Tedbir alalım!
Bismillâhirrahmânirrahim.
Başımıza gelen olaylara sebep ya da suçlu aramak, hayatımızın devam etmesi için gerekli bir kaçış rampasıdır. Yaşadığımız olayları kabullenebilmemiz için, Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin kullarına lütuflarından biri de sebeplerdir. Unutulmaması gereken diğer bir mesele ise Rab Teâlâ Hazretleri sebepsiz de iş görendir. İmanımız ve itikadımız O’nun kadiri mutlak olduğudur.
Allah Teâlâ Hazretleri Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır; “Bir şehri yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklarına yola gelmelerini emrederiz, ama onlar yoldan çıkarlar. Artık o şehir yok olmayı hak eder. Biz de onu yerle bir ederiz.”(İsrâ Suresi 16. Ayet)
Doğal afetleri deprem, tusunami, fırtına, seller vs. sadece bilimle açıklamak bu doğal afetlere sadece bilimle önlem alabileceğini zannetmek Allah Teâlâ hazretlerinin kudretini hiçe saymaktır. Allah Teâlâ Hazretlerine kulluk etmeyenler, O’na iman etmemiş, kendisine Rab olarak Allah’ı kabul etmemiş şahıslar tedbirin yeterliği olacağı inanmaktadırlar.
Biz inanan insanlar bilime ve tedbire karşı insanlar değiliz, bütün Müslümanlar böyledir ve fakat tedbir ve bilim bizim Rabbimiz değildir. Bizlerin bu dünya hayatı için yaptığımız planlarımız ve projelerimiz olsa da Rabbimizin de yarattığı mahlûkat için planı vardır.
Başımıza gelen ilk musibette gideceğimiz kapı Rabbimizin kapısı olması gerekirken, bugün durum çok başkadır. Allah Teâlâ Kur’an’da musibet ve belaların kulların yaptıkları işler sebebi ile olduğunu bildirmektedir. Bizler buna önlem almak yerine bir takım tedbirlerle bela ve musibetleri önleyeceğimizi zannediyoruz.
Günlerdir bilim adamları ile televizyon programlarında depremin nasıl olduğu nasıl olacağı vs. konularını konuşmakta, onların sunduğu önlemler halkımıza anlatılmaktadır. Çoğu bilim insanı doğru tedbirlerin nasıl alınacağı ile alakalı verilerini beyan etmişlerdir.
Allah Teâlâ hazretlerine iman etmiş kimseler olarak, başımıza gelen felaketler için bilim insanlarının tavsiye ettiği tedbirlerden faydalandığımız kadar başka tedbirlere de başvurmamız gerekmektedir. Bilim insanlarından başka kim fayda sağlayacak bize..!
Kur’an ve sünnete tabi olan âlimlerin sözlerine kulak vermek mecburiyetindeyiz.
Tâbiûn’un büyük âlimlerinden Hasan-ı Basrî Hazretleri’ne dört kişi gelerek biri kuraklıktan, diğeri fakirlikten, öteki tarlasının verimsizliğinden, bir başkası da çocuğunun olmayışından şikâyette bulunmuş, Hazret ’ten himmet talep etmişlerdi. Bu büyük velî, onların her birine de “istiğfâr”ı tavsiye etti. Yanındakiler kendisine: “Efendim, bu kimselerin dert ve sıkıntıları farklı farklı, lâkin siz hepsine aynı şeyi tavsiye ettiniz?” dediler. Hasan-ı Basrî Hazretleri, onlara şu Ayet-i Kerîmeyi okuyarak cevap verdi: “Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır. (Mağfiret dileyin ki) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsân etsin, sizin için ırmaklar akıtsın!”(Nuh suresi 10-12. Ayetler)
Başımıza gelen bu musibetlere çare Rabbimizin affına sığınmaktır. O’nun bizleri uyarmak için gönderdiği bu musibetlerden yine O’na sığınmamız gerekmektedir. Bu sığınma sözde kalmamalıdır. Hayatımızı Kur’an’a göre Efendimiz aleyhisselatü vesselamın sünnetine göre tanzim ederek Rabbimizden yardım istemeliyiz.
Allah Teâlâ Hazretleri Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor; “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.”(Muhammed Suresi 7. Ayet)
Müslümanların üzerine düşen kulluk vazifesini yerine getirmek ve bu doğrultuda yaşamaya çalışmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.