Konya’da artık; asfalt, kanalizasyon, kaldırım gibi temel belediyecilik hizmetleri gündem olmaktan çıkmıştır.

Öyle sanıyorum kanalizasyonu asfaltı olmayan mahalle ve sokak yoktur.

Çocuk parkları deseniz herhalde her mahallede en az 3-5 tane vardır.

Artık bu hizmetleri ilçelere, kasabalara, köylere götürme dönemi başlamıştır. Konya belediyeleri artık bu hizmetleri, refahı ilçelere, mahallelere, taşımak için çalışıyorlar.

***

Konya belediyeleri için bu hizmetler artık çocuk oyuncağı.

Konya belediyeleri artık okul, sağlık merkezleri, kütüphane, spor tesisleri, polis merkezleri, sanayi, kentsel dönüşüm gibi büyük projeleri hayata geçiriyor.

Başkanlar Uğur İbrahim Altay, Ahmet Pekyatırmacı, Mustafa Kavuş ve Hasan Kılca arasında bugüne kadar görülmemiş mükemmel uyumu da unutmamak gerek.

Bu da hizmetlerin hızlı ve doğru bir şekilde dağılımını sağlıyor.

Adeta hizmette yarışan belediyelere, inanınız zaman zaman biz bile yetişmekte zorlanıyoruz.

***

Bunların hepsi büyük ve önemli hizmetler ancak birazdan bahsedeceğim şu hizmetler var ki bunlara ayrı bir parantez açmak bir gerekliliktir.

Neden?

Çünkü Konya Belediyeleri, sosyal, kültürel belediyeciliğin en güzel örneklerini sergiliyor hatta kitabını yazıyor.

KOMEK, Genç Komek, ASEM, Bilgehaneler, Medeniyet Okulu, Selçuklu Değerler Eğitimi Projesi (SEDEP), Meram Gelişim Akademisi (MEGA), Karatay Gençlik Meclisi, Büyükşehir, Selçuklu, Karatay ve Meram Yaz Spor Okulları, Emekli Lokalleri gibi projeler…

Bu projeler yüz binlerce, hatta milyonlarca Konyalıya (KOMEK, milyonu geçti) ulaşıyor.

Bu hizmetler zengin fakir, merkez, taşra toplumun her kesimine ulaşıyor.

Ailesinin dershaneye, özel bir spor okuluna gönderme imkanı olmayan, ailesi dar gelirli çocuklar boynu büyük, mahzun kalmıyor. (Bu noktada yeri gelmişken 15-16 binlik spor okulları yetmiyor. Kayıtlar birkaç günde doluyor. Önümüzdeki yıllarda sayının artırılmasına ihtiyaç var.)

Halkın vergileri toplumun her kesimine ulaşıyor ve fırsat eşitliği sağlıyor.

Gençlerin ve çocukların; ruhen, bedenen ve zihnen gelişmesine büyük katkı sağlıyor.

“En büyük yatırım eğitime yapılan yatırım, gençliğe yapılan yatırımdır” söylemi boş bir slogan olmaktan çıkıp, somut, içi dolu bir icraat haline dönüştürülüyor.

Bu noktada “Konya Modeli Belediyecilik” sloganı aslında içi dolu, Türkiye’ye örnektir ve her türlü övgüye değerdir.

“Kafem”, “Kafe Meram”, “Kafe Karatay” gibi hizmetler de hakeza böyle.

Eskiden dar gelirliler Meram Çamlıbel’e veya Tavusbaba’ya gidip hem madden hem manen oturamazlardı. Şimdi buraları belediye eliyle işletiyor. Dar gelirliler, işçi, memur aileler rahatlıkla piyasa şartlarına göre daha ekonomik şekilde aileleriyle rahat bir şekilde oturup vakit geçirebiliyorlar.

***

“Konya Modeli Belediyecilik” sınırları da aşmış durumda.

Bazen KKTC’de bazen Bosna Hersek’te ya da bir başka kardeş ülkedeki hizmetler, hala Türkiye’yi kendilerinin, mazlumların, Müslümanların hamisi olarak gören Osmanlı’nın emaneti topraklardan milyonlarca sevinci ve duayı getiriyor. Geçtiğimiz gün Selçuklu ve Karatay belediyelerinin kendilerine ev yaptığı Srebrenitsa annelerinin sevinç gözyaşlarını, dualarını hangi parayla ölçebilirsiniz?

***

Dua demişken Konyalı belediyelerin bu güzel projeleri, bizim şu gerici, yobaz, fosil, Ortaçağ malum zihniyetini de rahatsız ediyor. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı Yargıtay’ın açılışında Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş tarafından yapılan dua da kanlarına dokunmuştu.

Onlar manevi değerleri Ortaçağ zihniyeti olarak adlandırıyor ama İslam, Ortaçağ’da bu fosilleri adam edip karanlıktan aydınlığa kavuşturmak için gelmişti.

Bunların sadece manevi kalkınmaya değil maddi kalkınmaya da karşı olduklarını biliyoruz.

Bunlara kalkınma demeyin de ne derseniz deyin.

Bunlar yobazın önde gidenidir. Bunlar hayranı oldukları Batı’daki ilim irfanın, teknolojinin, fabrikaların Türkiye’de olmaması için tarih boyunca mücadele etmiş, ülkeyi muasır medeniyete ulaştıracak projelere karşı çıkıp kalkınmasını engellemiş ve 3. dünya ülkesi seviyesinden öte gidememesine neden olmuşlardır.

Zamanında renkli televizyona bile karşı çıkmışlığı bulunan, bu noktada beyinleri siyah ve beyaz olmak üzere iki rengi algılayabilen bu gerici zihniyetin aklına, yol deyince köstebek yuvası, köprü deyince kayık, otomobil deyince at arabası, hastane deyince de mahallenin semt pazarı gelir.

***

Bunlar, her açıdan büyük Türkiye’yi inşa edecek, milli, manevi değerlere sahip eğitimli, donanımlı bir gençlik istemiyorlar.

İşte Konya Büyükşehir Belediyesi’nin “Güle Oynaya Camiye Gel” projesi de fena zorlarına gitmiş.

Karatay Belediyesi’nin Kur’an Kurslarının yapımına destek olmasından fena incinmişler.

Bu noktada Başkan Altay'dan vatandaşların şöyle bir çağrısı var:

“Güle Oynaya Camiye Gel” her yıl sabit olsun. Her yıl belli bir yaş grubu belirlensin. Konya’da camiye gitmeyen, camiyle tanışmayan çocuk da, bisikleti olmayan çocuk da kalmasın.”

İnanın belki çoğunun ailesinin bisiklet alma durumu olmayan çocukların sevinçleri, secdeye değen alınlarının Cennet bahçelerinden getirdiği koku, bu şehrin bereketine bereket katmasına yeter de arar.

-İyi de böyle yaparak siz bu adamları hasta mı edeceksiniz, kafayı mı yedirteceksiniz, delirtecek misiniz?

Artık orasına biz karışmayız.

Ama bu milletin milli ve manevi değerleriyle uğraşmayı bırakmak gibi akıllarının başlarından gitmesine engel olacak kökten bir seçenekleri de var.

***

Son olarak fosil zihniyete diyeceğimiz şudur: Milli, manevi değerlerinden, geçmişinden, ecdadından kopuk bir nesil, bir millet yetiştirmek için çok çabaladınız. Ama başaramadınız, asla da başaramayacaksınız…

Şunu da kafanıza sokun, bir daha bu ülkede;

Camileri ahıra çevirmeyeceksiniz!

Kur’an okunmasını engelleyemeyeceksiniz!

Bu ülkenin analarının, kızlarının başındaki örtüye el uzatamayacaksınız!

Minarelerden “Tanrı Uludur” diye bağırtıp, “Allahu Ekber” seslerini kısamayacaksınız!

Ve bu ülkenin madden ve manen kalkınmasına engel olamayacaksınız!

En nihayetinde fosil geldiniz, fosil gideceksiniz…