SUYUN HUYU-1
“Konya’nın sonu sudan olacakmış” şeklindeki kadim söylentiye, ahalinin çoğu “Hurafe” diye gülüp geçerdi. Ama Konya Ovasında her gün yeni bir yeri, sessizce suların istila etmiş olduğu duyuldukça, o söylentiye “Hurafe” diyenlerin birçoğu fikrini değiştirmeye başlamıştı. İnsan, bir konunun mahiyetini iyi bilmediği zaman böyle gel-git durumları hep oluyor.
Konya genelinde açtırdığımız derin kuyularla alabildiğine vahşi sulama yapılıyordu. Ama bu, yer altı suyu seviyesini düşürmeye, bataklık göllerini kurutmaya yetmedi. Devletimiz, Dünya Bankasından aldığı, bu işe özel bir krediyle ovada 2 mt. derinliğinde drenaj kanalları açtırdı. Bunların üzerini 1 Mt. aşağıdan kapattı. Bu kanallar vasıtasıyla fazla su Tuz Gölü’ne akıtıldı ve bu afetten kurtulduk. Sonraki yıllarda, bu drenaj kanallarına rağmen ovada mevzi olarak birkaç kez su baskınları yine oldu. Ama bunlar uzun süreli değildi.
Şimdi bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıyayız. Yeterli yağış yok ve yer altı ve yer üstü su kaynaklarımız çok azaldı. Bu durumda sulamanın yüzde yüzünü tasarruflu sulama usullerine çeviremezsek, su israfına devam etmenin ve gerekli diğer önlemleri almada geç kalmanın bedeli bu kez çok daha ağır olabilir. Bana göre şu anda henüz vakit geçmiş değildir.
Her isteyene ve mevcut bütün kuyulara ruhsat verilmelidir. Ruhsatsız kuyu bırakılmamalıdır. Çünkü vahşi sulama daha ziyade kayıt dışı, ruhsatsız ve dolayısıyla denetimsiz kuyularda en vahşi şekilde devam ediyor. Evlerde olduğu gibi her kuyuya bir saat takılıp, mühürlenmelidir. Herkesin sahip olduğu kuyuyu, verilecek tip projeye uygun, kenarından- köşesinden kaçak sulama yapılamayacak hale getirmesi istenmelidir. Dekar başına herkese eşit hak tanınarak, en tasarruflu tekniğe göre minimum miktarda su kullanımına izin verilmelidir.
Mısır gibi sulu tarımla yetiştirilen ama ülke olarak her yıl yurt dışından ithal etmek zorunda olduğumuz ürünlerin ekimi engellenmemelidir. Sadece su temini ve sulama üzerinde durmak yetmez. Gölge tavında tarlayı sürmek, anız yakmamak, kaymak kırmak, kışlık fiğ vs. ekip çiçeklendiği zaman toprağa karıştırmak suretiyle yeşil gübreleme yapmak gibi, toprağın su tutma yeteneğini arttırıcı önlemler üzerinde de durmak gerekir. Çoğu çiftçimiz ya böyle bilgileri bilmiyor, ya da önemini bilmiyor, alışkanlığı yok.
Bir de en önemlisi Konya’yı çevreleyen çıplak dağlardan ve tepelerden başlayarak, öncelikle ovadaki bütün kamu arazilerini ağaçlandırmamız gerekir. Bunun yanında herkesten, tarlasının kenarlarında yaban armudu, alıç, iğde gibi kıraçta yetişen ağaçlar yetiştirmesi istenmeli, hatta bazı devlet destekleri bu şartla verilmelidir. Bilindiği gibi ağaç, yağışları arttırmak için en güzel ve daimi bir çaredir. Hem de ilimiz güzelleşmiş olur.
Geçen yazımda, “Konya’da mısır ekiminin destek kapsamından çıkarılmasının yanlış olacağı” konusuna değinmiştim. Konuya duyarsız kalmayan ve o yanlışın düzeltilmesi konusundaki girişimlerde bulunan Sayın Konya Milletvekillerimize, özellikle de TBMM Tarım Kom. Bşk. Hemşerimiz Sayın Recep Konuk Beyefendiye teşekkür ediyorum. Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.