KÜÇÜK HESAPLAR
Hayatımı hep ümitlerle yaşamaya çalıştım. Çünkü ümidimin bittiği yerde benimde bitişim olacaktı. Hep küçük hesapların peşinde koştum. Küçük küçük hesaplar. Tatminsiz değilim. Küçük hesap derken, biraz ondan, biraz bundan mutluluk almak istediğimdir. Küçücük bir sevgiydi istediğim. Bir küçük vefa, bir küçük gülümseme. Küçük bir söz, az biraz vefa. Hesabım büyük olmadı. Çoğu istemekten öte, küçüklerle büyümek istedim.
Kimsenin malında, kimsenin mutluluğunda gözüm olmadı. Mutlu ettiklerimin mutlu olması bana verilen bir mutluluktu. Dedim ya hesaplarım hep küçüktü. Küçük mutluluklar bana yeterdi. Coşkun bir mutluluk yaşayacak olsam bile, kimsenin rahatsız olmasını istemezcesine içimde yaşamayı tercih ettim.
Verdiğim sözde durmayı ilke edindim ama elimde olmayan sebeple yerine getiremediklerim de olmuştur. Ben de mükemmel değilim. Kırdıklarım da olmuştur, kendimden utandığım anlar da. Kızdıklarım da olmuştur ama kendime kızdığım kadar olmamıştır. Her fani gibi kabahatlerimde olmuştur, ben bir melek değilim ki! Ama kabahatlerim özürlerimden büyük olmamıştır. Kırdıysam, üzdüysem gönül almaktan, özür dilemekten geri kalmadım. Şu üç günlük âlemde, kırarak zulmetmektense, gülerek, özür dileyerek gönül fethetmek kadar güzel bir şey var mı?
Azlarım çok oldu da yine de hüzünlerim bol oldu. Dost diye bağrıma aldığım yılan, seviyorum deyişleri de yalan oldu. Çok şey istemediğimden, iyiye karşı iyi olmayı ilke edinirken, kötüye karşı da kötü olmayı, onun gibi muamele etmeyi düşünmedim.
Vefa gösterirken küçük bir vefa görmek istedim. Çok şey mi istemiştim? Küçük bir vefa. Ama vefa yerine ihanete uğradım. İhanete uğrayıp ne zaman kırılsam, bir kuyum vardı uzun uzun düşündüğüm. “yalnızlık kuyusu.” Hep bu kuyularda kendimi, olumu buldum. İsyan etmeden sabrettiğim. Ama gülüp geçmedim, hüzne saplanıp kalmadığım, ders aldığım, ”tecrübe bunlar” dedim. Hiçbir şey dünyanın sonu değildi. Biliyordum, her gecenin bir sabahı, her zorluğun bir kolaylığı, her firakın bir vuslatı vardı. Vuslata doğru giden hayatımı karartmaya hakkım yoktu. An’ımı tekrar yaşayıp, yine küçük şeylerle mutlu olmak için yalnızlık kuyumdan çıkıp, ayağa kalktım.
Hiç arkama bakmadım “keşke” diyebileceğim ne var diye. Özür dilemediğim kim var diye de bakmadım. Biliyorum ki, vaktinde onu da yerine getirmişimdir. Ne geriye dönüp tekrar yaşama isteğim ne de gelecekte yaşayacağım mutluluklar. An’da ne varsa, küçükte olsa benimdi, onu yaşamaya çalışıyordum. Gelecekteki mutluluğa takılı kalmayıp “Gelecek gelip onu bana lütfedecekse, geldiğinde değerlendiririm” diye düşündüm. Yarının, geleceğin benim için var olup olma garantisi de yoktu ki.
Ben, şuanda hayata ne katıyorum, yaşadığım hayattan ne kadar mutlu oluyorum, ona bakıyorum. Küçük isteklerimle büyük mutluluklar yaşatıyor Yaradan bana. Daha ne isteyebilirim ki. İnsanca yaşayıp, insanca ölmekten, temiz olarak aldığım ruhu temizce teslim etmekten başka.
Sevgiyle gönderildim bu âleme, sevgiyle gitmektir gayem. Değil mi ki, büyük hesapları olanlar da gidiyor, küçük hesapları olanlar da. Daha fazlası için kendimi zorlamaya ve mutsuz etmeye ne gerek var.
Dedim ya, hep küçüktü isteklerim. Ne getirdim bu âleme de, ne götüreceğim, sevgiden, aşktan, inançtan ve Yaradan’a kulluğumdan başka.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.