Konya Efsanesi Takkeli Dağ’da yaşıyor
- Takkeli Dağ’la ilgili yazılacak o kadar çok şey var ki. Evliya Çelebi dahil diğer Arap ve yabancı gezginlerin seyahatnâmelerinde, XVII. asra kadar dağın çam ormanlarıyla kaplı olduğu ifade ediliyor.
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin nu seneki “Yazılacak Çok Şeyimiz Var” gezilerinden ilki, geçen hafta “Gevale Kalesi’nden Konya’yı Fotoğraflıyoruz” etkinliği çerçevesinde gerçekleştirildi.
60’a yakın meraklı gazeteci ve yazar, Selçuklu Belediyesi’nin üç minibüsüne binerek saat 16.00’da Kılıçarslan Meydanı’ndan Selçuklu İlçesi Saray Köyü’ne yakın ve merkeze 13 km. mesafede olan tarihî Gevale Kalesi’ne doğru hareket etti. Bir gazeteci olarak Takkeli Dağ’a ikinci çıkışım. İlk tırmanışım galiba ANAP döneminde idi. O dönemden bu tarafa içimde biriken merakı gidermek ve 2012’de başlayan kazı çalışmalarını daha yakından görmek için can atıyordum! TYB Konya Şubesi’nin bu gezi programı yerinde ve güzel oldu.
En üstüne yapılan kaleden dolayı uzaktan bakıldığında ‘takke’yi andıran bir görüntüye sahip olan Takkeli Dağ, Konya’nın simgelerinden biri. Konya Efsaneleri arasında mitoloji olarak önemli bir yeri de var. “Gevale” kelimesi, Kybele’den bozmadır. Antik çağda Anadolu'nun bereket tanrıçası Kybele'ye atfen bu adla anılmış. Zamanında dağın tepesinde büyük bir kale varmış. Selçukluların Konya'yı fethetmesiyle beraber “Kybele” adının Gevale'ye dönüştüğünü de ifade etmeliyiz. Dağın tepesinde duran Gevale Kalesi de dağa kattığı takke görünüşüyle ismini vermiş. Evliya Çelebi dahil diğer Arap ve yabancı seyyahların sehahatnâmelerinde, XVII. asra kadar dağın çam ormanlarıyla kaplı olduğu ifade ediliyor. Selçuklu prenslerinin sarayları ormanlarla kaplı olan Hoca Cihan’dan başlayarak Takkeli dağın eteklerine kadar sıralı haldeymiş. Osmanlı'nın son dönemlerinde kurulan maden ocakları ve çıkan yangınlarla bu ormanlar yok olup gitmiş. Kybele’ye tapan antik çağ insanları çam ağacını kutsal gördükleri için Takkeli Dağ'ı ve çevresini tamamen çam ormanlarıyla örmüşler. Çamın kutsal olması ise şu mite dayandırılıyor:
Tanrıça Kybele nedimeleri Silenlerle (Silenos) beraber ormanlar içinde gezerken kulağına Filavta denilen bir çalgının sesi gelmiş. Bu arada günümüz Sille'sinin adının da Silenos'tan geldiğini belirtmeden geçemeyeceğim. Hikâye bu ya Kybele sesin geldiği tarafa dalları aralayıp bakınca bunu ağaç kütüğünün üzerine oturmuş genç bir çobanın çaldığını görmüş. Adı “Atis” olan çobanı sarayına götürüp hizmetine almış. Fakat genç çobanı saraydaki kızlardan kıskanarak öldürtmüş, bir müddet sonra da ayrılığına dayanamayıp onu çam ağacına kalbederek, halkına da; “Kimse çam kesmeyecek, çam benim Atis’imdir, mukaddestir, kesenin canını alırım” demiş. Bundan sonra Frigya’da çam kutsal sayılmış, kimse çam kesmediği için bütün dağlar çamlarla kaplanmış. Osmanlılar Larende (Karaman) eyaletini fethettikleri zaman Konya’nın içinde ve civarında birçok orman ve koru varmış. Akşehir’de Kral Midas’ın çeşmesinin (yerli halk çeşmeye Ulupınar diyor) yanında köylülerin bir dalını bile kesmedikleri bir Kybele (Sibel) ormanı hâlâ yaşamaktadır. Pagan dininden kalan bir inanışla halk buradan ağaç kesmeyi günah sayıyor. Küçük Mala ormanı da öyle olduğu için bize kadar gelebilmiştir.
KYBELE TAPINAĞI
Bir başka kaynaktan Selçuklu veziri Altınapa'nın vakfiyesine göre (ki bu dağa çok yakın bir yerde Altınapa baraj gölü bulunur) dağın üstünde antik köyler ve kayalara oyulmuş bir Kybele tapınağı mevcutmuş. Konya Arkeoloji Müzesi'nde ve Koyunoğlu Müzesi'nde civardan toplanmış birçok Kybele heykeli bulunuyor. Bunlar Takkeli Dağ'dan, Alâeddin Tepesinde bir zamanlar var olan Eflatun Kilisesi (Selçukî Mescidi) ve Filobat'tan (Selçuklular Alavardı ve Hocacihan'a Filobat derlermiş.) getirilmiş.
Selçuklulardan önce burada yaşayan halka başları sıkışınca Gevale Kalesi’ne sığınırlarmış. Selçuklular da dayanamayacakları zorluklar karşısında hazinelerini “Dâr-ül Mülk” olarak adlandırdıkları Gevale Kalesi’ne götürür, kendileri de oraya sığınırlarmış. Dağın tebesine çıkıp gördük ki Takkeli Dağın tepesi 3,5-4 dönüm kare genişliğinde. Burada hükümdar kasrı, dizdar ve iç hazine daireleri, muhafızların oturacakları yerler, cephanelik, su sarnıçları, erzak ambarları ve mabedin var olduğunu öğrendik.
YARIN: Takkeli Dağ’daki kazı çalışmaları ve ortaya çıkarılanlar…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.