Su tasarrufu hakkında
Tam 40 yıl önce, 1984 yılıydı, hatta bir 7 Haziran günü akşamı.
Konya Selçuklu ‘da: şehrin deyimiyle iki katlı köyün deyimi ile 3 katlı bir evin zemin katını satın almıştık.
Emlakçı Bozkır’ın Yeniköy’den Abdullah amca merhumdu. Bize, bu dairesini reklam yaparken “mutfak suyu ile lağım suyunu ayırdığını, ayrı ayrı kuyular ve sistemler geliştirdiğini söylemişti.”
O zamanlar Konya'nın hiçbir yerinde kanalizasyon diye bir şey yoktu zaten. Belediyenin vidanjörleri arayınca gelir her binanın lağım kuyusunu boşaltırdı.
Emlakçının bu yaptığı hakikaten güzel bir uygulamaydı. Her türlü yemek artığının, ekmek kırıntılarının yer aldığı mutfak atık suyunun tuvalet banyo atık suyundan ayrı bir kuyuya akması veya ayrı bir sistemle bahçeye akarak kullanılması lağım kuyusuna akmasından çok daha mantıklı bir buluştu.
Bu durum, böyle yüksek katların olmadığı, daha önceki yani evvel zaman içinde daha da yaygın olduğu, daha eskilere gidince de kesinlikle bulaşık suyu ile tuvalet suyunun aynı kuyuya gönderilmediği bir gerçektir.
Ama muhafazakâr kesim de, dindar kesimde, hatta mutasavvıf kesimler bile buna artık alıştılar. Neye alıştılar? Yani bütün suların tek lağım kanalizasyonuna akmasına.
Yıl 1994, bundan 30 yıl önceydi. Enflasyon almış başını gitmişti. Konya'nın Meram bağlarının en yoğun olduğu Selver Mahallesinde oturuyorduk. Burada her ev 3000 - 4000 metrekarelik en az 2000 metrekarelik bir arsanın başına yapılmış, ya bir katlıydı ya da yer katlıydı.
Bu mahallede Taşeli Bölgesi'nin Başyayla ilçesinden olan halk otururdu. Zamanla 1960'lı yıllarda Avrupa'ya sökün eden Başyaylalılar emekli oldukça veya olmadan biriktirdikleri parayla buradan aldıkları büyük arsaların başına evler kondurarak çoluk çocuk gelin damat geniş aile olarak otururlardı.
Yine bir 7 Haziran akşamı belediyenin anonsu duyulmuştu: hey ahali şebeke suyuyla kesinlikle bahçe sulaması yapmayınız, aksi durumda cezai duruma düşersiniz, diyordu.
Meram bölgesinde her evin önünde dediğim gibi 1000 metre 2.000 metre 3000 metre arsalar vardı. herkes evlek evlek parça parça bu arsayı ayırır her türlü sebzeden yapardı.
Sulama işi Beyşehir yolundaki Altınapa barajından salınan su ile yapılırdı. Bu su zaman zaman bırakılır ve hem ağaçlar hem sebzeler bir merav yardımıyla dağıtılarak sulanırdı.
Ama haliyle sebzeler, hele bu 6. ayın başında fidelenen, fide sekilerinden alınıp fide evleklerine yatırılan domates biber patlıcan fideleri sık sık susar ve boynunu bükerdi. Bu nedenle halk şebeke suyundan ölmesin diye onlara su verirdi.
Çünkü fiyatlar almış başını gitmişti. Pazara gittiği zaman vatandaş istediği sebzeyi alamıyordu. Maaşlar yetersizdi. Enflasyon canavarı o günün deyimiyle milleti perişan etmişti.
Ve 30 yıl sonra 7 Haziran 2024 aynı saatlerde Güneyyurt Belediyesi’nden bir anons duyuluyor.
Şebeke suyuyla bahçe sulayanlara ceza verileceği ve bunun yasak olduğu söyleniyordu.
Bu doğru mu? Doğruydu çünkü aynen 30 yıl öncesi Konya gibi 1990'lı yıllar gibi enflasyon almış başına gitmişti. 1 kilo domates yerine göre 60, 70 lira, salatalık 30, 40 lira olunca vatandaş her zaman olduğu gibi evinin önündeki bahçesine sebzesini avarını yapıyor, yaz mevsimleri bari bu ürünleri kendisi yetiştirerek yemenin keyfini yaşamak istiyor.
Kendisi ile görüştüğüm Güneyyurt belediye başkanı “hocam istisna yok, herkes şebeke suyuyla bahçe sulaması yapıyor” demişti bir defasında.
Evet, Güneyyurt Beldesi'nin suyu kıttır. Aslında su bizde bol gibi gözüküyor mesela Akpınar, Karapınar, Hamdi pınarı, Söğütlü, Yukarı pınar gözü, Aşağı pınar gözü, Bendek, Ulupınar, Tolbunar, Beğbunarı, Dabbağı pınarları hep mahalle arasındaki pınarlarımızdır ve bu su bize yetmemektedir. Çünkü kasabamız altı binlere hatta bu mevsimde sekiz binlere ulaşan bir nüfusa sahiptir.
Belediyemizin su arama konusunda çok çaba sarf ettiğini de görüyoruz fakat bir türlü ümit edilen sonuç alınamamaktadır. Burada yapılması gereken tek şeyin çukur çardağa veya kuyu bucağına aşağıdan basılacak bir suyla doldurulabilen bir gölettir.
Bu gün için yapmamız gereken ise tabii ki her akşam suların kesildiği beldemizde belediyemize yardımcı olmaktır.
Bu hususta birkaç yüksek kat hariç herkes için mümkün olan iki önerimiz var.
Birincisi dışarıda harcadığınız sular için kamelyanızda veya bahçenizin bir köşesinde bir musluk lavabo oluşturunuz. Bu lavabonun suyunu şebekeden geleceği muhakkaktır ancak lağıma kanalizasyona vermeyiniz bunun suyunu yani atık suyunu ayrı bir sistem geliştirerek bahçe sulamaya ayırınız göreceksiniz ki en az 10 ağaç ya da 5 sebze evleği avar kendiliğinden atık suyla sulanmış olacaktır.
İkincisi de %90 yer evlerde tek katlı evlerde bahçe evlerinde oturan Güneyyurtlular kanalizasyon suyundan mutfak sularını ayırabilirler. Aşağıdaki resimde de görüldüğü gibi mutfak su harcamanız mutlaka şebekeden olacaktır. Ancak bunun lağıma gitmesi hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bu mutfak suyunu ayrı bir sistemle kendiniz geliştirerek bahçeye akıtabilirsiniz. Hemen akmaması için basit depolarda biriktirerek günü geldiğinde avarlarınızı sebzenizi sulayabilirsiniz. Böylece bir evin önündeki en az 10 evlek sebze ya da 30 ağaç bu şekilde kendiliğinden sulanacaktır.
Sevgi ve saygılarımla arz ederim
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.