Erol Sunat

Erol Sunat

İZOLE!

İZOLE!

Korona, bize bir kavramı daha ezberletti. Bu kavramın adı “izole”! Umreden dönen insanımızın yarısı karantinada, yarısı ise izole!

Yani evinde, 14 gün süreyle kendini dış dünyanın etkisinden koruyacak!
Bu ne kadar mümkün?

Mümkün olmadığı, mümkün olamayacağı, olmasının imkansız olduğu belli oldu!

Umreden gelenleri ziyaret etmeye siyasi partilerimiz de başta olmak üzere çoktan başladık.

Karantinaya alınamayan on bin kadar insanımız, şehirlerine, ilçelerine, kasabalarına ve köylerine döndüler!

Deniyor ki, 14 günlüğüne izole etmesi için, kendilerinden imza alındı!

Bu imza yeterli mi?

Kaç kişi için geçerli?

Kaç kişi bu izoleye uyabilecek?

Kaç kişi bu izoleyi yerine getirebilecek?

Kaç kişinin evinde imkanı yeterli, kaç kişi evinin bir odasını bu işe tahsis edebilecek?
Bu rakam yüzde kaç demek zor, ancak binde kaç diyebilirsiniz!

Esas önemli olan konu bu değil elbet.

İzole etme konusu, gündemin ilk maddesi olmaktan çıktı.

Çünkü, umreden geldikten sonra memleketlerine dağılan on bin kişi içinde, olabilecek korona virüsü ihtimali ekranlarımızda çoktan konuşulmaya başladı.

Ve tedbirlerde ardı ardına alınmaya başladı.

Sokağa çıkma yasağı gibi, toplu ulaşım kısıtlaması da dahil olmak üzere değişik tedbirler alınması belki de, yazımız yayınladığında hayata geçmiş olacak!

Bazı konular abartılmıyor mu diye düşünenler olabilir!

Madem ki, insan hayatı, her şeyin üzerindedir!
O halde Bilim Kurulumuzun ve Sağlık Bakanımızın almış olduğu kararlara harfiyen uymamız gerekecek!  

 

İZOLEYE ARA VERİLDİ, ELLER ÖPÜLDÜ!

İzole konusu anlayamadığımız, yanlış değerlendirdiğimiz, bizi sıkan, çabuk vazgeçiren, sabırlı davranmamız gerekirken, bu kadar yetmez mi diye düşündüren bir kavram olarak, tehlike sinyalleri vermeye devam ediyor!

Umreden gelen, babalar, analar, amcalar, teyzeler, halalar, yengeler, genç çiftler ve çocuklar bu izoleyi nasıl mı yaptılar?

Kendilerince dünya kadar mecburiyetleri vardı!

Sağlığı, Koronayı ve önceliğini rafa kaldırdıktan sonra;

Konu komşu ne der?

Alem ne der?

El alem ne der?

Denildi, izoleye ara verildi!

Eller öpüldü!

Kucaklaşmalar yapıldı!

Sarılanlar, ağlayanlar, çok özledik diyenler!

Mübarek olsun diye gelen, konu-komşu, akraba, yakın…

Sayın sayabildiğiniz kadar!

Maazallah, bu insanlar arasında virüse yakanmış olanlar varsa,

Olabilecekleri, yaşanabilecekleri hesap etmek söz konusu mu?

 

İŞİN CİDDİYETİNİ BİR TÜRLÜ ANLAMAK İSTEMİYORUZ!

Virüslerle mücadele konusunda yeterli bir alt yapıya sahip miyiz? Virüslere karşı cengaverlik yapmak diyorsanız evet!

Umreden gelen bir insan kendini izole etse, ne mi olur?

Sağlık açısından olumlu olur, olması gereken, yapılması gereken olur!

Lakin, hısım akraba, konu-komşu ve yakınlar açısından kıyamet kopar!

Dedikodu ayyuka çıkar!

Sağlık, virüs, hastalık gibi konular, önem sıralamasında kendine yer bulamaz!

Dünyada, çevremizde Korona’nın açtığı tahribat ekranların gündemine otursa da,

Umreden gelenleri ziyaret etmekten vazgeçmemenin akıl yada mantıkla izah edilebilecek bir tarafı inanın yok!

“Bize Allah’ın izniyle bir şey olmaz” diyenlerde bizim kendi insanımız!

Tedbir denen bir şey var! Allah’ın bizlere bahşettiği can bize emanet değil mi?

Ne kendimizi, ne de yakın aile fertlerimizden başlamak üzere diğer insanları, sevdiklerimizi, dostlarımızı, komşularımızı riske atmak zorunda mıyız?

İşin ciddiyetini bir türlü anlamak istemiyoruz!

Avrupa’da her Allah’ın günü yüzlerce insan hayattan kopuyor!

Biz ise bir mübarek olsun diyecektik, elini öpecektik kabul etmediler diye küsmelere, kırılmalara, incinmelere kalkışıyoruz!

 

ALLAH HEPİMİZE AKIL, FİKİR VERSİN!

Virüs, alınganlıklara, kırılmalara, küsmelere ne itibar eder, ne aldırır, kendini sözüm ona izole eden insanımızın açtığı kapılardan, sessiz sedasız dünya kadar haneye misafir olduysa, işimiz hiç kolay değil!

İş işten geçtikten sonra, istediğiniz kadar konuşun durun!

Bilseydim gider miydim? Ayaklarım kırılsaydı da gitmeseydim!

Aklımıza hiç gelmedi! Çok severdik, onun için gittik!

Gelmediler, kapımızı açmadılar derler diye kapılarına vardıydık demenin kimseye bir getirisi olmayacak inanın. Böyle bir manzarada kendinizi nasıl izole edebilirsiniz?

Virüsün nelere yol açabileceğini unutmak böyle bir şey galiba!

Gitmeseydik, bizi kınarlardı! En yakınları gelmemiş derlerdi! Bizde gitmesek olmazdı!

Hasta dedik, bir tas çorba götürdük!

Hanım baklava açtı, börek filan yaptı, aldık gittik, var mı bir yanlışımız?

Hasta ziyaretini, hastanın yanı başında oturmak gibi gören anlayışımız sürüyor!

Uzmanlar bir-bir buçuk metreden fazla yaklaşmayın diye ikazlarda bulunuyorlar, bulunmasına amma, biz beni gördü yüzü güldü, çok sevindi, halini hatırını sordum diyebilmek için, insanlara sarılmaktan, elini öpmekten kendimizi alamıyoruz! Adam yahut kadın izole olsa ne olacak?

Anamı görmem lazım, dayımın elini öpmeden için rahat etmez diyen insanları nasıl durduracaksınız!

Karantina altına alınan insanlarla dahi görüşmek isteyen, bir kere göreyim diyen insanlarda yine bizler değil miyiz?

Karantinada sıkılan kaçmak isterse, bu kadar da karantina mı olur, diye anamı görmem lazım, babamı görmek lazım diyenler isyan bayraklarını açarsa, bu olmaz!

Karantinalarda bu benzer olaylar yaşanırken, evde kendini izole etmeye çalışan insanların durumu çok daha zor.

Kendini kapattı, yemekten içmekten kesildi, kimse yanıma gelmesin diyor. Nasıl bir iş bizde anlayamadık diyen, hane halkına ve onlara eklenen, hısım akraba kendilerini olabileceklerden korumaya çalışan insanları anlayamıyorsa, daha ne yapsın Bilim Kurulu, daha ne yapsın Sağlık Bakanımız?

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR