SADECE GÜNEŞLİ GÜNLERDE YÜRÜRSEN HEDEFE VARAMAZSIN!
Herkesin bildiği gibi insan beyninde sağ ve sol lobu bulunuyor. Yaygın kanaate göre sağ taraf hayaller, görseller ve sezgilerle ilgilenirken, sol taraf ise matematik sebep sonuç ilişkisi, mantıksal ve gerçekten yanadır. Sağ taraf geçici hafıza ile ilgilenirken sol taraf kalıcıdır. Belki de sırf bu sebeple bile bizler istem dışı sağ tarafı daha çok kullanıyoruz. Yapılanları unutuluyor, yapılacakları mantık çerçevesinden geçirmiyoruz…
Dünyada ve ülkemizde bir çok takımın vazgeçilmezi haline gelen sistemlerin başında dört iki üç bir (4-2-3-1) sistemi geliyor. Ülkemizde hücum futbolu diye tabir edilende bu sistemi kullanıyor defansa önem verir diyen de! Ülkemizde çok kullanılan tabirle dikine futbol sistemini de buna göre dizmiş hocalar, enine ve hazırlık pasları ile sonuca gitmek isteyeni de. Peki, nedir bu sistem. Kısaca iki ön liberolu defansta bir emniyet supabı temkinli bir sistem. İki yönü de etkili olan oyuncular transfer zamanı paha biçilemiyor bu yüzden.
Kalecinin önündeki klasik dörtlü sağ ve sol stoper kanat özellikli iki bek oyuncusu. Hemen önlerinde bulunan iki adamın asıl vazifesi günümüzde arkalarındaki 4 adama rakibin ulaşmamasını sağlamak. Karışıklık aslında burada başlıyor. Bu bölgede oynayacak adamların az hata yapması, topu ayağında çok tutmaması, fiziksel ve defansif özelliklerinin yüksek olması ilk beklenenler. Bir de bu meziyetini hücuma yansıtma özelliği olanlar var ki günümüz futbolunda kendilerine paha biçilemiyor. Burada Volkan Fındıklı isimli kardeşimize değinmek istiyorum. Ne bekliyoruz ondan? Pogba olmasını mı ya da 98 Dünya Kupası’ndaki Fransa’nın gizli kahramanları Didier Deschamps ve Emmanuel Petit olmasını mı ya da Milan’da efsane olmuş Gattuso olmasını mı? Gerçekçi olalım. Menajer tokatlarını saymaz isek, bana göre başarılı olabilen, 3 çeşit ön libero oyuncu tipi var. Güçlü fiziği ve tekniği olan genelde Avrupa ülkelerinde rastladığımız ön liberolar siyahi oyuncularda dinamo gibi çalışıp tekniği az olmasına karşı orta sahaya büyük bir güç kazandıran oyuncular. Avrupa’nın bu sistemde oynayan kulüpleri genelde birbirini tamamlaması için iki tipi aynı anda tercih edebiliyor. Tahmin edebileceğimiz gibi yerli ön liberolar genelde üçüncü klasmanda yer alanlar. Fazla maliyeti olmayan, biraz teknik biraz fizik ama her ikisi de sınırlı verilen göreve odaklanıp eksiksiz ve fazlasız ekstra katmayan macera aramadan bitiren oyuncular. Volkan’da bunlardan sadece bir tanesi diğer bahsettiğim iki grupta oyuncuyu almak ülke bütçesinde biraz sıkıntılı olabiliyor.
Uzun zamandır yapmadığım bir şeyi yaptım. Rize maçında kuzey tribünün neredeyse her bölgesini gezdim. Maçın ilk yarısında Apalı reisin maestroluğunu yaptığı grubun yükünü çeken tayfalar tam ortada tezahüratlarına devam ediyorlardı. Sağ taraflarında tribün kültürü olan tezahürat yapan fakat orta kadar etkili olmayan grubun genelde eski üyelerinin yer aldığı ve ailesi ile gelenlerin tercih ettiği kısım vardı. Sol tarafta ise inanın kim olduklarını çözemediğim sanırım maça gelemeyenlerin aktardığı biletle stada giren kişiler olabilir diye düşündüm, belki de ilk kez gelmişlerdi. İlk yarı sonunda Apalı reis grubu eskilerin yoğun olduğu bölüme gönderip tribünü bir parça daha güçlendirmeyi düşünmüş olsa gerek başarılı da oldu. Bu süre zarfına kadar fark etmediğim bir şeyi fark ettim. Grubun ortası yani tezahürat yapan asıl çocuklar ne olduğu önemsenmeden destek yaparken sağ taraftaki bulunan arkadaşlarımız şu besteyi girmenin tam sırası oyuna da şu girse bir şeyler olur modunda idi.
Bunu fark ettiğimde diğerleri nasıl düşüncelere sahip diyerekten maçı izlemeye devam ederken üçer beşer dakika bölümlerde zaman geçirdim. Doğu tribününe yaklaştıkça aslında bu zamana kadar sahamızda oyuncuların kısmen neden istikrarsız olduklarını anladım. Volkan hadi uzun zamandır bu durumla yaşamayı öğrendi. Mücahit ne yaptı daha ilk günden yuhalamaya başladık. Uzun sürecek milli arada Aykut Kocaman takımı yükleyecektir. Tribünlerinde kendi yüklemesini yapması gerek. Sadece güneşli günlerde yürürsen hedefe varamazsın! Sahaya girişlerde güvenlik personellerinin ayakkabınızın içine bakmasını eleştirmek yerine her kızdığında sahaya sokmayı başardığı yabancı maddeleri atan kişilere tepki vermek gerek. Yönetiminde artık şu bozuk para olayına bir el atması gerekecek. Kayseri örneği uygun görünüyor. Para üzerine yerine para kart uygulaması.
Sonuç olarak; Aykut Kocaman geldiği günden beri tam kadro ile maç yapamadı. Dolayısıyla kadro istikrarımız yok. Hoca sürekli cezalı sakat oyuncularla uğraşmak zorunda kalıyor. Bu sezonu ilk beş altı gibi bir pozisyonda 50 puan bandında bitirmek başarı olacaktır. Oyuncu kalitesi ve tık ilerisi için yeni sezonu bekliyor olacağız.
Günün sözü; Sabır, ağrıları dindiren acı bir ot gibidir. Hem can yakar hem de tedavi eder.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.