ÇOCUKLARIMIZ TEHDİT ALTINDA
İslam düşmanlarının gençlerimizi milli ve manevi değerlerimizden uzaklaştırmaya hatta tamamen koparmaya yönelik çalışmaları acı sonuçlarını belirgin olarak göstermeye başlamıştır. Bunun en somut göstergelerini gerek kendi gözlemlerimizde gerekse yapılan anketlerde görmekteyiz.
Gençlerimizin ahlaklarını bozup İslami yaşamdan uzaklaştırılmaları yetmediği gibi tamamen imanından da ettiler. Maalesef, başardılar başarıyorlar!
Yazılarımın ana temalarından birisi hatta birincisi İMAN’dır. Dünya hayatında bir insanın başına gelebilecek en güzel şey İMAN sahibi olmak; en felaket şey ise İMANSIZLIK’tır.
En son kamuoyuyla paylaşılan KONDA araştırma şirketinin “10 Yıllık Toplumsal Değişim” raporu yayınladı. Rapor birçok hususu içermekle birlikte benim için en dikkat çeken ve yazımda bahsetme ihtiyacı duyduğum husus ülkemizde kendisini "ATEİST" olarak tanımlayanların oranının 3 kat artarak yüzde 1'den yüzde 3'e yükselmesi; "İNANÇSIZ" olarak tanımlayanların oranın ise yüzde 1'den yüzde 2'ye çıkmasıdır.
Daha önce farklı araştırma şirketleri tarafından yapılan aynı içerikli anket çalışmalarında da bu acı tabloyu görmekteyiz.
Mesela, MAK Araştırma Şirketine göre Ateistlerin oranı yüzde 4, Deistlerin oranı 6; Gallup International’ın 2016’da yaptığı ankette ateistlerin oranı %3 olarak tespit edilmiştir.
Nereden bakarsak bakalım Ateistlerle, Deistlerin oranı yüzde 10’nu bulmaktadır. Bunun sayısal açıklaması seksen milyonun yüzde onu 8 milyon insan demektir.
Bu sayının içerisine kaderi, mucizeyi, şefaati, hadisleri, miracı, namazı vs daha birçok İslam alimlerine göre insanı dinden çıkaran hususları inkar edenleri saymıyorum.
Müslüman ülkem insanı için bunun en acı açıklaması FELAKET ÜSTÜ FELAKET!
Müslüman Müslüman çocuklarımız İMANSIZLIK tehdidi altında sen ise uyuyorsun! Nedir bu vurdumduymazlık? Neden hâlâ gerçekleri görmemekte direniyoruz. Bu 8 milyon, Müslümanların çocuğu! Gaflet uykusundan uyanmaz çocuklarımıza sahip çıkamazsak bu sayının çok daha büyük rakamlara çıkacağını bunlardan birinin de senin çocuğun olabileceğini unutma!
Nasıl ana babanın çocukları üzerinde hakkı varsa çocuklarında ana babaları üzerinde hakları var. En büyük hakkı kendisine İslam dininin öğretilmesidir. Çocuğumuza dinimizi öğretmezsek Allah (cc)’a karşı sorumluyuz ve hesap veremeyiz!
Yüce Rabb’imiz; “Ey iman edenler, yakıtı insan ve taş olan Cehennem ateşinden kendinizi ve çoluk çocuğunuzu koruyun…” (Tahrim 6) buyurmaktadır.
Peygamber Efendimiz(sav): “Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz.”(Müslim) Buyurmaktadır.
Yukarıdaki Ayet-i Kerime ile ilgili İslam alimleri aşağıdaki açıklamayı yapmışlardır.
“Bu ayette aile reisinin yani ana-babaların hem kendilerini, hem eşlerini, hem de çocuklarını ateşten korumaları emredilmektedir. Ancak ne ile korunabilecekleri surenin bütünlüğü dikkate alınınca anlaşılabilecek bir muhtevadadır. Ayetlerde eş olarak seçilecek kadının altı özelliği belirtilmişti ki, bu özelliklerden her birinin ateşe karşı birer engel teşkil ettiğine şüphe yoktur.
O halde eş ve çocukları, Allah’a dosdoğru iman doğrultusunda sözü edilen özellikler ve sıfatlarla donatmak ve İslam’ın yönlendirici yüksek ahlakıyla şekillendirmek, onları dünyada Allahsızlık, dinsizlik ve imansızlık ateşinden, ahirette de Allah’ın adaleti gereği cehennem ateşinden korur. Zira insanın içinde ve dışında en uygun ve kalıcı disiplini sağlayan, Allah’a dosdoğru imandır ve o yüce kudretin her an üzerimizde bizi görüp denetlediğini idrak etmemiz ve bu idrak içinde O’ndan, O’nun adaletinden korkmamızdır.”
Sonuç olarak; çocuklarımız ve emrimiz altındakileri imansızlık tehdidinden korumak için çocuklarımıza çok küçük yaşlardan itibaren dinimiz öğretilmeli; kendimiz öğretemiyorsak bile öğretenlere yani hocalara öğrettirmeliyiz. Çocuklarımıza iyi bir dini eğitim aldıramazsak imanını koruyamayız.
Çağımız Mütefekkirlerinden Ord. Prof. Dr. Ali Fuat BAŞGİL, (Allah rahmet eylesin) “Din ve Laiklik” adlı kitabında; bundan altmış yıl önce, aşağıdaki tespiti yapmıştır.
“Osmanlıda doğan bir çocuğun imanını kurtarması kolaydı. Osmanlıda doğan çocuk, İslami bir çevrede yetişip yaşadığı için çok fazla dini eğitime gerek kalmadan imanını kurtarabilirdi. Günümüzde ise çocuklarımıza iyi bir dini eğitim veremezsek, imanlarını kurtarması çok zor olur. Çünkü, çevre İslami bir çevre değil…” Açıklamasına yer vermektedir. Hoca’nın günümüzde dediği yıllar, 1950-1955’li yıllardır. Altmış yıl öncesine göre tespit yukarıdaki gibi ise bugünü gözler önüne getirip değerlendirmemizi ona göre yapalım.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.