DENİZLİ’NİN HOROZUNDAN, ORDU’NUN DERELERİNE
Evet, son iki haftada ülkemin iki ayrı beldesine ziyarette bulundum. Bunlar farklı yöreye ve kültüre ait yerler: Denizli ve Ordu.
Her iki beldeden Denizli’ye 6 yıldır, Ordu’ya 20 yıldır gitmemiştim. İyi ki de gittim ve çok farklı şeyle gördüm. Sevindim.
Denizli çok gelişmiş son 10 yılda sanayide aldığı yol inanılmaz derecede büyük olmuş. Özellikle tekstil (havlu, bornoz) dalında dünya çapında markalar üretmiş.
Bir sanayicinin tabiriyle dünyanın en meşhur otellerine ve tanınmış artistlerine biz satıyoruz diyor.
“Bir filmde Angelina Jolly bizim bornozla görüntü verdi ve birçok artist bizim bornozumuzu kullanıyor” diyor.
Tekstil ihracatımız 2.5 milyar doları aştı, daha da büyüyeceğiz diyor.
Şehrin neredeyse yarısı sanayi olan Denizli’de herkes çalışıyor. Çalışma sahasında önemli dertleri kalifiye eleman bulamamakmış.
Denizlili bir şoför kardeşim aynen şunu ifade ediyordu: “Denizli’de çalışmayanı karı-koca da olsa ayıplarlar, bu yüzden herkes çalışmak ve üretmek zorundadır.”
Denizli çok da turist çekiyor. Özellikle Pamukkale’de yapılan düzenlemeler, yeni yollar farklı bir görüntü vermekte.
Bu arada Karahayıt beldesi de ayrı bir havaya bürünmüş, her evin altında kaplıca ve az da olsa yatak varmış. Çayını içtiğimiz 80 yaşındaki Ayşe Aba, maşallah çivi gibi. Bunu da temiz havaya bağlıyor.
**********
Ordu da çok farklı konuma gelmiş. Gördüğüm Karadeniz illeri arasında bence en sakin ve huzurlusu Ordu gibi geldi bana.
Güler yüzlü ve sempatik halkı ve belediyesi çok iyi çalışmış. Şehir bakımlı ve tertemiz. Sabah 3-4 km çok iyi düzenlenmiş sahil yolunda spor yapan Karadenizli kardeşlerimi görmek oldukça sevindirici. Bu nedenle de Ordu halkını çok kilolu bulmadım.
Bozdağ Teleferiği ve Bozdağ da yapılan tesisler şehre ayrı bir hava veriyor. 800 metreden şehre ve bakmak Karadeniz’in azgın dalgalarını seyretmek huzur verici.
Yazın daha çok Arap turistleri çeken bir belde konumuna gelmiş ordu. Yazın neredeyse turistik tesislerin tamamı Arap turistlerle dolu imiş. Çok da para harcıyorlarmış.
Bu arada karedeniz yemeklerini tatma fırsatımız da oldu. Her lokantaya gidişimizde pancar çorbası isteyip istemediğimizi sormaları enteresandı. Orada karalahana çorbasına pancar diyorlar. Burada içtiğim karalahana çorbası başka yerlerden daha farklı ve lezzetli idi.
Ordu bu haliyle sakin ve huzurlu belde olması ile daha çok emeklilerin yerleşme yeri durumuna gelmiş. Hele de deniz doldurularak inşa edilmiş muhteşem “Ordu-Giresun Havalimanı” ayrı bir cazibe ve tercih kazandırmış Ordu’ya. Her gün en az 10 sefer yapılıyor, yazın uluslararası uçuşlara da açılıyormuş. Bu durum beldenin ve yörenin ne kadar kalkındığını gösterir.
Bu arada Ordu Üniversitesi Rektörü meslektaşım Prof. Dr. Tarık Yarılgaç dostumu ziyaret ettim. Kısa sürede çok iyi hizmet vermiş, üniversiteyi marka yapmış, öğrenci sayısını 25 bine çıkarması takdire şayan.
Özetle her gittiğim, gördüğüm yerin ayrı bir güzelliği ve özelliği var. Önemli olan ülkemi, insanımı sevmek; çalışanı ve hizmet edene dua ve teşekkür etmektir.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.