Erol Sunat

Erol Sunat

TURİZME AÇILMAK!

TURİZME AÇILMAK!

Cihanbeyli-Kuşça Mahallesinde turizme açılmayı bekleyen Kuşça Peribacaları haberini okumuş olmalısınız.

Kuşça Peribacaları, turistik bir yer ve SİT alanı. 2010 yılında tanıtılması için çalışmalar yapılmış, ancak bu çalışmalar yetersiz kalmış. Son dokuz yıldır ne yapıldı, konusunda derin bir sessizlik var. 

Kuşça Peribacaları bu türden ilgisiz yaklaşımlarla turizme açılabilir mi?

Gelin size bir hikaye anlatalım;

Adam sözüm ona yüzmek için denize girmiş, girmesine de, dizlerine kadar gelen suyun içinde ne olur, ne olmaz diye başlamış için için korkmaya.

Açıl demişler, açıl şöyle ilerilere doğru kulaçlar at da, görelim nasıl yüzme bildiğini…

Adam bükmüş boynunu…

İyi de demiş, beni size yanlış anlatmışlar, ben ne yüzme bilirim, ne açılabilirim, denize gir dediler girdim.

Anlayacağınız, adım Hıdır, elimden gelen budur!

Bizim turizme açılma hikayemiz de, işte böyle bir şey!

Peribacalarıyla ünlü Kapadokya bu sektörün lokomotifi olarak kabul görse de, şehrimizde, Kapadokya’yı aratmayacak saklı turizm cennetleri, keşfedilmeyi bekleyen turizm köşeleri var.

Bunlardan nedense hiç haberimiz yokmuş gibi davranıyoruz. Bile bile lades derler ya, aynen ona benziyor!

İşte onun için, Konya, turizme açılmayı beklemekten yoruldu!

Arada zor-şer Sille kurtuldu! Zazadın Kervansarayı çırpınıyor, Meram’ın meramını sormayı başarabilirsek, inşallah Meram’ı da, kurtaracağız!

Turizm deyince, bütün bir yıl kendimizi aralık ayına kilitleyip, Mevlana’yı anma günlerini beklemekle kendimizi vazifeli saymışız!

Anma törenleri topu-topu on gün, geriye kalan 355 gün ne yapıyoruz?

Turizme açılma konusunda edebiyat parçalıyoruz.

Kürsülerin ağzı-dili olsa da, bir konuşsa!

Sermayesi sıfır olan turizm edebiyatıyla, Konya’da gitmediğimiz, gelmediğimiz, ayağa kaldırmadığımız bir Turizm köşesi kalmadı!

Turizm köşelerimiz nerede mi?

Anlatanlara göre, olmadığı yer mi var?

Turist nerede?

Şehrimizi bir uçtan bir uca transit geçip giden, tur otobüslerinin içindeler!

Her yılbaşında iddialı konuşmalarla başlayan sezonlar, lafla hoş, ancak bomboş geçip gidiyor.

Her yeni yılın başında turizme açılıyoruz!

Turizme doğru yelken açıyoruz!

Lafla olduktan sonra yolumuz açık olsun!

 

TURİZM DERYA-DENİZ BİR ALAN!

Geçmişte, Konya’nın 7 harikası olarak tespit edilen, turizm köşeleri ve değerleri hakkında oldukça faydalı çalışmalar yapılmıştı.

Ancak yetmedi…

Arkası gelmedi…

Konya’nın elinde olan turizm değerleri bir başka şehrin elinde olsaydı, o şehirler yılın bütün günlerini kapatır, turizm gelirleriyle ihya olurlardı.

Anlaşılan o ki, bizim turizme açılmak diye ne bir kaygımız, nede içimizde bir isteğimiz var. İsteği olanları, bir şeyler yapmak isteyenleri, konu hakkında olumlu ve güzel fikirleri olanları da dinlemiyoruz, dikkate almıyoruz.  Adeta, eski köye yeni adet mi getiriyorlar, getirmek istiyorlar dercesine tahammülümüz dahi yok!

Neden yok?

Bilen yok!

Böyle olmasaydı, bugün bunları konuşmuyor, tartışmıyor olacaktık!

2007 yıllarından bu yana, Konya’ya 10 milyon ziyaretçi gelmeli diyenler, neredesiniz?

Konya’yı tanıtmak için yapılacak programlar bütün bir yıla yayılmalı diye sayısız açıklama yapanlar, kollarınızı sıvadığınızı neden göremedik?

Hiçbir şehirde bulunmayan kelimenin tam anlamıyla şahane bir bedestenimiz var?

Bu bedestende bu şehrin kültür ve turizminin tanıtacak birçok festival, bir dizi şenlik, ülke çapında ses getiren günler yapılabilir.

Bedesten bize bakıyor, biz bedestene!

Şehir, bu bedesten niye atıl, niye boş, niye kültür ve turizme açılamadı diye soran gözlerle bakıyor!

Kimi ve neyi bekliyoruz ki sevgili başkanlarımız?

Koskoca bir yaz boşu boşuna geldi-geçti…

Şehrin kültür ve turizm işlerinin yaptığı tatil, kullandığı izin, sizce de fazla uzamadı mı?

Ne mi diyelim?

Daha fazla uzamaz inşallah!

 

KONYA’DA ZATEN DENİZ Mİ VAR?

Bizim elimizde, Cihanbeyli-Kuşca Peribacaları var, bizim elimizde, Kilistra gibi Kapadokya’dan çok daha ilgi çekebilecek saklı bir cennet var.

Bizim elimizde, yeterince tanıtamadığımız, anlatamadığımız bir Sille var…

Bizim elimizde, bütün dünyanın ayrıntılarına kadar bildiği, lakin bizim hiç bilmediğimiz bir Çumra-Çatalhöyük var.

Bizim elimizde, dünyanın nazar boncuğu diye anılan ve adlandırılan Meke Gölü gibi bir doğa harikamız var.

Bizim elimizde Yerköprü Şelalesi gibi eşsiz bir güzellik var.

Ve biz burnumuzun dibindeki, gözümüzün önündeki turizm değerlerinden bihaber yaşıyoruz.

Konya, taş oymacılığın şaheserleri olan tac kapılarıyla,

Selçuklu Medeniyetinin gözdesi hanlarıyla,

Bütün ihtişamıyla ayakta kalan kervansaraylarıyla,

Selçuklunun Anadolu’daki mührü olan kümbetleriyle,

Sultan şehri olarak Selçuklu Sultanlarının mezarlarıyla,

Şehirde kalınacak gün sayısını artıracak her türlü donanıma tarih tarafından hazır edilmiş bir şehir. Bunun farkında olamamak nasıl bir duygu diyecekseniz…

Turizme eninde-sonunda, mutlaka açılacağız tabi de, yüzme bilenlerle aramız yok! Konya’da zaten deniz mi var, dememiz pek bir meşhur! Yüzme bilmeyenler de maazallah boğuluruz filan diye denizlere selamünaleyküm demiyorlar!

Sizce biz, bu durumda, turizme açılabilir miyiz?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR