ÜNİVERSİTEYE Mİ HOCAYA MI İNANALIM?
Korona virüs salgınının ülkemizi en ciddi şekilde tehdit ettiği günlerde “Prof. Dr. Bitirgen Gerçekten Görevden Kaçıyor mu?” başlıklı bir yazı kaleme aldık. Bildiklerimizi ve iddiaları yumuşak bir üslup ile ifade etmeye çalışarak; on binlerce sağlık çalışanına olan saygımızdan ‘Lütfen ya rektör ya doktor! Biri çıkıp bizlere bu işin aslını anlatsın!’ diyerek yazıyı bitirmiştik.
Önce Prof. Dr. Mehmet Bitirgen, akabinde de Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Müşavirliği birer tekzip (cevap ve düzeltme) metni gönderdi. İhtar edilen konulardaki çelişkilere rağmen üniversitenin tekzibini cevap hakkına olan saygıdan ötürü yayınladık. Hocanın gönderdiği metin ise bir akademisyene yakışmayan ifadeler taşıdığı ve tekzip metni hukuki kurallarına uymadığı için yasal olarak yayınlamama hakkımızı kullandık. Eğer ilgili mahkeme kararı gelirse hiç yüksünmez onu da yayınlarız.
Gönderilen her iki metni de okuduğumda meramımı anlatamamış olmanın ıstırabını hissettim.
Sayın Bitirgen diyor ki: ‘Bana 24 Şubat 2020’de zatürre teşhisi ile Göğüs Hastalıkları Öğretim Üyesi Dr. Celalettin Korkmaz rapor verdi. Gazeteci beni aradığında zaten raporlu idim. Emrullah Nergiz 1 ay sonra beni aradığında yine “raporlu olduğumu söylediğimi söylüyor. Hastalığınla alakalı benim raporumun sonlanması 28 Mart 2020 tarihlidir. Benim raporularımın başlaması ile bitiş tarihi arası 34 gündür. 1 ay sonra aramış olmaları benim yalan beyanda bulunduğumu göstermez.’ (Not: Yazım yanlışları ve ifade bozuklukları aynen metinden alınmıştır. Düzeltme yapılmamıştır.)
Sayın Bitirgen, biz size ne yalan söylüyorsunuz dedik ne de sahte rapor aldınız yazdık! Hatta gerçekten hastaysa ve onun hakkındaki ithamlar iftiraysa; o zaman çıkıp bunu açıklaması gerekiyor! Demiştik. Siz de açıklama gönderdiniz teşekkür ediyoruz. Geçmiş olsun. Lakin keşke üslubunuz biraz daha yapıcı olsaydı!
Gelelim, Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Müşavirliği’nin gönderdiği metne…
Üniversite müşaviri diyor ki: ‘Üniversitemiz KOVKOM konisyonu kararlarına istinaden idari izinli bulunmaktadır. Hocamızın görevden kaçma gibi bir durumu asla söz konusu değildir. Hocamızın risk grubunda yer alması nedeniyle tedbiren evde kalması gerekmiştir.’
Hoca diyor ki, ben hastaydım rapor aldım. Kabul. Rabbim acil şifa versin.
Üniversite diyor ki, biz idari izinli saydık.
Şimdi kimin dediği doğru? Meselenin çıkış noktası rapor ya da izin değil miydi zaten?
Ve eklemişler: ‘ (…) korona virüsü önleme ve tedavi sürecinde hayatlarını riske ederek canla başla çalışan sağlık çalışanlarımızın, haksız şekilde suçlanması (…)’
Yahu biz de tam olarak bundan bahsetmemiş miydik? Bizim yaptığımız da canla başla mücadele eden diğer sağlık çalışanlarının haklarını korumak değil mi?
KÜÇÜK ÇAPLI BİR MİTİNG
Cumartesi akşamı iftardan sonra Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Youtube kanalında Başkan Uğur İbrahim Altay canlı yayındaydı. Programı baştan sona izledim. Youtube gibi her cenahtan insana açık bir platformda canlı yayına çıkabilmek önemli cesaret. Küfür yemeyi göze almanız lazım.
Canlı yayın esnasında bine yakın insan sürekli aktifti. Çeşitli sunumlar da barındıran yayında; 1 saat 26 dakika boyunca 3 bin kişi yayına katıldı. Yüzlerce hatta binlerce soru aktı ekrandan. Ben takip etmekte zorlandım. Gerçekten bizim Konyalı vatandaşlarımız çok duyarlı ve zeki. Bizlerin bile gazeteci olarak unuttuğu birçok konuyu başkana direkt sordular. O da hepsini cevaplamaya çalıştı.
Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi artık bu ortamlar bir anda miting alanına dönüşebiliyor. O akşamki buluşma da küçük çaplı bir miting gibiydi. Bu Koronalı günlerde bile halkla olmaya çalışmak değerli.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.