Her Ölüm Erkendir Aslında…
Hazırlıksızızdır her defasında
Ölüm hep ansızın hep erken gelir
Diyor şair;
Kendisiyle tanışma şerefine erdiğim Ülkücü Davanın köşe taşlarından, ulu çınarlarından Cengiz AKYILDIZ’ı MHP’nin İstanbul'daki Esenyurt Seçim Bürosu'na düzenlenen silahlı saldırı sonucunda kaybettik.
Ruhu şad olsun.
Ölüm onun için hakikaten erken geldi.
Ama o hazırdı.
Gerçi buna ölmek denmez Yaradan’a kavuşma şerefine erdi demek daha doğru olur sanırım.
Yüce Yaradan, Kuran-ı Kerim’de “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Aksine onlar diridirler ancak siz fark edemiyorsunuz.” (Bakara, 2/154) demiyor mu?
Yüce Peygamber; “Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehit böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehit olmayı temenni eder.”
Demiyor mu?
Mevlana da öyle demiyor mu? Buna;
‘VUSLAT’. Sevgiliye kavuşma…
Ne mutlu ona ki bu kutsal davaya ömrünü adadı ne mutlu ona ki bu dava uğruna şehit oldu.
Sanki içine doğmuş şehidimin Kasım ayında kendi kişisel sayfasında "Cenazeme bekliyorum sizleri. Biliyorum; hiç beklemiyordunuz bu daveti. Birden geliverdi değil mi..." adlı bir şiir paylaşıyor. Cengiz Akyıldız ölümü anlatıyor.
İşte o şiir;
“Daha dün konuşmuştuk ama…” diyorsun....
“Ama nasıl olur!”lar çekip çekiştiriyor iki yakanı...
“Hiç beklenmedik bir ölüm!” bu, değil mi? (Hâlbuki her an yanımızda)
“Vakitsiz”
“Erken!”
“Sürpriz!”
İşinize ara vereceksin bugün...
Neşenizi kaçırdım biliyorum.
Kocaman bir pürüz gibi duruverdim karşınızda..
Hızını kestim hayatının.
Dahası, üzerine alındınız.
Ölüm bize de yaklaşırmış dediniz..
Ölmesi kanıksanmış, öleceği gelmiş bir yaştayız artık.
Ölmüş olmasına şaşırılmayan bir adamım.
Bir baksana, ne değişti ki dünyada, ben eksildim diye...!
Boğaz Köprüsünde trafik akıyor hâlâ.
Ben öldüm diye şeritleri eksilmedi ya yolların.
Ben öldüm bu defa...
Hayret, şimdiye kadar hep başkalarıydı ölen...
Gitsem de gitmesen de fark etmez bir cenaze olurdu camilerden birinin avlusunda.
Belki bir kalabalık çıkagelirdi önüme...
“Ölen biri çıkar bu şehirde her gün!” diye kanıksadığım
Adını bile sormaya zahmet etmediğin.
Eksilenin kim olduğuna aldırış etmediğin.
Gitti diye üzülmediğin birinin cenazesi işte.....
Aynı manzara, aynı tabut, aynı üzgün yüzler...
Aynı güneş gözlükleri.
Sıradan bir cenaze yani.
Ama bu cenazeye mutlaka gitmeliyim.
Seni bilmem ama beni bekliyorlar....
Ayıp olur, çok ayıp...
Davetlilerin yüzüne bakamam sonra.
Dediği gibi şairin, bir musallalık saltanatım bu benim.
Başroldeyim.
Toprağa konulacak adam rolü benim...
Ardından ağlanılacak adamı ben oynayacağım...
Hiç itirazsız karanlığa uzanmak bana düştü bu defa.
Üzerine toprak atılan adamı…
Bir toprak yığının altında yüzü erimeye terkedilen adamı…
Hüzünlerin müsebbibi olacak adamı.
Ayakkabısının kendisini bekleyeceği adamı.
Elbiseleri evden çıkarılacak adamı.
Yatağı boş kalacak adamı.
Akşam eve dönmeyecek adamı.
Şehit kabirleri bekleyecek adamı...
Eve dönmesi beklenmeyecek adamı.
Sofrada yeri boş duracak adamı.
Adı telefon rehberinden silinecek adamı. (Cengiz Akyıldız)
Şehrin dudaklarından yarım ağız çıkmış bir hece gibi önemsizleşecek adamı.
Sevinçlerin ortasına en fazla bir hıçkırık gibi sokulsa bile hatıranın evinden hemen kapı dışarı edilecek adamı
Resmine bakıp bakıp da ağlanacak adamı belki.
“Adı neydi.... Hani.... şunu yapardı ya!” diye yokluğu normal bilinecek(Unutmak İhanettir) diyen adamı...
Soluk bir resimde mahzun bir tebessümün ardında aşklarını saklayan, susturan adamı.
Ben oynuyorum bugün...
Sahnedeyim.
İşimize ara verdik namazını kıldık nur içinde yat… Senin için ağlamadık gözyaşlarımızı içimize akıttık hainler sevinmesin diye sen ve tüm şehitlerimiz bize hakkınızı helal edin. ’UNUTMAK İHANETTİR’ diyor şiirde.
EMİN OL ÜLKÜCÜLER SENİ HİÇ UNUTMAYACAK…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.