Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

PANCAR ŞEKERİ, NİŞASTA BAZLI ŞEKERLER VE KOTA GERÇEĞİ

PANCAR ŞEKERİ, NİŞASTA BAZLI ŞEKERLER VE KOTA GERÇEĞİ

İnsanların beslenmesinde mutlak ihtiyaç olan yağlar, karbonhidratlar ve proteinlere “temel gıda maddeleri” diyoruz. Bu temel gıda maddelerinin hammaddelerini oluşturan bitkiler ve hayvanlar dünyada kim yerlerde hiç, kimi yerlerde az ve kimi yerlerde de çok yetiştirilir. Bunu belirleyen faktörler ülkelerin bulunduğu konum ve ekolojisi ile insanların tercihidir.

Teme gıda maddelerinden biri olan karbonhidratlar yani ticari şekerler iki ana bitkiden, şeker pancarı ve şeker kamışından elde edilir. Son yıllarda tüm nişastalı bitkilerden elde edilebilen Nişasta Bazlı Şekerler (NBŞ) de devreye girmiştir. Ekonomik olarak NBŞ’ler mısır bitkisinden elde edilir.

Şekerler, sakkaroz, früktoz, glikoz, laktoz gibi değişik şekilde isim alırlar. Bunda belirleyici faktör ŞEKERİN ihtiva ettiği kimyasal yapıdır. Teknik olarak bakıldığında glikoz-früktoz ve sakkaroz şekerinin yakın bir kimyasal bağı vardır.    

Şekerler arasında en çok bilinen ve en çok üretilen sakarozdur. Sakkaroz, şeker pancarı ve şeker kamışından elde edilir ve çay şekeri, sofra şekeri, toz şeker, kristal şeker, beyaz şeker adlarıyla bilinen şekerdir. Nişasta Bazlı Şekerler (NBŞ), bitkilerden elde edilen nişastanın doğal enzimler yoluyla glikoz, İzoglikoz veya früktoza dönüştürülmesi sonucu elde edilen şekerlerdir. Genellikle sıvı olarak tüketilir. 

Konuyu teknik boyutta geniş çapta ele alacak değilim ama kimyasal yapılar ve tanımların karışmaması için bazı konuları kısaca ele almak gereği vardır. Piyasa tabanlı tüketilen şekerler çoğunlukla sakkaroz, glikoz, İzoglikoz ve Früktoz olarak isim alırlar.

Pancar (veya kamış) şekeri ifade edilirken iki mono-sakkarit ten oluşan bir di-sakkarittir denilir. Bu di-sakkaritin adı Sakkaroz’ dur.  Sakkaroz di-sakkaritini oluşturan mono-sakkaritler glikoz ve früktoz dur. Diğer bir ifadeyle Sakkaroz, birer molekül glikoz ve früktozun bileşiminden meydana gelmiştir.

Bu şekerlerin hammaddesi olan bitkilerin ülkemizdeki durumunu, bunlar üzerinde ki tartışmaları, politikaları ve geleceğini ele alalım.

ŞEKER PANCARI, MISIR VE PİYASAYA HAREKETLERİ

Türkiye de mısır ve şeker pancarı tarımının gelişme seyrine bakılırsa, şeker pancarı, mısırdan daha önce Türk tarımına girmiş ve daha erkence popüler olmuştur. Şeker Pancarı üretimine başlama çalışmaları Osmanlı İmparatorluğu döneminde gündeme gelse de esas üretimine Cumhuriyet ile yaşıttır ve ilk üretimine 1926 yılında başlanmıştır. Esas gelişmesini ise 1950’ den sonra yaparak ülke politikalarında en çok kullanılan “üç beyaz” dan biri olmuştur.

Şeker pancar üretimi 50 yıldır ülke ihtiyacına cevap vermektedir. Zaman zaman dalgalanmalar olsa da 20 yıl evvel ne ise bugün de hemen hemen aynı üretime sahiptir. Nüfus artışına karşın toplam kristal şeker tüketiminin artmamasını, kişi başına tüketimde düşmeler ve nişasta bazlı şekerlerin devreye girmesiyle izah edebiliriz.      

Mısır üretimi de eski olmasına rağmen Ülkemizde esas atılımını hayvancılığımızın da gelişmesine bağlı olarak son 10 yılda yapmıştır diyebiliriz. 2000 li yılların başında mısır üretimi 2 milyon tonlarda iken son yıllarda üçe katlanarak 6 milyon tonu aşmış bulunmaktadır.

Görülen odur ki kristal şeker ve NBŞ arasında rekabet, her iki bitkininde avantajları ve dezavantajları konuşularak devam edecek ve bu rekabet daha çok üretim değerlerinin, ekonomisinin ve kullanım alanlarının karşılaştırılmasıyla artan trendde devam edecek görülmektedir.  

Son yıllarda tartışılan pancar şekeri-nişasta bazlı şekerler (NBŞ) rekabetindeki tarafların açıklamaları objektif değildir. Bu bakımdan konu çıkarlarımız doğrultusunda ele alınmalıdır. 

Bilindiği gibi Şeker Yasasının yürürlüğe girdiği 2001-02 üretim döneminde uygulanmaya konulan politikalar kapsamında NBŞ üretimine toplam A kotası şeker üretim miktarının %10 u oranında kota tahsis edilmiş, Bakanlar kuruluna NBŞ leri %50 artırma yetkisi verilmiştir. Bunun neticesinde pancar üretimi 22 milyon tonlardan ihtiyaç olan 15 milyon tonlar seviyesine düşmüş bulunmaktadır.

Burada üzerinde durulması gereken en önemli konu “kota kavramının şeker pancarı tarımının engellenmesi olmayıp, aksine, kota ihtiyaç kadar üretimin adıdır”.

Bazı kurum yetkilileri veya muhalif kanatlar tarafından vurgulanan, “NBŞ lobilerinin kota artırımları hatta kotanın tamamen kaldırılması yönündeki baskılar olduğu” tezi da doğru değildir.

 ŞU İYİ BİLİNMELİDİR Kİ, ülkemizin kristal şeker ihtiyacı 2 milyon ton kadardır ve bu miktarda kristal şeker yaklaşık 15 milyon ton şeker pancarından elde edilmektedir. Bu miktarda bir şeker pancarı kök-gövdesi için de 260 bin hektar alan yeterli olmaktadır. Bu miktarda bir pancar için 30 sene evvel 400 bin hektar arazi kullanılıyordu. Birim alanda kök ve şeker verimi artışı pancar üretiminde kullanılan arazi miktarını azaltmıştır.

30 yıl evvel de şeker pancarının bitirileceği yönünde iddialar vardı. 1992 de ki şeker fabrikalarının özelleştirilmesi çalışmalarında da aynı görüşler ortaya konmuştu. 2005-2006 özelleştirmesi biten fabrikalar sendikacıların mahkemelere kanalıyla bu hareketi iptal ettirmesi bir faciadır denebilir. Aslında sakkaroz-NBŞ arasında ki haksız rekabetin ortaya konulmasında özelleşme çalışmalarının etkisi vardır da denilebilir. Bu haliyle özelleşmenin engellenmesinin sendika baronları veya bazı mihrakların çıkarlarının korunması anlamına da gelebilir mi diye düşünmek gerekmez mi.  

Her hâlükârda özellikle Orta Anadolu çiftçisi ihtiyaç olan pancarı her zaman üretebilecek güce ve arazi varlığına sahiptir. Aynı şekilde ihtiyaca göre mısır bitkisini de üretebilecek potansiyele sahiptir. Her iki bitki aşağı yukarı aynı ekolojide yetişme şartlarını bulabilmektedir. Hatta mısır bitkisinin daha sıcak bölgelerde yetişmesi, bitki tercihinde ekonomik veriler ile ekolojiler etkili olmaktadır. Burada en belirleyici husus çiftçinin cebine giren paradır.

Bu gerçek bir yanda, öte yandan yukarıda da belirttiğim gibi çiftçi gelirleri ürün belirlemede etkili olsa da ülke geleceği açısından tek belirleyici nokta sudur. Bu bakımdan her iki bitkinin su kaynakları, ürün ekonomisi ve teknik istekler bakımından karşılaştırmalı olarak değerlendirelim. Bir teoriye göre şeker ihtiyacımızın 1 milyon tonunu şeker pancarından 1 milyon tonunu da mısırdan elde edelim. Bu tez tartışılabilir olsa da buna cevap verebilecek en önemli konu “şeker pancar ile mısır yetiştiriciliğinin” artı ve eksilerinin karşılaştırılması gerekir.

ŞEKER PANCAR MISIR BİTKİSİ YETİŞTİRİCİLİĞİ MUKAYESESİ

  1. Şeker pancarı mısıra göre yetişme süresi daha fazla olduğundan suyu daha çok tüketir.
  2. Şeker pancarı tohumculuğunda dışarıya bağımlı durumdayız, mısır için aynı şeyi söyleyemeyiz, dünya ile rekabet eden yerli çeşitlerimiz vardır,
  3. Şeker pancarı mısıra göre daha fazla yaş ürün kaldırır ve toprağı yorar. Bunu her iki bitkinin topraktan kaldırdığı toplam ürün değerleri ile değerlendirebiliriz.
  4. Mısır bitkisi daha geniş aralıkla ekildiği için damlama sulama sistemine daha uygundur, böylece mısır üretiminde su tasarrufu yapılabilir,
  5. Mısır üretiminin şeker pancarına göre işçiliği daha azdır, üretim girdileri düşüktür, daha mekanize olmuştur ve üretimi daha zahmetsizdir,
  6. Sözleşmeli üretildiği için şeker pancarı alım ve fiyat garantilidir,
  7. Şeker pancarı üretiminde çiftçiler bağlı bulunduğu fabrikalardan ayni ve nakdi avans alırlar, böylece üretim girdilerinin bir kısmını bu şekilde karşılayabilirler,
  8. Şeker pancarının posa, melas, şlempe gibi yan ürünlerine karşılık mısırın DDCS gibi hayvan beslenmesinde kullanılan yan ürünü ve yağı vardır,
  9. Şeker pancarının hammadde üretiminden işletmesine ve kristal şekere işleninceye kadar geçen safhalarda istihdamı mısıra göre daha fazladır,
  10. Mısırdan elde edilen NBŞ, pancardan elde edilen sakkaroza göre daha düşük maliyettedir,

Pancar şekeri ile mısır şekerleri arasında fark olmamasına karşın pancar şekerine tüketici tercih daha fazladır ve her iki şekerin de sanayide kullanımında kendine göre teknik ve ekonomik değerleri vardır.

Bugünkü haliyle pancardan elde edilen 2 milyon ton kristal sakkaroz şekerine karşın yaklaşık 500 bin ton mısıra bağlı NBŞ tüketimi yapılmaktadır. Şeker pancarının yasaklanması durumunda ülkesel ihtiyacımızı karşılayacak tüm şekerin mısırdan üretilmesi durumunda %70 KM oranına göre 2 milyon ton şeker ihtiyacı için yaklaşık 3 milyon ton ilave mısır tohumu üretmemiz, bunun için de 400 bin hektar (bugünkü pancar üretim alanı kadar) ilave arazi kullanmamız gerekir. Bu gerçekleşse bile şeker pancarından elde edilen sakkaroz şekerinin yerini kullanım alanları açısından NBŞ asla alamaz.

Pancarın üretiminin yasaklanması tezi doğru değildir, mümkün de değildir. Ancak yeni NBŞ kotasının %33’lük artışla 352 bin tona ton a, Bakanlar Kurulunun bu oranı %50 artırması ile de 528 bin tona yükseleceği, bu durumda pancar çiftçisine yansımasının aşağıdaki gibi olacağı tezine göre; 

263 bin ton daha az pancar şekeri üretilmesi, 63 milyon TL vergi kaybı, bu değerde şekeri üretmek için 1,8 milyon ton pancarın yetiştirilememesi, 32 bin Ha alanda 6500 çiftçinin pancar ekememesi, şeker sektöründe 30 yakın iş ve katma değer kaybı, Doğu bölgelerimizdeki 5 fabrikanın kapanması ile de 5000 kişinin işsiz kalması şeklinde olacaktır. 

Böyle bir iddia doğru olsa bile ülkemizde bugünkü haliyle gelinecek noktayı kabullenmesi doğru değildir. İddialar da gereğinden fazla abartılmaktadır.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz.

Şeker pancarı gibi mısır da ülkemiz tarımsal ekonomisinde önemlidir her iki bitki de aynı alanlarda münavebe bitkisidir. NBŞ-Sakkaroz rekabetinin, şeker pancarının yasaklanmasına kadar gideceği tezi abartılıdır. Bu meyanda pancarın yasaklanmasına gerek yoktur, ihtiyaç da. Esas olan çiftçimizin bitki tercihinde seçilen bitkinin ekonomik getirisidir. Her ne olursa olsun sonuçta her iki bitkiyi Türk çiftçisi üretmekte, getirisi ise üreticiye ve ülke ekonomisine yansımaktadır.

Tekraren ifade edilebilir ki, bu iki bitkinin aynı zamanda aynı yerde yetişen münavebe bitkisidir. Tercihte şekerlerin endüstriye ve kişisel ihtiyaçlara yansıması önemlidir. Basında ve yayında şeker pancarını temsil eden tarafların görüşüne tamamen katılmak mümkün olmadığı gibi konuyu bu kadar abartmanın anlamı da yoktur.    

Öte yandan dünyaya açık ekonomiler aynı zamanda rekabete açık ekonomilerdir. Böyle durumlarda kalkınma ve dünyaya açılma olabilir. Gıda ve enerji gibi konuları ülkesel kaynaklara bağlamamak gerektiği gibi tarımsal üretim politikalarını birkaç bitki üzerinden değil potansiyel olan tüm bitkiler ve bağlı bulunduğu sanayiyle beraber yorumlamak esastır. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR