YOL HARİTAMIZI KAYBETMEK ÜZEREYİZ!
Biz yola çıkarız, yola hazırlanırız, yola koyuluruz, yol hazırlığı yaparız, hayırlı yola gitmeyi hayal ederiz, yol arkadaşlığına kıymet veririz.
Yol hayatımızın bir parçası değil, vazgeçilmezidir.
Yola çıkarken de, yola hazırlığı yaparken, kafamızda mutlaka bir yol haritamız vardır.
Hayatımızı, Aşık Veysel’in dediği gibi, “Uzun ince bir yol” diye anlatmak hoşumuza gider…
Kimimiz kahrından…
Kimimiz efkarından…
Kimimiz neşesinden…
Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece türküsünü mırıldanır geçer!
Yol haritası sadece bizlere mahsus değil elbet…
Bugünlerde yol haritası önce siyasilere, sonra ekonomistlere, sonra ticaretle, iktisatla, sanatla uğraşan herkese lazım.
Yeni siyasi partilerin kurulacağı söylenen ayın bugün ilk günü.
Yol haritalarının çizildiği, kimlerle yola çıkılacağı, kimlerin yol arkadaşı olacağı, kimlerle bu yollarda yürüneceği konuları çoktan anlatılmaya başladı bile.
Enflasyon canavarının yol arkadaşları ekonomik göstergeler, çarşı-pazar, market fiyatları, açıklanan ve artık kimseyi tatmin etmeyen enflasyon rakamları.
Canavarımız kendi yol haritasıyla, hepimizle bir gün, “yağ satarım bal satarım” oynuyor, bir başka gün “ip atlıyor”, sonra “saklambaç” oyununda ebe oluyor, daha bir başka gün “aç kapıyı bezirgan başı” diyerek, bizleri eğliyor, şirinlikler ve maskaralıklar yapıyor.
Bizler ise günü kurtarma mücadelesinde, alkış-tufan sevimli canavarımıza destek veriyoruz.
Lakin, yol haritamızı kaybetmek üzere olduğumuzun da farkında değiliz!
Böyle giderse, inanın kendi sokağımızda, kendi caddemizde, kendi mahallemizde, kendi ilçemizde, kendi şehrimizde kaybolmuşlardan olacağız!
İŞTE YOL HARİTAMIZ, İŞTE MİSYONUMUZ VE VİZYONUMUZ!
Biz zamanlar en gözde meslekti haritacılık, hala da öyle diyorlar. Bazen başlarını kaşıyacak zamanları yok filan da derlerdi. Bugünlerde yine öyleymiş diyorlar.
Bu konu ciddi olunca..
Çizilen haritalarda ciddi oluyor, ister istemez…
Yol haritası çizmek maharet istiyor, pratiklik istiyor, mutabakat istiyor, artıları-eksileri denk getirmek istiyor, denge istiyor, ince ayarlı dokunuşlar istiyor.
Yol haritamız tamam dendiğinde ise;
Fısıltı gazetelerine uçurulacak haber güvercinleri, özel ulak ekspresler, telefonlu paylaşımlar, balonlar, havai fişeklerde devreye girdi mi, seyreyleyin gümbürtüyü.
Yetmedi, tellal çıkartırlar cadde ve sokaklara!
Yola çıktık geliyoruz, işte yol haritamız, işte misyonumuz, işte vizyonumuz diyerekten…
Yetmedi mi, Belediye hoparlöründen daha etkili insanlarımız sağ olsun. Hele şu marifetli ve akıllı telefonlarda olduktan sonra dakikasına ne duyuracaksanız duyurulur. Toplu mesajlar bugün için değil mi?
Bir bakmışsınız, herkes duymuş!
Hatta, yanına bir dünya laf katmışlar, katmerli bir şekilde şehirde tur üstüne tur atmış!
Bu ne mi demek?
Yol haritasını açtık, harekete geçtik, geliyoruz demek!
BİZ YOLLARA, YOL HARİTALARINA TÜRKÜ YAKMIŞ MİLLETİZ!
Yol deyince aklımıza köy yolları, patikalar, şose dediğimiz stabilize yollar filan gelir. Geçmiş geçmişte kaldı sevgili okurlar.
Şimdi asfalt deyince akan sular duruyor.
İzmir’in meşhur Belediye Başkanı Osman Kibar’ın namı, “Asfalt Osman’dı” İzmir’in bütün cadde ve sokaklarını asfalta kavuşturduğu için bu şekilde anılırdı rahmetli.
Günümüzde düz asfalt yok, varda onu az sonra anlatalım.
Prestijli caddeler var, iki kat Avrupavari asfalt atılmış caddeler var. Vatandaşı dinlerseniz bu caddeler, sokaklar, az biraz torpilli olanlar, torpilli semtler, mahalleler için geçerli.
Yoksa, kadim köylerimiz, kasabalarımız mahalle olup da şehirlere bağlandıktan sonra, onların payına düşen asfalt yollar böyle değil tabi…
Bu yollar hangi yol haritasına göre yapıldıysa artık!
Yamalı olanları prestijli yol gibi mübarek!
Çoğu patlak, çatlak, bol tümsekli, çukurlu olanları da, hemen her tarafta bulunuyordu. Çizildi bir yol haritası, asfaltları yamamaya, çukurları doldurmaya, tümsekleri törpülemeye başladık.
Dert bir değil elvan, elvan demişler ya…
Yol haritası bayağı bir mesele…
Bizim millet bu yollara, yol haritalarına ne türküler yaktı bir bilseniz…
Yollar uzak gelemedim dedi…
Yola çıkmış arıyorum dedi
Gece karanlığında yola koyuldum, elimde kandil gözümde mendil dedi…
Herkesin kendine göre, kendine has, kendine özgü, bazen buruk, bazen hüzünlü, bazen kederli, bazen sevinçten ayakları yere değmeyecek yol hikayeleri var.
Ve her yolun kendine göre bir haritası.
Bu yol haritalarının hangisini kader çizdi, hangisini felek bilemiyoruz.
EN ÇOK RAĞBET, SİYASET İÇİN ÇİZİLEN YOL HARİTASINA
Günümüz yol haritası çizenlerle, heves edenlerle, meraklı olanlarla dolu. Bu konuda yetişmiş, kendini yetiştirmiş mühendisler var, mühendis kadar iyi teknik personel var, mektepli ya da mektepliden daha iyi adı alaylı olan zeki insanlar yol haritalarını hemen har alanda çiziyorlar.
Anlatanları dinlerseniz, en çok eğitimde, siyasette ve ticarette yol haritası mevcut diyorlar.
Tabi ki en fazla rağbet, siyaset için çizilen yol haritasına...
Çünkü biz siyaseti çok seviyoruz! Sevmenin ötesinde vurgunuz, hastayız. Bu gönüllerde yatan aslanların çokluğuyla doğru orantılı.
İşin en enteresan yönü nedir bilir misiniz?
Siyaset için hazırlanan, çizilen, düşünülen ve istenen haritaların her biri istisnasız nalıncı keseri gibi, hep bana, hep bana ritminde olması!
Ticaretin ve ekonominin yol haritası ise bambaşka…
Sanılıyor ki, testere gibi bir sana, bir bana ağırlıklı bir harita çiziliyor.
Kağıt üstünde öyle, hatta her şey toz pembe…
Az birazı sana, geri kalanı bana…
Şimdi o bile mümkün değil. Çay kaşığıyla sana, kepçeyle bana hikayesi dillerde…
Sonra da, çalışmamız lazım, üretmemiz lazım, sabırlı olmamız lazım, size gönlümüzden geçeni vermek istedik amma, durun bakalım, tünelin ucunda ışık görünüyor, karanlığın ardı aydınlık.
Keşke yol haritaları ilk çizildiğiyle kalsa… Yola çıkıldıktan sonra yolda neler yok neler.
Akıl çelenler, çok bilmişler, caydırıcılar, yoldakileri kenara kaydırıcılar, değişim olmadan olmaz deyiciler, hatır, vefa, yol arkadaşlığı buraya kadar demeler..
Sonrası bakmışsınız, o yol haritası, oturulmuş yeniden bir daha yazılmış, yetmemiş, bir daha, bir daha yazılmış!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.