Erol Sunat

Erol Sunat

Köşkün hikayesi

Köşkün hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde tarımla uğraşan bir şehir varmış. Şehrin tam ortasından bir nehir geçermiş. Şehir bağlıkmış, bahçelikmiş. İklimi güzelmiş. Değişik meyveler yetişirmiş. Memleketin gözbebeği bir şehir olarak tanınır ve bilinirmiş. Ülkenin Sultanı, kendine nehir kıyısında güzel bir köşk yaptırmış. Yaz sıcaklarından bunaldığında, bu nehir kıyısındaki köşke gelir senede on gün kadar köşkte kalır, bazı senelerde geldiğini haber vermez, Sultanın bu köşke gelip gittiğini kimseler bilmezmiş.

Köşkün muhafızları ve görevlileri her an Sultan gelecekmiş gibi beklerler, bazı muhafızların kim olduğunu, nerede durduğunu, hangi görevlerde bulunduğunu da kimseler bilmezmiş.

Şehre yeni gelen Vali Paşa kısa zamanda şehrin her tarafını gezmiş dolaşmış, ancak köşke bir türlü girememiş. Köşkten sorumlu olan Muhafız Başını konağına çağırmış.

Muhafız başı geldiğinde, ben demiş bu şehrin Vali Paşasıyım o köşkü, gezmek dilerim. Ola ki Sultanımız geldiğinde bir kusurumuz olmasın.

Muhafız Başı, o köşkü bugüne kadar hiçbir Vali Paşa gezmek ve bilmek dilemedi. Senin asıl amacın, asıl niyetin ne Vali Paşa demiş. Bu köşkün görünürdeki Muhafız Başı benim. Lakin, bilinmeyen bir Muhafız Başı daha var, o kim, onun adamları kim bilen yok, gören yok, beni aşarsın onu aşamazsın, kellen gider, kimse bilmez. Hem merak iyi bir şey değildir. Sen dedin ben duymadım. Bir daha sorarsan, Vali Paşa köşkü merak ediyor diye haber gönderirim Sultanımıza, cevabını ona verirsin.

Vali Paşa mesele anlaşıldı demiş. Benden bir daha böyle bir talep duymayacaksın.

Muhafız başı gidince, içinden seni beğendim Muhafız başı demiş, kimsenin bilmediği o Muhafız başının ben olduğumu nereden bileceksin. Vali Paşanın adamı çıkmış gitmiş konaktan. Vali Paşa gece yarısına doğru, çıkmış şehirden, üç-dört saat at sürdükten sonra, bir dağın eteğinde bir Hana gelmiş. Hancı kapılarda karşılamış onu. Buyur Vali Paşam demiş, yolunuzu gözlerdik, Vezir Hazretleri de geldiler.

Vali Paşa, genişçe bir Han odasına buyur edilmiş. Veziri görünce hemen koşmuş, şükür kavuşturana, görüştürene Ağabey demiş, elini öpüp karşısında el pençe divan durmuş. Vezir, yanındaki adamlarına bana demiş Hancıyı da çağırın, içeride hiç kimse girmesin.

Hancı buyurun Vezir Hazretleri demiş. Vezir, hancı demiş, Vali Paşa benim öz kardeşim olur. Sende Dayımızın oğlusun. Bu mevzuyu Payitahtta kimse bilmez. Sultan bile. Ve de bilmemeli. Kardeşimi o şehre Vali Paşa tayin ettirmek için çok uğraştım. Şehirdeki Sultan köşkünü biliyorsunuz. Bak dayıoğlu, senin aşçılığın bütün memleketçe bilinir. Seni o köşke aşçıbaşı olarak vermeye uğraşıyorum. En güvendiğim adamımda, haftaya kardeşimin yanına Muhafız başı olarak geliyor. Senide o köşke aşçıbaşı yaptık mı, köşkün içine gireceğiz demektir. Sultan o köşke ne zaman gelir, ne zaman ayrılır, o köşk nereye çıkar kimse bilmiyor. Lakin öğreneceğiz. O köşkte çok işimiz var çok! Yalnız o köşkü kim sorsa, başına belanın en büyüğü alıyor. Aman ha!

Vali Paşa, Ağabeyim demiş, haddim değil amma senin Sultanla alıp veremediğin ne, seni Vezir yapan Sultanımızın Sultan babası. Sultanımız başa geçtiğinde herkesi değiştirdi, seni hoş tutmaya devam ediyor. Kız kardeşi ile evlendiğini de en çok o istedi.

Onlar bu şekilde konuşurlarken, Sultan o şehirde hiç kimsenin bilmediği adamını sarayının yalnızca kendi tarafından bilinen gizli odasında almış karşısına, Kız kardeşimin kocası olan Vezir demiş, Vali Paşanın ağabeyi. En has adamını Muhafız başı olarak şehre istedi kabul ettim. Takibi sende.

Sultanın adamı, Sultanım demiş, birde aşçıbaşı meselesi var. Sultan o da demiş onların dayılarının oğlu olur. Niyetleri köşke girmek, köşkte mevzilenmek, niyetleri her neyse onu icra etmek.

Bu iş satranca benzemeye başladı. Hamlelerini görebilmek için dayı oğullarını da, köşe aşçıbaşı olarak kendiliğimden görevlendireceğim. Adam gerçekten memleket çapında bir aşçı. Ona da dikkat et.

Ne yaptıklarından haberimiz yokmuş gibi davranacağız, özellikle Vezir hiçbir şeyden kuşkulanmayacak!

Sultan, ondan sonra bak ne yapacağız demiş ve başlamış bir şeyler konuşmaya. Ne konuştuklarına yalnızca odanın duvarları şahitmiş.

Birkaç gün sonra, Aşçıbaşı, on kadar aşçı yamağıyla birlikte şehre gelmiş. Şehir memleketin en ünlü aşçısının Sultan köşküne aşçıbaşı olmasını bayram havasında karşılamış. Aşçıbaşı, şehirdeki hanların aşçılarını toplamış. Her birinizi öyle bir yetiştireceğim ki demiş, bu şehir yemekleriyle de, aşçılarıyla da bütün dünyada tanınan ve bilinen bir şehir olacak. Ve hemen ertesi gün başlamış onları eğitmeye…Vezirin has adamı olan Muhafız başı Vali Paşanın huzuruna gelip, Vali Paşam demiş, emrinizdeyim. Canım, Vezirimin ve sizin yolunuza feda olsun.

Vali Paşa senin demiş cengaverliğini bilirim. Bundan böyle birlikte hareket edeceğiz, Aşçıbaşıda geldikten sonra işimiz çok daha kolay.

Aşçıbaşı birkaç gün sonra, adamlarıyla birlikte Sultan köşküne gelmiş. Muhafız başı, mutfağı göstermiş. Ancak mutfağın, diğer odalarla bağlantısı yokmuş. Aşçıbaşı iyide demiş bu mutfakta pişen yemekler köşkün içine nasıl ulaşacak. Muhafız başı onu da demiş o gün gelince öğrenirsin.

Aşçıbaşı adamlarını almış karşısına, bu mutfağın köşke açılan gizli bir kapısı olmalı demiş. Sizler bu işleri en iyi bilen adamlarsınız. Bugün o girişi bulun bana. Bulun unutun. Günü geldiğinde bize lazım olacağını da unutmayın.

Onlar gizli kapı nerede diye araştırırken, Sultan tebdili kıyafet köşke gelmiş. Adamları Sultanım demişler, aşçıbaşı ve adamları geldiler. Şu anda gizli bir kapı var mı diye arıyorlar. O kapıyı bulmaları uzun sürmez. Sultan benimde istediğim o demiş. Hatta Sultan yarın burada olacak diye bir haber uçurun. Mutfak girişinde aldığınız tedbirler olduğu gibi kalsın. Ancak herkes kaldırıldığını düşünsün. Mutfaktaki gizli kapıdan girenleri de hep birlikte bekleyelim bakalım.

Aşçıbaşının adamları birkaç saat sonra gizli kapıyı ve girişi bulmuşlar. Kapıyı hafifçe aralamışlar ve hemen kapatmışlar. Biraz sonra, köşkün Muhafızlarının Başı gelmiş. Yarın demiş Sultanımız burada olacak, tez hazırlık yapın. Aşçıbaşı ustalığını gösteresin. Gösteresin ki, Sultanımıza karşı hepimizin yüzü ağarsın. Aşçıbaşı merak etmeyesin demiş. İçin rahat etsin. Sabaha karşı Vezir köşke gelmiş, Vali Paşa gelmiş, Muhafız başı ve askerler gelmiş.

Vezir, bu köşkten ne Sultan ne de adamları sağ çıkmayacak demiş. Vali Paşa Ağabey demiş, Sultana bir şey olursa, ortalık karışır. Memleket birbirine girer, seni onun yerine Sultan yapmazlar. Sultanın kız kardeşiyle evli olmak sana böyle bir hak vermez. Vezir, sonunu düşünen hiçbir yere varamaz demiş, önemli olan Sultanın ortadan kaldırılması, sonra ne olacak, onu da o zaman düşünürüz.

Sonra da, aşçıbaşı demiş, aç şu gizli kapıyı. Ne olacaksa olsun. Vezir önde, Muhafızlar, aşçıbaşı, Vali Paşa ve her biri aynı zamanda cengaver olan aşçı yamakları gizli kapıdan köşkün geniş salonuna girmişler. Biraz sonra, salona açılan kapıların birinden Sultan görünmüş. Vezir, yıllardır bugünü bekliyordum demiş. Bu köşkten bugün sadece birimiz sağ çıkacak. Sultana doğru birkaç adım atmış ki, ardından dur diye bir ses işitmiş. Birde bakmış ki Vali Paşa olan kardeşi. Bırak kılıcını ağabey demiş. Vezir arkasını döndüğünde birde bakmış ki, aşçıbaşı ve yamakları kıskıvrak yakalanmışlar. Yakalayanda has adamı olarak bildiği Muhafız başından başkası değilmiş. Vali Paşa, Ağabey demiş buraya kadar. Kardeşimde olsa devletten ve Sultan’dan daha önemli değilsin.

Vezir kılıcını bırakmış. Sultan senin demiş kelleni almıyorum. Ablam durumu bilmiyor. Yeğenlerim babasız büyüsün istemem. Seni şu andan itibaren uzak diyarlardan birine elçi tayin eyledim. Yeni görev yerine hemen gidiyorsun. Vali Paşa işin başından beri bana sadıktı. Aşçıbaşı da öyle. Muhafız başı da…Anlayacağın attığın her adımdan anında haberim oluyordu Vezir. Babam Sultan, Veziri feda etme, bu devlete onun gibi adamlar lazım, ancak her adımından da haberdar ol demişti. Aşırı gider, senin hayatına kastederse de, ablanın kocasıdır. Hayatına kastetme diye de benden söz aldı. O söz şimdi vasiyet oldu. Yolun açık olsun Vezir. Bu köşkü de unutma. Sultan köşkleri sırlarla ve sürprizlerle doludur, o da kulağına küpe olsun.

Anlatırlar ki; O şehir yemekleriyle meşhur bir şehir olmuş. Aşçıbaşı memleketin en ünlü aşçılarını o şehirde yetiştirmiş. Veziri bir daha ne gören olmuş, ne duyan, ne de merak eden. Köşk ise sırlarıyla birlikte Sultanı misafir etmeye devam etmiş.

Şehir şehire, Köşk köşke, Sultan Sultana, Vezir Vezire, Vali Paşa Vali Paşaya, Aşçıbaşı Aşçıbaşına, Muhafız başı Muhafız başına benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR