Altın Kelebek değer kaybediyor!
Birkaç gün önce Altın Kelebek ödül töreni gerçekleştirildi.
Her sene merakla beklediğim ödül töreni bu sene beklediğime değmedi diyebilirim.
Zira son derece sıradan ve merdiven altı bir gece oldu.
Hak ettiğini düşündüğüm isim/isimler bırakın ödüle layık görülmeyi geceye bile davet edilmemiş.
Nerede kan kaybeden, can çekişen isim varsa salonun dört bir köşesine yayılmış.
Bu görüntü üzerine ünlü oyuncu Hakan Boyav’ın ifadeleri geldi hatırıma.
Ne diyordu üstat:
‘Böyle kalıplaşmış güruh var. Neredeyse hani hiç değişmeyen jüri grubu falan bunlar her yerde kendi normlarına göre takılıyorlar. Sanatın normlarına göre takılmıyorlar. Nasıl ödül alabiliyorsunuz Türkiye’de? Hep politik görüşünüz olarak solcu olacaksınız veya o kesimden birilerine daha yakın olacaksınız falan yaşam biçimi olarak. Onlarla oturacaksınız, kalkacaksınız akşamları barda hahaha, hihihi yapacaksınız. Adil ve nesnel ödül töreninden çok uzaktır Türkiye’deki ödül töreni.’
E yalan mı?
Yılın en iyi dizisi ve dizi çifti ödüllerine bakarsanız Hakan Boyav’ın ne demek istediğini gayet iyi anlarsınız.
Ben sizlerle hemen paylaşayım.
Hazır mısınız?
Türkiye’yi ‘Ermeni Soykırımı’ ile suçlayan Hazar Ergüçlü’ nün başrolünde oynadığı İnci Taneleri, ‘Yılın En İyi Dizisi’ seçildi.
Öte yandan Abdullah Öcalan sempatizanı Rojbin Erden ‘Yılın En İyi Dizi Çifti’ ödülüne layık görüldü.
Diyorum ki; sanat camiası tuz ruhuyla temizlense aslına rücu eder mi acaba?
Ne dersiniz?
Bir parçada olsa etkisini gösterir mi?
Millet ve Devlet düşmanları yıkılıp yeniden yapılsa yine de bir cacık olmaz diyenleri duyar gibiyim.
E haksız da sayılmazsınız dostlar. Sonuna kadar hak veriyorum.
Hakan Arslanbenzer’de bizim gibi düşünüyor olmalı ki şu ifadeleri paylaşmış:
‘Modern siyasi tarihte Türk solu kadar acayip teşkilat zor. Dini yok ama mezhepçidir. Türklüğü tanımaz ama ırkçıdır, hümanisttir ama en büyük kahramanları ya terörist ya da diktatör, sınıf mücadelesine inanır ama üst sınıftan olmaktan övünür.’
İmza, kaşe, mühür…
Onaya dair her ne varsa yekûnunu kullanıyorum.
Az bile söylemiş Hakan Bey.
İçlerindeki eziklik duygularını birilerine yaranarak ve yamanarak gidermeye çalışan şahsiyetler sanatçı değil ipteki cambaz olmalı.
Efendileri de keyfe keder yön vermeli onlara.
Madem bu denli öteki olana hayranlık besliyorlar, neden hâlâ bu topraklar üzerinde tepinirler anlayamıyorum doğrusu.
Ben gelmek istiyorum dedikleri vakit onlara kucak açacak birden fazla efendileri varken neden bu ısrar?
Efendilerinin ülkesinde istedikleri kadar, istedikleri kategoride ödül alabilirler.
Benim ülkemde ehemmiyetle sanat icra eden, sanatının üstüne hassasiyetle eğilen şahsiyetler de öne çıkar, hak ettiğine kavuşur böylelikle.
Ha amaçları her alanda olduğu gibi sanatta da ülkemin önüne taş koymaksa o ayrı bir mevzuu tabi.
Aziz vatanımın sanata dayalı itibarına halel getirmekse maksat o zaman gayelerini ivazsız, garazsız anlayabilirim.
Ki niyetlerinin de o yönde olduğu ayan beyan ortada.
Ne diyelim; art niyetlilerin niyetleri zihinlerine dolansın.
YILMAZ ÖZDİL’DEN ÖZGÜR ÖZEL’E
İki Bin Beş Yüzlük Yılmaz Özdil açtı ağzını yumdu gözünü.
E haksız da sayılmaz yani.
Adam tokucu torbaya koymuş ardına bakmadan soluğu Rusya’da almış, Özgür Özel hâlâ Esed’le masaya oturup uzlaşabilirizin derdinde.
Uyanda balığa gidelim Sayın Özel!
Herif Putin’le rulet oyamaya çoktan koyulmuştur bile.
Muhalefetin hali pür melali böyle iken Yılmaz Özdil’de yerinde bir değerlendirmede bulunmuş tabi.
Ne diyor Özdil:
‘Muhalefet bu haldeyken mevcut hükümet önümüzdeki seçimlerde yeniden iktidar olur.’
Doğru söze ne denir?
O doğru söz Yılmaz Özdil’in ağzından çıkıyorsa birkaç kez düşünülür.
Fakat bu sözü doğrudan sahiplenebilirsiniz. Bir beis yok yani.
Hayrını görün.
Selâmetle…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.