Unutuyoruz!
Bismillâhirrahmânirrahim.
Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır; “Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.”( Âl-i İmrân Sûresi 185. Ayet)
Dünya hayatının uğraşları ve gündelik yaşamın koşuşturması bizlere asıl yurdumuz ahireti unutturmaktadır. Bu gaflet halinden kurtulmak ve kulluğumuzu daha iyi bir hale getirmek için ölüm gerçeğini çokça hatırlamamız gerekmektedir.
Hidayet vesilemiz, mürşid ve rehberimiz Efendimiz aleyhisselatü vesselam şöyle buyurmaktadır; “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikredin.” (Tirmizi, Zühd 2)
Ölümü zikretmek sadece dillerimiz ile “ölüm var” demek değildir. Zikirden kasıt tefekkür etmektir. Ölüm halini genişçe düşünmektir. Kendisi için varımızı yoğumuzu harcadığımız dünyalıklar, akrabalarımız, arkadaşlarımız vs hepsi ile ilişkimizin son bulması halidir, ölüm.
Ölümü düşünmek gün içerisinde pek az bir zaman da olsa yapmakta olduğumuz ve yapacağımız fillerimizi etkiler. Kalp kırmamayı, haram yememeyi, yanlış işler yapmamamızı hülasa Rab Teâlâ Hazretlerinin yasaklarına karşı bizleri ayakta ve dirençli tutar.
Ölümü ara ara tefekkür etmek bizlere dünya hayatı ve içindekilerin değerinin ne olduğunu ortaya koymamızı sağlar. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır; “Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!”(Ankebût Suresi 64. Ayet) Ölüm Rabbimizin de ayette buyurduğu gibi bu oyun ve eğlence hayatının farkın da olmamızı sağlar.
Bizler bilmeliyiz ki kendisi için bu dünyada yanlışlar ve yasaklar işlediğimiz dostlarımız, ailemiz ve akrabalarımız bizimle birlikte kabre girmeyecek ve bizlere sorgu esnasında yardım etmeyeceklerdir.
Efendimiz aleyhisselatü vesselam hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır; "Kişi kabre girdiği zaman, namaz, oruç gibi salih amelleri onun etrafını sararlar. Melek (Nekir-Münker melekleri) geldiğinde bir taraftan onun namazı bir taraftan orucu sahibini müdafaa eder. Nihayet melek onu oturtur ve Hz. Muhammed’in kim olduğunu sorar. O da onun hak peygamber olduğunu anlatır…” (İbn Hanbel, 6/352; Kenzu’l-Ummal, h.no: 42506)
Sonuç olarak bizlere rahmet olarak verilmiş Ramazan-ı Şerif ayında bolca ölümü tefekkür edelim. Hayatımızın gidişatına bu mübarek ayda güzel bir yön vererek kulluk bilincine varalım. Dünya hayatı son bulduğunda “keşke bunlarla arkadaşlık etmeseydim” , “keşke insanları değil Rabbimin emirlerini dinleseydim”… diyenlerden olmayalım.
Üstat Necip Fazılın şu şiiri ile yazıma son vereyim;
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!
Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.