Biraz Feraset Lutfen
Hakikatin, hakkaniyetin, liyakatın ideolojisi olmaz. Sağından soluna, dindarından, sekülerine kimliğinde hangi kodlar yazıyor olursa olsun ‘kutsala saygı, halka hizmetin Hakk’a hizmet olduğu’ şiarından uzak kişi ve kurumlara karşı her zaman mücadele içinde olmalıyız. Bu aslî hasletin mükâfatı hiç şüphesiz Yüce Yaradanın katında olacaktır, bunun dünyadaki hiçbir makam mevki şöhret ya da maddi kazanç karşılığı yoktur, olamaz da.
Bu niyazla hiçbir parti, kurum, kuruluş ismi vermeden bazı haber örnekleri aktarmak istiyorum müsaadenizle…
İstanbullulara seçim döneminde 38 vaatte bulunan Belediye Başkanı aradan geçen iki yıl sürecinde sözünü tutmadı, ‘temel atmama törenleri’ dahi icra etti ama henüz kayda değer bir hizmetle İstanbullular tanışamadı henüz. Başkan Bey, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanlarına söz veriyorum kazandıktan sonra kimseyi işten çıkarmayacağım" iddiasında bulundu ancak yönetim göreve geldikten kısa bir süre sonra İBB ve iştiraklerinde sözleşmeli personellerle birlikte çıkartılan işçilerin sayısı 15 bine yaklaştı. Yine aynı başkan “iktidar medyasının hedef göstermesi sonrası ölüm tehdidi içerikli bir mektup aldığını” iddia ederken, yapılan araştırmada başkanı tehdit eden kişinin kendi partisinin üyesi Tuna Görgünoğlu olduğu belirlendi.
İstanbul Okmeydanı’nda kahvehane basıp, “Bu mahalle de …(iktidardaki parti)’nin çalışmalarına, propagandalarına geçit vermeyiz. Herkes bunu böyle bilsin” diyerek insanları ölümle tehdit eden teröristin, yukarıdaki maharetli başkanın partisinde Bahçelievler Gençlik Kolları Üyesi Umut Güney olduğu ortaya çıktı.
Gezi Parkı olayları sürecinde kendisini müftü eşi olarak tanıtan ve o dönemin Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanını istifaya çağıran Gül Taşlı Cenal’ın, yine aynı partinin Burhaniye eski ilçe başkanının karısı olduğu ortaya çıktı.
İBB’den gıda yardımı kolisi alan ve “İşsizim. Büyükşehirden başka gelen olmadı. İlk defa kendimi bu ülkenin vatandaşı gibi hissettim” şeklindeki ifadeleriyle sesini duyurmaya çalışan Ali Genlik’in gerçekte lüks bir hayat sürdüğü sık sık gittiği lüks mekânlarda çekilen fotoğraflarla anlaşıldı.
Yine aynı partinin genel merkezi önünde düzenlenen emeklilerle ilgili bir programda kürsüye çıkarılıp, “Torunlarıma süt alamıyorum” şeklinde açıklama yaptırılan Yıldız Bacıoğlu’nun alkol masasındaki fotoğrafları ortaya çıktı. Üstelik parasını “aslan sütüne” yatıran partili Bacıoğlu’nun torunu bile yoktu.
Bu partinin sempatizanlarından gazeteci Nevşin Mengü, Mart 2018’de kardeşinin polisler tarafından kaçırıldığını ve darp edildiği yalanını söyledi. İstanbul polisi, olayın tamamen senaryo olduğunu tespit etti.
Bedri Baykam, Beşiktaş Akatlar Kültür Merkezi’nde 2011 yılında yapılan bir toplantı çıkışında bıçaklandı. “Aydınlar susturuluyor, şeriat geliyor” kara propagandası yürütüldü. Olay alacak davası çıktı.
“Gözaltına alındı, infaz edildi” yaygarası koparılan benzer zihniyetteki benzer bir partinin Şırnak İl Yöneticisi Hurşit Külter’in Emniyet’te gözaltına alındıktan sonra aylar boyunca haber alınamadığı iddiası, Külter’in PKK saflarına katıldığının deşifre olmasıyla yıkıldı.
‘Sahra Hastanesi açıyorum’ diyen belediye başkanının poz verdiği yerin boş bir yapı olduğu belirlendi.
‘İşçi sayısı fazlaydı, makam araçlarının çoğu gereksizdi’ diyen aynı partinin bazı büyükşehir belediye başkanları bir süre sonra binlerce yeni işçi ve yeni araçlar aldığı, alınan işçilerden bazılarının terörle iltisaklı olduğu ortaya çıkar.
Son olarak örnekleri meşhur partimizin assolistiyle ilgili bir haberi aktararak bitirelim; ‘Halk ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor. Gelin siyasette birlik beraberlik içinde yeni bir sayfa açalım’ diyen Genel Başkan ertesi gün Cumhurbaşkanına hakaretler yağdırdı.
Daha fazla örneği Google’da da bulabilirsiniz. Öncelikle defalarca kez yalan söyledikleri ortaya çıkan bu zatlara hâlâ inanmaya devam edenler kimler ve bu nasıl olabiliyor? Yalanları defalarca ortaya dökülmesine rağmen hâlâ kendilerine inanılmasını ve güvenilmesini sağlayan bu yöneticilerin hüneri nedir, kişisel gelişim kursları bunlardan neden yararlanmıyor?
Bu örnekleri şundan dolayı verdim. Olay şuculuk buculuk, şu parti bu parti, şu ideoloji bu ideoloji olayı değil gerçekten. Ülkemiz her alanda büyük saldırılarla karşı karşıya, büyük badireler atlatıyoruz. Böylesine zorlu bir süreçte nasıl bir zihniyet, nasıl bir insan; ‘ülkemize yatırım yapmayın’ şeklinde yabancı iş adamlarına çağrı yapar? Bir kişiye, evet sadece bir kişiye duydukları nefret ve kinin gözüdönmüşlüğü içinde ülkeye ne olursa olsun aymazlığının nasıl bir açıklaması olabilir? Küresel şebekelerin, kapitalist kartellerin, yuva yıkıcı oluşumların ezeli ve ebedi düşmanı İslâm’a ve bu Hak Dini yaşamaya çalışanlara düşmanlığın, saldırmanın, aklınca alay etmenin ve hor görmenin nasıl bir izahı olabilir?
‘Tarih tekerrürden ibarettir’ sözü boşuna söylenmemiştir. En eski çağlardan bu yana bu aziz milletin her daim içte ve dışta düşmanları olmuştur, olacaktır da ama sanırım hiçbir zaman milletine, değerlerine ve dinine bu denli düşman, bu değerlerden ölesiye nefret eden, düşmanlardan medet uman bir gürûh görmemişizdir.
Allah bunları ve namzetlerini ıslah etsin ve aziz milletimize karanlık günler, hele hele ‘İslâm’sız günler yaşatmasın inşallah.
Hayırla kalınız…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.