Şehir, Mekan ve Alaeddin Çevresi Restorasyonu
Gençlerde Bu Çalışmalara Katkı Sunmalı
Mekan, insanın imar ve inşa sürecinin en belirgin göstergesidir. Toplumların, yaşam alanlarını oluştururken ortaya koydukları en somut medeniyet nüvesidir. Doğa ile birlikte, doğaya karşı ve doğa içerisinde kendi yaşam biçiminin bir yansıması olarak ortaya çıkan bir süreci de işaret etmektedir.
Mekan, toplumların tarihlerinin de bir kaynağıdır. Geçmişin yaşayan mirasları olarak mekanlar, varlıklarını sürdürmelidirler. Bu konu ile ilgili Lütfi Bergen, ‘’Mekanı olmayan bir topluluğun tarihi yoktur.’’ demiştir. Mekan, yaşam alanları ve şehirler, toplulukların tarihsel varlıklarının ve bugün ki mücadelelerinin bir sonucudur. Bu mücadele esasında geçmiş ve bugün ile bir bütünlük ifade ederken, sonrası için de bir perspektif ortaya koymaktadır. Toplumların yaşam biçimleri, felsefi birikimleri/dayanakları ve mücadelelerinin ilk göstergeleri olarak ‘’yaşam alanları’’ ve ‘’mekanlar’’ görülebilir.
Modern mimari ve kent refleksinin ürünü olan yapılar ‘’insana mahsus değerleri’’ yansıtmaktan uzak bir görüntü sunmaktadır. İhtiyaç dışı inşa edilen yapılar, modernist kaygılarla ihtiyacı kışkırtmak üzere var olmaktadır. Bu varoluş da ontolojik bağlamda estetik, tarihsel bir bakış ve değerden uzak bir yapılar bütünlüğüne sebep olmaktadır. Öte yandan bu inşalar/inşaatlar birçok değeri, kimliği, manevi paylaşımları yok etmektedir. Bu durumu kolektif kimlikleri, mahalle değerlerini, ilişki biçimlerini yok eden bir yapılaşma olarak algılamak yanlış olamayacaktır.
Bu bağlamda önemli bir kavramsallaştırma olan sokaklar ve sokakların yapılaşması da çok önemlidir. Sokaklar şehirsel varoluşun belli başlı öğeleridir. Sokaklar hem bir tasarımın ürünü, hem de toplumsal yaşamın mekanıdır. Sokak kültürü ve sokaklar kentleşmenin kasıp kavurduğu ve binaların sokakları işgal ettiği bir dönem de dahi hala şehirlerin yaşayan kılcal damarları olarak varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Sokaklarda oynamışlardır çocuklar ve sokaklarda çekirdek, çay sohbetleri uzamıştır. Kapının önüne serilen kilimlerdeki sohbetler, sokaklarda yansımıştır.
Sokaklardan ve mekanlardan kopan bir portrenin göstereceği yabancı, boş, belleksiz, dokunaklı bir donukluktur. Şehirlerimizin portresi bu şekilde olmamalıdır. Şehirlerimiz, medeniyetimizin en önemli direkleri olarak kendi içerisinde belleksiz bir görüntü veremez. Yabancı bir mekanlaşma şehirlerde, insanların mekanla kuracağı ilişkiyi kesintiye uğratmaktadır. Bu kesinti ise kimlik sorunları ve şehirlerin kendi kimliklerinin karmaşasına sebep olmaktadır.
Bütün bunların şehir yönetimi için yadsınamayacak kadar değerli olduğu söylenmelidir. Bu bilinç ile şehir yönetimleri başarı sağlayabilecektir. Bu bağlamda Alaeddin Tepesi merkezli bir şehirleşme ile bu merkez etrafında sokak ve mahallerin meydana geldiği Konya’nın bahsedilen hassasiyetlerle değerlendirilmesi elzemdir.
Şehir merkezi olarak düşünülebilecek, tarihsel bir öneme sahip Alaeddin Tepesi çevresinin düzenlenmesi bu açıdan kıymetlidir. Dış cephe sağlamlaştırma projesinin, estetik kaygı ile sürdürülmesi önemli bir fırsat sunmaktadır. Dış cepheler sağlamlaştırılırken, estetik bir bakışın sunulması şehir merkezimizin sunduğu görüntü açısından oldukça umut vericidir. Üstelik bölgenin geniş bir biçimde düşünülerek, gelecek yıllarda da bu bakışın devam etmesi gerekmektedir.
Genç bir Konyalı olarak çok değil daha yakın geçmişte ‘’çarşıya inerek’’ şehirde sosyalleşme imkanına sahip olurduk. Alaeddin Tepesinin yamacına oturur, aldığımız döner ekmekleri yerken bugün restore edilen yapılara bakarak şehri izleme fırsatımız olurdu. Bu kadar yakın bir tarih için bile şehir merkezi hüvviyetini koruyan bölgenin restorasyonu önemlidir.
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin emekleri ve Uğur İbrahim Altay Başkan’ın bilinen bu yönlü hassasiyetleri ile sürecin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından desteklenmesi, çıkacak görüntünün bekleneni karşılayacağına dair en somut delil olabilir.
Öte yandan Meram Belediye Başkanı Mustafa Kavuş’un yaptığı açıklamalar ile Şükran Mahallesi çalışmalarının hızlanması da çok kıymetlidir.
Şehirlerin hafızasına yönelik bu çalışmaların aktarılması, şehir-insan ve medeniyet ilişkisinin bir hafıza olarak gelecek nesillere aktarılması da gerekmektedir. Bu çalışmaların mahiyetinin anlaşılması için bu aktarım muhakkak gereklidir. Hatta bu yönlü çalışmaların, şehir hafızasına katkı sunması adına gençler tarafından da desteklenecek biçimde bir yapı kurulabilecektir.
Gençlerin şehir ile bağının kurgulanması, medeniyet iddiamız bağlamında mecburidir. Yaşadığı şehirle bağ kurmanın ilk adımı ise şehir hafızasına sahip olmaktır.
Aksi halde şehirlerimizin varlığı kapitalist üretim ilişkisi içerisinde hep bir tehditle karşı karşıya kalacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.