Dört metrekare içinde binlerce kilometre
Günümüz insanı kendi konforu ve hazlarının peşinde bir hayat sürüp gitmektedir. Belki tuzu kurular için bu hayat tarzı bir süre daha devam ettirilebilir ama halkın büyük çoğunluğu için haz, hız ve para üçgeninde devam eden süreç uzun süre devam ettirilemez. Çünkü günün ihtiyaçları ve sorunlarına herkesin aynı ölçüde çözüm bulması mümkün görünmemektedir. Ama bilinen şu ki kimse konforundan vazgeçemiyor, hazlarını tatmin etmenin yoluna bakıyor. Hal böyle olunca konfor insanları çürütmeye, hazlar ise daha bencil yapmaya devam ediyor.
Önceki yazımda bahsettiğim tır yolculuğu yıllarca devlet memurluğu yapmış birine göre en sıkıntılı işlerden biriydi. Kişisel olarak herhangi bir konforun peşine hemen hiç düşmedim. Belki de bu yüzden bu yolculuk benim için oldukça eğlenceli ve öğreticiydi. Genel yaygın görüş tırların her türlü konfora sahip olduğu üzerinedir. Bu her ne kadar nispeten doğru olsa da her şey kalorifer ve klimadan ibaret değildir.
Hele oturduğunuz koltuktan saatlerce hiç kalkmadan oturmayı deneyin ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Mecburen en az üç saat oturursanız mabadinizin size ne kadar çok alarm vereceğini tahmin edemezsiniz. Ama bu işin hakikati de oturarak icra edilmesidir. Oturuyorsun işte daha ne kadar rahat olabilir diyebilirsiniz. Ama durumu anlamak istiyorsanız denemeniz gerekir.
Durum sadece oturmaktan da ibaret değil ayrıca. Bulunduğunuz yer dört- beş metrekarelik bir alan iken burada hem işinizi göreceksiniz, hem dinleneceksiniz, hem uyuyacaksınız, hem yemeğinizi yiyeceksiniz. (Halbuki düne kadar oturarak iş yapan tek canlı tavuktur sözünü çok tekrar ederdim.) Tabi 4+1 evlere sığmayıp villa satın alma derdine düşenlerin pek anlayabileceği bir durum değil bu elbette. Bu işi bir iki gün ya da bir iki ay yapmayacaksınız. Tanıştığım tır şoförlerinden biri bu işi 35 yıldır yaptığını söyleyince “senin heykelini dikmek lazım bir otoyola” deyiverdim. Adamcağız hafif bir tebessümle bizim işe bu kadar saygı duyanı görmediğini memnuniyetle söyledi. Ama gerçekten o kadar yıldır bu işi yapabilmek takdire şayandı. Bu sözlerle başlayan sohbetimiz samimi bir ortamda bir süre daha devam etti. Memleketine ve ailesine karşı görevini yapıyor olmanın rahatlığı içinde mutlu birini görüyordum. Konfor içinde, lüks ve şatafat içinde yaşayanların tadamayacağı bir mutluluk gibi görünüyordu onunkisi.
Yattığınız yatak öyle herkesin bildiği yaylı yatak falan değil sadece basit bir süngerden yapılmış bir yatak. Ortam öyle gerine gerine yatacağınız kadar geniş sayılmaz. Güç bela eğilip kalktığınız dar bir ortam. Anlatmaya çalıştığımız aslında toplumun genelinde halinden şikâyet eden, içinde bulunduğu imkanlardan dertli kesimlere elinizdekinin kıymetini bilin demektir. Bu şekilde yıllarını harcayan insanlar var ve onlar da bir hayat yaşıyor. Minimal yaşam diye her bulduğu ortamda bu insanlar reklam yapmıyor, bizzat yaşıyorlar.
Tır şoförleri bir Avrupa işi çıktığında aşağı yukarı bir ayda evine ancak dönebiliyor. Bu arada özellikle yolculuklar esnasında çok büyük oranda yalnız yolculuk ediyorlar. Yanınızda günlerce konuşacak kimsenin olmadığını düşünün, ne kadar keyifli olabilir bilemiyorum. Hele konuşmayı sevenlere göre olmadığı kesin. Bu kadar sessizlik zaman içinde yaşamak, kendi dilini kullanma konusunda epey bir zafiyet üretiyordur. Park alanlarında karşılaştığım bu insanlar konuşkan bile olsalar duygu ve düşüncelerini ifade etmekte zorlanıyorlar.
Gün içinde yemek öğünleri biraz daha karışık görünüyor. Tüm saatlerinizi takometrenin belirlediği dikkate alınırsa yemek saatlerine de onun karar verdiği çok açık oluyor. Yemek hazırlama konusu ise dorsenin altındaki sandığa tüm yiyeceklerinizi önceden hazırlıyorsunuz. Piknik tüpünüz, tencereniz ve tavanız varsa tek çeşit yemeğin hazırlanması zor değildir. Ancak yemek birkaç aşamalı olacaksa ya da çeşit sayısı artacaksa tek tüpün marifeti yetersiz kalacak ve işiniz zor olacaktır. Bu yüzden yemekler tek çeşit olarak düşünülmektedir. Aslında isteseniz de takometre ile ilgili kaygılarınız yemek işini önemsiz işler sınıfına koymaktadır. Boğazına düşkün olanların ve önüne koyulan çeşit çeşit yemeğe burun kıvıranların meseleyi bir de bu açıdan düşünmelerinde fayda var.
Diğer yandan gece çalışma konusu şoförün normali sayılsa da insan sağlığı üzerindeki zararları önemli bir başlığı oluşturmaktadır. Bilimsel araştırmalar gece 23- 04 arası uykuda olmanın ne kadar önemli olduğunu yıllardır anlatmaktadırlar. Gece çalışmak zorunda olan meslek gruplarında bazı sağlık sorunlarının çok görüldüğü de bilinmektedir. Tır sürücüleri için gece yürümek hem trafik hem de denetim rahatlığı yönünden tercih edilmektedir. Sağlıkla ilgili uyarılar ise kulak arkası edilmektedir. Yani survive modunda yani hayatta kalma mücadelesi ile yaşamak burada da kendini göstermektedir. Belki de bu durum bizim toplumlarımızın kaderi…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.