Değişim sancısı üzerine
Eric Hoffer denildiğinde akla ilk Değişim Sancısı gelir diye düşünüyorum. Kesin İnançlılar kitabını da es geçemeyeceğimizi belirterek bu ifadeyi kullanıyorum. Birbirinin tamamlayıcısı gibi. İlgilisine okuma önceliğini Kesin İnançlılar’ dan yana kullanmalarını öneririm. Akabinde hemen Değişim Sancısı.
Ben de öncelikli olarak Kesin İnançlıları okuduğumdan ve üzerinden epeyce bir zaman geçtiğinden ötürü bu eseri zihnimde biraz bayatlamış olarak görüyor, bundan mütevellit Kesin İnançlılar’ ı daha sonra değerlendirmek istiyorum.
Evet, önce Değişim Sancısı dedik.
Hoffer, kuvvetli gözlem yeteneği ve meseleleri sıra dışı yorumlama tarzıyla okuyucunun zihninde gedik açarak zaman zaman şiddetli yerine göre de hafif esintiler bırakıyor.
Ufuk açıcı ifade tarzı ve cümle yapısıyla da ruhta kalıplaşan eser-yazar ve okuyucu üçlemesine farklı bir pencere aralıyor.
Beşerî varoluşun başından şu anına kadar meydana gelen değişimleri ve bu değişimlerin toplumlar üzerindeki etki silsilesini ehemmiyetle süzmüş.
Süzdükten sonra süzülen her neyse ilgilisi arasın bulsun kıvamında düz bir ifade kullanmayarak duruş ve davranış tahlili yaparcasına okuyucusunu önemseyerek itinayla malumatları hibe etmiş.
Batı’nın kokuşmuş ruhaniyetini spesifik olarak aktarmanın gayretinde. Doğrudan olmasa da dolaylı bir vaziyette bir ya da birkaç yaşanmışlığı katık ederek bunu başarmış.
Eksiğini, noksanını, fazlasını ya da uç noktasını bize bırakarak bunu yapmış.
İnsanların genel kabulleri anlamada ne kadar aciz olduğundan bahsetmiş.
Hoffer’ a göre var olandan ziyade olması gerekeni var olanın kimliğine öyle bir tutkallamışız ki zamanı arkamıza alarak zamanın da arkasında yaşıyoruz.
Sonraki önce yapılmaz ihtarına savaş açarak önceleri hep sonraların önüne koyuyoruz.
Güç az kişinin ahlâkını bozar, zayıflık pek çoğunun yoldan çıkmasına sebep oluyor diyerek dünya üzerindeki haleti ruhiyenin duru ve pürüzsüz halinin bizzat kendisi olduğumuzu birbirimize yansıtıyoruz.
İçgüdüsel korkunun dışavurumunu maddiyata dayalı zevklerin üzerine palazlandırmaya çalışarak dikkatleri farklı noktalara tutturmaya çalışıyoruz.
Sapkınlığın sadece ve sadece gücünün zirvesindeki sistemlerden vuku bulacağını da ifade ediyor Hoffer.
Hatta şu ifadelere yer verdiğini belli ederek değerlendirmelerimizi sağlamlaştıralım:
‘Kulağımıza gelen kafa karıştırıcı tepkiler yardım etmek istediğimiz insanlardan değil, bu insanlarla aramıza giren kendi kendini tayin etmiş bir takım sözcü ve aracılardan kaynaklanmıştır.
Bu grup genellikle üniversitedeki öğretmen ve öğrenciler ile yazarlar, sanatçılar ve aydınlardan oluşmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan beri pek çok ülkede kendini gösteren şiddetli Amerikan karşıtlığının kaynağı hitabet yeteneği olan bu kimselerdir.
İster istemez söz ehli bu kişiler ile 20. Yüzyıl Amerika’sı arasında doğal bir düşmanlık olduğu izlenimini ediniyoruz.
Onları rahatsız eden politikalarımızın niteliği değil, varlığımızın ta kendisidir.
Dünyanın dört bir yanında aydınlar Amerika’yı tehdit olarak görüyor.
Asabiyetle eleştirmeleri, neyin ne olduğunu yeterince ortaya koymaktadır.
Bizim bu korkunun doğasını anlamamız hayati önem arz eder.
İnsanlar köklü değişimlere maruz kalıp da çok az hareket olanağı bulma imkanına kavuşurlarsa; yahut özgüvenlerini ve özsaygılarını bireysel çabalarıyla besleyecek bir imkân bulamazlarsa ya da böyle fırsatlara ulaşmaları engellenirse durum değişir.
O zaman özgüven, özsaygı ve değer için duydukları açlığı bunların yerine ikame edilecek şeylerle doyurmak gerekir.
Özgüveni ikame edecek şey inançtır, özsaygıyı haysiyet hissi; bireysel dengenin yerine ikame edilen şey ise bir toplulukta başkalarıyla kaynaşmaktır.
İkame edecek bir şeyin arayışı demek, bela demektir, bunu söylemeye gerek yok.
Ruh dünyasında ikame şeyler patlayıcı maddeler gibidir.
Bir kere en basitinden, bunlardan hiçbir zaman yeteri kadar elde edemeyiz.
Aslında istemediğimiz bir şeyi ne kadar alırsak alalım tatmin olmayız.
Bizler haklı özgüven ve özsaygının peşindeyiz aslında.
Gerçeklerini elde edemediğimizde, bunların yerine ikame edilen şeyler bize yetmeyecektir.
Ortalama bir özgüven ya da kendimiz hakkında fikir üretmek bizi tatmin eder etmesine, ama bunun için kutsal bir amaca kesinkes ve aşırı bir inanç duymamız lazımdır.’
Görüldüğü üzere Değişim Sancısı kimine yokluğun karanlığında tutunacak dal, kimine ise zehir dolu bir şırınga.
Selâmetle…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.