklar. Ahmet Hoca’yı pek tanımam ama Tahir ve Mustafa Hoca yakın dostlar ve aynı düşüncenin adamıdırlar. Şahin Hoca’nın adaylıktan çekilmemesinin belki kendisi açısından haklı veya motivatif bir yanı olabilir. Sonuçta işi şansa bırakmamak için seçime aynı görüşten iki adayla girmenin daha hayırlı olacağı kanaatindeyim. Seçimin hayırlı, saygılı, sağduyulu, değerlere bağlı bir süreç olması dileğiyle Allah’a emanet, hayra muhatap olunuz, efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.