Ömür biter laf bitmez!
Ömür biter yol bitmez, ömür biter iş bitmez derler amma, bu iki hoş cümlenin arasına, “Ömür biter laf bitmez” cümlesini de eklemek lazım.
Laf ne midir?
Efendim, lafın karşılığı sözdür.
Lakırtıdır!
Sonuçsuz, yararı olmayan sözdür.
Dahası konuşmadır.
Konudur, mevzudur, bahistir, bahsi geçendir.
Her şeyden çok daha fazla, dedikodudur.
Bugünlerde en çok yaptığımız nedir diye sorsak, vara-yoğa konuşmak diyebilirsiniz. Çünkü, kimimiz lafa karışır, kimimiz lafa takılır!
Laf deyince, söz deyince, sözü sahiplerine bırakmak lazım.
Ziya Paşa merhum, o meşhur beytinde şöyle açıklar lafı; “Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât / Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde”
Yani der ki; Onlar ki dünyayı sözleriyle düzene sokmak isterler, oysa onların evlerine gidip bakın, kendi evlerinde bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz.
Laf deyince, en etkili cümlelerden biride Hz. Mevlana’ya aittir.
Ne mi diyor, Hz. Pir, “Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de söyleyene bakarım adam mı diye?”
Bir başka etkileyici cümle de, Yunus Emre’ye aittir.
Şöyle seslenmiş Yunus, “Sözü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz / Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede bir söz. / Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı. / Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz”
*****
Bize gelince, bayılırız lafa. Ancak lafın tatlısına…Bizi övenine, yüceltenine, yüzümüze karşı meltem rüzgarları estirenine…
Koltuklarımızı kabartanına, gönlümüzü okşayanına, baldan tatlı gelenine…
Boşta konuşsa, yeminle hoş konuşuyor diye başlayan cümleler dilimizden düşmez!
Netice itibarıyla;
Laf atmayı,
Laflamayı,
Lafı dolaştırmayı,
Laf taşıyla birden fazla hedef vurmayı,
Laf atını meydana sürüp, meydanlarda ses getirmeyi,
Laftan kuleler yapmayı,
Lafla gönül almayı,
Lafla karlı dağlar aşmayı,
Lafla sokak-sokak dolaşmayı,
Tur atmayı iyi biliriz.
Lafın bittiği, yani sözün bittiği yer var mıdır?
Kimine göre evet, kimine göre olabilir, kimine göre dünyada olmaz!
Son nefesinde şöyle dedi, böyle dedi, şu sözler son sözleri oldu diye anlatılan insanlar hele birde seviliyorlarsa, bu dünyadan ayrılsalar dahi onların sözleri yaşamaya devam eder.
*****
Nihayetinde laf laftır, her lafa kanan aldanan saftır diye tekerlemeler dahi bulmuş söylemişiz.
Laf gün gelir af olur, hoş görmek olur, muhatabından söz almak olur, bağışlamak olur, bağışlanmak olur. Söz verdi, bundan böyle şöyle yapacak, böyle yapacak, şöyle olacak, böyle olacak şeklinde anlatımlara konu olur.
Sonra laf, Kaf diye bir dağ demektir. Ne yolu vardır, ne rotası. Bu dünyada mıdır, yoksa bilinmez bir başka alemde midir, kimse bilmez. Lakin, Anka kuşu olmadan oraya gidilemez diye anlatılır.
Masallar, hikayeler, Kaf dağına uçurur gider, laf rüzgarıyla birlikte Anka kuşunu.
Yani Zümrüdüankayı…
Dahası laf demek gaf demektir diye anlatılır, gaf demek çam devirmektir.
Pot kırmaktır! Patavatsızlıktır!
Zamansız söz ya da davranış sergilemektir!
En dikkat çeken gaflar, siyasi gaflardır. Bu gaflarda tarihler şaşar, olaylar fıkraya dönüşür, hitap edilen kitleler gülüşür. Sürçü lisan ettik ise affola demek dahi gaf yapanı kurtarmaz olur.
*****
Laf bir yerde, zevahiri kurtarmaktır, zaman kazanmaktır. Zaman kazandırmaktır. Her zaman da zevahir kurtarılmaz dense de, zevahir tek kelimeyle bulunmaz Hint kumaşıdır.
Zevahir, bir şeyin dışardan görünüşüdür, dış görünüştür, dışyüzdür, görünüştür.
Her şey ayan-beyan, açık-seçik ortadadır. İşte orada zevahir ortaya çıkar, gerekçeler sayılır, sıralanır, gönül alan, alttan alan laflardan oluşan cümleler kurulur, mevzu her ne ise, ötelenir, zamana yayılır, sonunda da bu seferde zevahiri kurtardık diye iş tatlıya bağlanır yada bağlanmış gibi görülür.
Lafın en büyük gücü ikna üzerinedir.
İkna kabiliyeti yüksek olanlar, siyasette, ticarette hatta hemen her sahada muvaffak olanlardır.
İkna eden oturduğu masadan çoğu kez galip ayrılır. Galip ayrılmadığı durumlarda ise kafalarda soru işaretleri bırakır. İkna edenin laf gibi oldukça tesirli ve etkileyici bir silahı vardır.
İkna kabiliyeti olanlar lafı hayra kullanıyorlarsa, gerçekten ortalık güllük gülistanlık olur.
İkna eden, laf söyleme sanatını iyi kullanan, isterse küsleri barıştırır, savaşları durdurur, olayları yatıştırır, mutlulukların yolunu açar.
Kördüğümleri keser, çıkmaz sokakları yıkar geçer, kendini dış dünyaya kapatanların kapalı kapıları onun bir sözüyle kendiliğinden açılır.
*****
Laf, lafına güvenilen için bir şereftir.
Laf söyleyen, sözünün arkasında öylesine durur ki, hem o insana, hem o güven veren lafına hayran kalırsınız.
Laf lafı açar diye başlar sohbetler.
Laf bazen anahtar olur, en açılmaz bilinen kapılar açılır ardına kadar.
Laf bazen nefret olur, kin olur, haset olur, kıskançlık olur, tek bir kıvılcımla yanar gider ortalık. O ateşi söndürmek için söylenmesi gerektiği halde söylenmeyen, geç kalınan cümle laflarda, yanar gider o ateşin içinde…
Bugüne kadar ne mi yaptık?
Hiç durmadan eğri-doğru laf söyledik. Doğru lafı kenara alıp, yalan lafı baş tacı eyledik!
Ne güzel yalan söylüyor diye de teşvik ettik, ardında durduk.
Laf taşıdık, laf taşıttık, laf çarptık, kendimizi haklı çıkarma adına, ne laflar söyledik, ne laflar!
Nasıl olsa laf bedava, dağarcığımızda tepeleme yığılı dedik! Kötülerini söyledik, iyileri elimizde kaldı. Elimizde patladı. Artık hiçbir işimize yaramıyor!
*****
Bir sözü düşünmeden söyleyenler için, atalarımız, demişler ki, “Boğaz dokuz boğumdur; sekizini yut birini söyle.” Demişler demesine de, kim uymuş, kim dinlemiş?
Laf demini almadan olmaz demişler. Demsiz laf, tatsız laftır, kalp kırar diye ikaz etmişler. Kem söz sahibine ait denmiş. Kem söz, sonunda pişman etmemiş mi söyleyeni? Etmiş amma, iş işten geçmiş!
Denmiş ki; Lafla imtihan eder, lafla imtihan olursunuz, lakin nedense hep unutursunuz!
Laf duman olup uçsa gitse de kaybolmaz, söylenen her lafın şahidi vardır. Kimse duymadı diye inkar edenlerin, kendini haklı çıkaranların lafları gün gelip kendini bulur, kendini vurur. Ya bu dünyada, ya da huzuru mahşerde.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.