Erol Sunat

Erol Sunat

Motto!

Motto!

Güzel Türkçemiz yabancı kelimelerin istilasıyla karşı karşıya… Bu istila hiç durmadı, hiç kesilmedi. Türkçeye karşı bir garezimiz mi var?

İşletmelerimize, dükkanlarımıza Türkçe isimler koyamama hastalığımız devam ediyor!

Ne anlama geldiğini kendimizin dahi bilmediği, kelimeler şehirlerimizi süslüyor!

İsim bulanlar, isim türetenler, Türkçenin kimyasıyla oynayanlar bu işten para kazananlar az değil!

Çünkü Türkçe ile oyun oynayana, yapısını değiştirene, sen de ne yapıyorsun demiyoruz?

Cezası yok, kınayanı yok!

Dur diyen yok!

Yapma-etme bu mahvettiğin, yok ettiğin kendi dilin, kendi lisanın diyen yok!

Diyeni dinleyen yok!

Takan yok!

Aldıran yok!

Bunu yapanlarda izan yok!

Merhamet yok!

Vicdan yok!

Adam kendince tutturmuş bir yol, utanması yok, sıkılması yok,

Türkçenin yapısıyla kelimeleriyle oynamaya devam ediyor!

Değişik bir hoşgörümüz, değişik bir kabullenmemiz, değişik bir hayranlığımız var!

Hayranlığımıza akıl sır erecek gibi değil!

Bu hayranlığımız başımıza çoraplar örüyor, biz memnun, örülen çoraplar memnun, neyi sevdiğimiz, neyi beğendiğimiz, neden ve niçin sevdiğimizi bilmeden adeta gözü kapalı yürüyüp gidiyoruz!

Motto bu hayranlık sonrasında, başımıza örülen çoraplardan biri!

Bayıldığımız, bir kelime…

Yarı İtalyan, yarı Latince…

*****

Motto İtalyanca bir kavram. Kökeni Latincede ”Muttire” sözcüğünden geliyor.

“Muttire” ne mi demek?

Mırıldanmak, söylenmek anlamında…

Biz ağzımızı doldura-doldura, ağzımız kulaklarımızda motto derken, bilmiş-bilmiş konuşurken aslında ne mi yapıyoruz?

Motto denen kavramı, onun yerine geçmesi gereken Türkçe kelimeleri görmezden gelip, kendi elimizle tırmandırıyoruz. Üstelik ona engel olan ne varsa, yıkarak, ezerek, budayarak ve çiğneyerek!

Niçin mi yapıyoruz bunu?

Kendi dilimizin özelliklerini ve güzelliklerini zerre kadar bilmediğimizden!

Tanımadığımızdan, tanımak ve bilmek için araştırma yapmadığımızdan!

Bizim mırıldanmamız, kendimize göre söylenmemiz motto değil!

Bizimkisi şarkı, türkü mırıldanır gibi…

İyi yada kötü bir şeyler söyler gibi!

Hele ki bu mırıldanma alçak sesle ve tonda ise, duyan anlayamaz bile!

Ancak, motto farklı!

Motto başka!

Motto mırıldanmıyor, eskinin tabiriyle Belediye hoparlörü gibi duymadık insan kalmasın diye, bangır bangır bağıran bir ses cihazıyla dört bir yana, bucağa sesini duyuruyor.

*****

Güzel Türkçemizin ayağına dolanan, dolaşan kelimeler var, kavramlar var. Türkçemiz bu kavramlarla boğuşmaktan, uğraşmaktan sağını-solunu göremez oldu.

Bu kelime ve kavramlardan biri de hiç şüphesiz “motto”!

Mottomuz şu diyen, anında paylaşıyor.

Pek güzel olmuş, yerinde olmuş, tam isabet, yakışmış gibi övgü ve beğeni ifadeleriyle ayyuka çıkıyor!

Böyle olunca da;

Karamanoğlu Mehmet Bey’in kemiklerini sızlatmaya doyamadık. Hem öyle bir doyamadık ki,bazı şeyleri inadına-inadına yapar gibiyiz. Hem de Türkçenin gözünün içine sokarak!

Yaklaşık, 745 yıl önce Konya’da, 13 Mayıs 1277’de “Bugünden sonra divanda, dergâhta, bârgâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.” diye bir ferman yayınlamıştı rahmetli! Neredeyse bu sözü dahi, Karamanoğlu Mehmet Bey’in mottosu diye konuşmaktan çekinmeyecekler!

Motto, İtalyanca olsa da, İtalyanca saçmalayanların en önde gideni biziz!

Bunun adına rahmetli Ahmet Kabaklı, “Kültür Emperyalizmi” derdi.

Dilimiz motto denen bir yol kesicinin, bir şakinin elinde çırpınıp duruyor!

Mottoyu sevdik seveli, tam bize göre dedik diyeli, artık Mottosu olmayan şey yok!

Tarımın mottosu, sanayinin mottosu, Şehrimizin mottosu, Ülkemizin mottosu…

Motto diyenin, diyenlerin yok mu hiç Türkçemizi kırdık yaraladık korkusu?

*****

Motto mırıldanmak demek, söylenmek demek!

O halde bizde mottolu mırıldanalım, mottolu söylenelim dedik!

Motto dedik, yakıştırdık, sığıştırdık, oldu bitti dedik, hayırlı olsun dedik, pek güzel durdu dedik, dilimize geldi hiçte yabancılık çekmedi diye kabullendik, kabul ettik!

Ne var canım ne de güzel oldu, dilimize uydu, herkes kullanmaya başladı, benimsendi, sevildi, tutuldu diyenler pek çok!

Dilimizin elini kolunu bağladık

Yolunun üzerine dağ gibi taş toprak yığdık!

Motto ve benzeri kelimeler ve kavramlar cirit atsın diye!

At koştursun diye!

Ne anlama geldiğini merak dahi etmediğimiz bir yığın kelimeyle birlikte, Motto çıktı geldi oturdu gündemimize!

Bizimde konuştukça, bu kelimeyi kullandıkça, keyiften ağzımız kulaklarımızda!

Mottoya hayran olanlara göre, her yere uydu, her yere yakıştı, yakışmazsa da yakıştırırdık geçtik!

*****

Motto efsane olma yolunda, cafcaflı bir giriş yaptı dilimize…Birkaç yıldır her tarafa sirayet etti, yayıldı. Mottosu olmayan kalmadı!

Mottonun janjanlı ambalajına sarılan cümleler, sıcağı sıcağına, buğusu üstünde getirilip konuyor masaların üstüne…

Mal bulmuş mağribi gibi kapış kapış mı gidiyor, yoksa öyle sanılması mı isteniyor orası az biraz muamma!

Motto diye söylenen bazı cümlelerin ise ayakları yere basmıyor!

Fazla havalı, fazla havadan, fazla mağrur, fazla kibirliler!

Senin motton buysa bizim mottomuz da bu diyen az değil!

Netice ne mi?

Bağ harap, ev viran, insanların üzerine tabiri caizse dağ yıkılmış, amma velakin motto ile zevahir ne kadar kurtulabilir ?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR