Kan Grubu-Korona İlişkisi
Bu ara gelenimiz gidenimiz çok. Allah yokluklarını göstermesin. Gelen her misafir başımızın tacı.
Bir anlamda diller de şişmiş durumda. Harika sohbetler ediliyor çoğunu yazamasak da…
Şu korona illeti biterse insanlar çok farklı bir kavuşma yaşayacaklar. İnşallah yaza kadar çok ciddi mesafe almış olacağız.
Dün Konya’da da ilk aşılamalar başladı. İl Sağlık Müdürü öncülüğünde sağlık çalışanları öncelik sırasına göre Covid-19 aşısı olmaya başladılar.
‘Aşı olmayacağım’ diyenler kulaktan dolma bilgiler ile hareket ediyor. Sağlık Bakanımızın aşı olduğu, Bilim Kurulu üyelerinin tereddütsüz aşılandığı bir ortamda; başka çare yokken ‘aşı olmam’ demek çevremiz için vebal taşıyor.
Covid-19 virüsünü geçirdikten sonra çevremizdeki herkesle anket yapar gibi hastalığı ve hastalık sürecini konuşuyoruz. Adeta askerlik anıları gibi koronayı nasıl geçirdiğimizi anlatıyoruz. Herhangi bir etkisi kaldıysa onlardan bahsediyoruz. Çok şükür biz birçok kişiye göre daha hafif atlatanlar arasındaydık.
Bu şifahi ankette ortaya çıkan en bariz sonuç kan grubu sıfır olanların hastalığa daha az yakalandığıyla alakalı. Hem çevresel olarak hem de sosyal medyada yaptığımız değerlendirmede genelde aranan plazma kanlar A grubundan. Sıfır grubu arayan çok az. Tabii bizimki bilimsel bir çalışma değil.
Türkiye'de kan gruplarının görülme sıklığına baktığımızda; halkın yüzde 39'u A Rh pozitif, yüzde 29'u 0 Rh pozitif, yüzde 14'ü B Rh pozitif, yüzde 6'sı A Rh negatif, yüzde 5'i AB Rh pozitif, yüzde 4'ü 0 Rh negatif, yüzde 2'si B Rh negatif, yüzde 1'i de AB Rh negatif kan taşıdığını görüyoruz…
Dünya ölçeğinde kan grubu hastalık ilişkisiyle ilgili yapılan araştırmalar var. Tam olarak şu grup yakalanmıyor ve bu grup çok çabuk yakalanıyor diye net bir veri yok. Bizim de söylediğimiz gibi yoğunluk olarak ortaya çıkan kanaatler var.
Hafta sonu tam, hafta içi akşam kısıtlama uygulamalarının semeresini vaka sayılarındaki hızlı azalmayla birlikte aldık. ‘Azaldı’ cümleleri her sohbetin ortak konusu.
Rabbim tamamen kurtulduğumuz günleri de gösterir inşallah…
ÖĞRETMENLERİ BİR DE EVDE GÖRMEK LAZIM
Nagehan Alçı bir tartışma başlattı. Her kesimden farklı tepkiler aldı. ‘Öğretmenler rahata alıştı’ ifadesi biraz da yazıya daha fazla dikkat çekmek için kurulmuş bir cümle. Bunun dışında genel olarak online eğitimin hiçbir işe yaramadığını söylüyor.
Sayın Alçı’nın art arda yayınladığı iki yazının bazı bölümlerine katılmakla birlikte; evde bir öğretmen, bir öğrenci, bir de öğrenci adayı ile yaşayan biri olarak bazı itirazları dillendirmem gerekiyor.
Bir kere açık bir şekilde söylemek gerekiyor ki özveride bulunarak online eğitim yapan öğretmenlerin tamamı normal zamandaki hallerine göre çok daha fazla yoruluyor, yıpranıyor.
Çocuklarla ve aileleriyle adeta özel okul kıvamında her gün her saat muhatap oluyor. Eşimin telefonuna gece 11-12’de ödevlerinin yapılmış halini gönderen veya canlı dersle ilgili sorular soran mesajlar geliyor. Ortak gruba yazılanı okumayıp özelden ders saatini öğrenmek isteyenler var. Tabii bazen gece yarısı ses kaydı çekip ‘seni çook seviyorum öğretmenim’ diye mesaj atan minik afacanlar da var. Böyle tebessüm ettiren anlar olmasa çekilecek mesele değil inanın.
Öğretmenleri çok iyi anlayabiliyorum. Canlı derse katılmayan öğrencileri arayarak aileleriyle dakikalarca görüşüp dökülen dillere şahit oluyorum.
Canlı ders esnasında çocuğunun yanına oturup öğretmenden çok öğretmenlik yapan ve diğer çocukların konsantrasyonunu bozan veliler olduğunu biliyorum.
Çocuklar kendisini dinlesin diye çırpınıp duran halleri gördükçe; diğer odada canlı derse giren kızıma ‘aman öğretmenini yorma, bak annen nasıl uğraşıyor’ diye o malum nasihat cümlelerini kuruyorum.
Tabii evde okula gitmeyen çocuk varsa öğretmen bir anne için en zoru bu. İşe giderken bakıcı veya aile büyükleri yardımıyla bu durum çözülebiliyordu. Şimdi ise anne canlı derste abla canlı derste… Ne yapacak küçük çocuk? Tahmin ettiğiniz gibi tablette oyun ve video izlemeye mahkûm…
Eminim bu şekilde yaşamını devam ettiren on binlerce farklı hayat hikâyesi var.
Öğretmenler de okulu çok özledi. Öğrencilerden daha çok yeniden okula dönmek istiyorlar.
Bugünlerin mutlaka telafisi yapılacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı her türlü tedbiri alıyor. Dilerim 15 Şubat yeni bir milat olur ve eski günlere döneriz. Tedbirlere uyarak elbette. Hepimiz o günlerin kıymetini daha iyi kavradık öyle değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.