Söyleyin o padişaha !...
Bir yandan mübarek ramazan ayının içerisindeyiz. Diğer yandan yağmur, fırtına ile geçirdiğimiz Haziran ayının ardından güzel güneşli günlerde yeni yeni gerçek yüzünü gösteren güneş ile içimiz ısınmaya başladı, bir diğer yandan ise bu gün günlerden pazar.
Bizim mübarek şehir Ramazan’da yatar ama gün pazar olunca iyiden iyiye yatar.
Durum böyle olunca bu pazar yazısında raylardaki çalışmalardan dolayı artık iyiden iyiye çekilmez bir hal almaya başlayan şehir içi trafikten mi söz edelim, yoksa Sayın Başbakanımız şehrimizi şereflendirdiği gün alınan olağanüstü tedbirler hatta tedbir amaçlı olarak sökülen yer altındaki çöp konteynırları ile şaşkına dönen vatandaştan mı söz edelim? Bilemedik.
Biliyorum bunlar size böyle güzel bir günde son derece can sıkıcı gelebilir.
O zaman Nazmi Sırıt Bey’in paylaştığı ve ilk kez okuduğumuz bir hikayeyi sizlerle paylaşayım.
…………
Konya’da Allah’a şükürler olsun ki gönlümüzce paşalar gibi yaşıyoruz.
Bize ne Suriye hududundan bize ne askeri hareketlilikten değil mi?
Kudüs’te İsrail zulmü, Doğu Türkistan’daki Çin işkencesi kısaca dünya umurumuzda değil. Bizim için önemli olan vur patlasın çal oynasın yiyelim içelim şatafatlı hayat, gösterişte yarış.
Aman yeter ki ucu bize dokunmasın (!)
Ama bu şehirde yine de birileri “Suriye sınırında neler oluyor? Savaş çıkar mı? Asker sınırı geçer mi?” gibi senaryolar üzerinde görüş alış verişinde bulunanlarda var.
İşte tam bu noktada günümüzün yaşan siyasi tecrübelerinden işadamı Nazmi Sırıt abimiz de bizimle şu aşağıdaki hikayeyi paylaşmış.
“SÖYLEYİN O PADİŞAHA. BANA GÜVENMESİN....!
Köylünün üç oğlu varmış.
Bir gün köye tellal gelmiş, davulu çalıp “padişah efendimiz Kıbrıs’a sefere gidiyor. Her evden bir erkek evlat istiyor” demiş.
Köylü, büyük oğlunu öpüp "padişahımızın emri baş üstüne" deyip askere yollamış.
Aradan bir kaç ay geçince oğlunun şehit olduğu haberi gelmiş.
Köylü, büyük bir olgunlukla “vatan sağ olsun, padişahımız sağ olsun” demiş.
Aradan bir iki yıl geçmiş.
Köye yine tellal gelmiş, davulu çalıp “padişah efendimiz Bağdat’a sefere gidiyor. Her evden bir erkek evlat istiyor” demiş.
Köylü, bu defa ortanca oğlunu öpüp "madem padişahımız ferman eylemiş, başım üzerine" deyip askere yollamış.
Aradan bir kaç ay geçince oğlunun şehit olduğu haberi gelmiş.
Köylü, yine büyük bir vakarla, gururla “vatan sağ olsun, padişahımız sağ olsun” demiş.
Aradan yine bir iki yıl geçmiş.
Köye yine tellal gelmiş, davulu çalıp “padişah efendimiz Suriye’ye sefere gidiyor. Her evden bir erkek evlat istiyor” deyince,
Köylü, tellala “Yürü git, söyle o padişaha, ben de oğul kalmadı, benim ……. güvenip sağa sola savaş ilan etmesin” demiş.
BİZDE VERECEK EVLAT, KARDEŞ, EŞ KALMADI... !
…………
En güzel tatil günleri sizlerin olsun. İyi pazarlar.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Kendinizi yönetmek için kafanızı, başkalarını yönetmek için kalbinizi kullanın.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Alınan polisiye tedbirlerde polis ve vatandaş olarak empati yaptığımız zaman ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.