TEVAZU VE KARTVİZİT
Meşhur Hadis âlimlerinden birinin gömleği eskimişti. Dostları ve talebeleri onu yeni bir gömlek almaya ikna ettiler. Dostlarından ve öğrencilerinden birkaçıyla bir gömlekçi dükkânına girdiler. O meşhur âlim bir gömlek beğenmişti ama dükkân sahibi fiyatı indirmiyordu, pazarlık uzuyordu.
Hadis âliminin dostları ve öğrencileri araya girdiler.
Dediler ki gömlekçiye "yahu sen bu hocayı tanımadın mı? Bu meşhur hadis âlimi, hafız, hoca filan kişidir." Dükkân sahibi mahcup olmuştu.
O hadis âlimi zat dostlarına ve arkadaşlarına "Yahu siz ne yapıyorsunuz. Biz buraya paramızla gömlek almaya geldik, dinimizle değil." diyerek gömlek almadan dükkândan çıktı.
Hepimiz din bezirgânıyız, din alıp din satarız. Makamı mevkii din anlayışımızla elde etmeye çalışırız. Hiç birimiz Allah’ın dinini yaşama gayretinde değiliz, uydurduğumuz atalarımızın dini üzerine itikat eder, ibadetlerimizi yaparız.
İslamiyeti basite indirgediğimizden, inancımızı olması gerektiği gibi yaşamayız. Her şey yarım yamalak yaşanır, her şey yarım yamalak olunca da kimlik ve isim problemlerimiz doğuyor ki, hemen ismimizin başına yaptığımız ibadetle ilgili bir sıfat koyarız.
Adam hacdan döner, camideki en ön safı sanki kendine parseller, isminin başına hemen “hacı” sıfatını da ekledi mi sanki kimlik problemi bitiyor, sanki ibadeti de kabul ve tescillenmiş oluyor.
İlim sahibi olduğunu zannedenler de öyle değil mi?
Tevazudan uzak ilmini kartvizit sayan insanlar, şimdiki zamanda "yahu sen beni tanımaz mısın; ben meşhur falan hocayım" demeye başladılar. Oysa gerçek ilim sahibi, ilminden dolayı övülmekten utanır, ses etmez, onu kimlik malzemesi olarak görmez, tevazu kisvesine bürünür ve başını eğer.
Değil mi ki; övülme başladığı zaman, içini şeytani vesveseyle derin bir haz, derin bir coşku kaplıyor ve nefsin hoşlanıyorsa, kibir zehriyle zehirlenmişsin demektir.
Öyle insanlar vardır ki, nedense övülmekten fazlasıyla haz duyarlar ve övüldükleri anda farklı âlemlere gider, bulutların üzerinde dolaşmaya başlarlar.
Eğer insan övüldüğü zaman derinlerde bir rahatsızlıkla hicap duyuyorsa, o Yaradan’a kul olmanın erdemini taşıyordur. Ne zaman ki bir övgü hisseder, o zaman bulunduğu yeri terk eder. Çünkü şeytan zehrini salmaya başlamıştır.
Değil mi ki; alkış ve övülme zehri, yılan zehrinden daha tehlikelidir.
Değil mi ki, bu zehir kalbe tesir etti, Allah o kalbi mühürler, kalp taşlaşır.
Ne merhamet kalır ne de tevazuu. Ne ilmiyle amil olur ne de insan-ı kâmil.
Sen övülmeyi gördüğün yerden kaçıcı ol, Yaradan’a kul, tevazuunla insanlık kimliğine sahip çık, başka kimlik arama.
Başka kimlik arayışı içinde olan, şeytanı kendine yoldaş eder.
Sen övücü ol, övünücü olma ve övüldüğün zamanda hicap duy, kibirini ayaklar altına al ve en büyük kibirli olan şeytan senden kaçsın.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.