KONYA GİBİ RAHAT BAŞKA BİR ŞEHİR VAR MIDIR?
Allah’a şükür Konyalıyım. Cenab-ı Allah’ım hayırlı bir ömür nasip ederse de inşallah Konya’da defnedileceğim. Hatta çocuklara vasiyet ettim. Konya’da merkezdeki kabristanlara bayramda seyranda girmek mümkün değil. Dua etmek için girerken günaha giriyoruz. En iyisi mi siz beni Sille girişindeki mezarlığa defnedin, hem az gürültülü. Hem sakin ve havası temiz(!) dedim.
Yakın zamana kadar da nedendir bilmiyorum aşırı bir Konya milliyetçisi idim.
Ama İstanbul’da iken Konya’nın Konyalının beni yoruşu, buna büyüklerimin şahit oluşu ve Konya’ya döndükten sonraki gidişat beni büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştım.
O günlerde çok daralsam bunalsam da bugün bu duruma alıştım. Çünkü yapılacak bir şey yok. Elinizden de bir şey gelmiyor.
Şehre ve insanına bakıyorsunuz. Temiz, maddi ve manevi yönden çok zengin, girişken, cesur, girişimci… Falan filan.
Amma velakin samimiyet konusunda eksilerdeyiz.
Diğer taraftan dününü, acısını bu kadar çabuk unutan ve unutturan bir şehir insanına rastlamadım. (Bu konuda çok iddialıyım. Çünkü İstanbul’da iken 80 ilden sorumlu bir gazeteci olarak 80 il ve önemli ilçeleri ile birebir çalışmış gitmiş görmüş teşkilatlanmayı sağlamıştım.)
Bakın ne diyeceğim.
Konya yakın bir zamanda MAR-SAN yangını ile büyük bir felaketi bana göre çok ucuz atlattı.
İki gün konuştuk.
Onda da yangının olduğu gece bölgeye giden tek siyasetçi vekil bazında MHP’li Mustafa Kalaycı, ertesi günde bazı AK Partili vekillerimiz idi.
Sonra?
Sonrası mı? O da ne ki?
Yangın söndü. Dumanlar dağıldı. Bittiiiiiii.
………………
Bu şehri yönetenler, yetkililer etkililer MAR-SAN yangının gerçeklerine niye inmediler? Herkes işin yasal prosedürünün başlamasını sağladı sonra arkasını döndü yattı.
Kamuoyu bu konuda niye bilgilendirilmedi? Niye bilgilendirilmiyor?
Nerede hata var? Suçlu kim ya da kimler?
Yoksa suçlu olarak yine sadece bir kişiyi gösterip dosyaları kapatacak mıyız?
Dosyalar açılsa, tahkikat derinleştirilse ve bunlar açık açık yüksek sesle konuşulsa; iğnenin ucu şehri yönetenlere mi dokunacak?
Ha ne dersiniz?
……………
Benim gibi lüzumsuz bazı duyumlar üzerine “yangın sonrası bir de ben gidip göreyim orayı” dedim. Duyduklarımı, dedikoduları “acaba mı ki?” diyerek kendimce sorayım dedim.
Bir sürü fotoğraf video çekimi yaptım.
Mar-San’dan ayrılırken kendi kendime dedim ki “Allah bu şehri ve bizleri çok seviyor. Aslında Konya yanarmış. Felaket çok ucuz atlatılmış. Şehri yönetenler acaba buralara bu sokaklara hiç mi girmiyorlar ki?”
……………..
Tamam Konya Belediye hizmetlerinde Türkiye’ye örnek. Milli Görüş politikaları ve Milli Görüş belediyeciliği Avrupa’ya örnek. Örnekti (!)
Burada tek bir söz tek bir aykırı düşünce olamaz.
Bu bağlamda Konya yakın zamana kadar biraz içinde yalan olsa da Türkiye’de Konya belki de gecekondusu olmayan tek şehir idi.
Gecekondumuz yoktu belki hâlâ “yok” denir ama velakin mesela hâlâ her sokak her mahallede kaçak besi çardakları yapılır. Mesela yani.
Şimdi Mar-San yanığını ile bir acı gerçek daha öğrendim. Kaçak ev, konut, binamız olmasa da kaçak sanayimiz varmış meğer. Tam 7 saat süren, itfaiyenin yanı sıra 3.Ana Jet Üssü, Orman Genel Müdürlüğünün yangın söndürme helikopterlerinin bizzat katıldığı söndürme çalışmalarının ardından üzücü, düşündürücü gerçekler ortaya çıkmış.
Mar-San Sanayi Sitesi’nde 24 Ağustos tarihinde meydana gelen yangın ile ilgili raporlar da bilirkişiler ve ilgili kurumlar tarafından hazırlanmış. İhmaller zincirinin ve en önemlisi yoğun bir şekilde kaçak yapılaşmaların ortaya çıktığı sanayi sitesi ile ilgili dikkat çeken ilk şey yangın algılama dedektörlerinin iş yerlerinde olmayışı imiş. Yani işiniz odunla kereste ile ama sizde yangın dedektörü yok. Konya’da yangın merdiveni olmayan apartman iş yeri açılır mı ruhsat alabilir mi? (Benim bildiğim asla. Bu konuda İtfaiye Daire Başkanı Cevdet İşbitirici ile ekibi böyle kesimin en büyük düşmanı ve hedefi)
Yangına müdahaleyi zorlaştıran ve yangının büyümesine yol açan bir diğer etken ise imara aykırı yapılaşmalar imiş. Açık alan olarak kullanılması gereken yerlerde ana binaya ek yapılar yapılmış, mevcut depo içerisine ve açık alana yapılması gereken istiflemenin de belirlenen kıstasların çok çok üzerinde ve de düzensiz üstelik yollara boş alanlara caminin çevresine yığılmış. Depolanmış.
Yanıcı maddelerin yoğun olduğu sanayi sitesinde dikkat çeken bir başka noktada da kolay yanıcı (kimyasal ve parlayıcı) maddelerle ilgili önlem yetersizliği (!) imiş.
Bitişik nizam, yan yana yapıların birinde odun kereste tahta yanı başında ise yanıcı ve patlayıcı malzemelerin satıldığı depolar yani ateş ile barut yan yana.
Yani ayakkabıcılar sitesinde plastik üretimi gibi tezat mı tezat işler. İşyerleri arasında yangına dayanıklı madde olmadığı yani yangın standartlarına uyulmadığı için de yangın diğer işyerlerine anında kağıt tutuşturur gibi sıçrayıvermiş.
En acısını söyleyeyim de noktalayayım.
İşyerlerinin yüzde 70’i 80’ni ruhsatsızmış. Yani kaçakmış. Yüzde yüzüne yakın işyeri alanının dışına taşmış. Ruhsatlarına göre.
Hatta yangın yerini gezen siyasiler, şehrin büyükleri mağdur esnafa yardımı düşünmüşler. Amma velakin bazı yerler ruhsatsız ve kaçak olduğu, devletin de kaçağa yardım edemeyeceği için hemen geri adım atılmış.
……………
Durduk yerde niye bu işlere burnumu mu sokuyorum?
Bunlar dünyalık yangın. Yeter ki Cenab-ı Allah’ım yakmasın. Onun ateşinden bizleri korusun.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Hain, sen uyurken yol alandır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Saat 00.34’te Mevlana Caddesinde bazı sarı taksi sürücülerimiz tek yönlü yolda ters yönden gelmedikleri ve kırmızı ışıkta da gaza basmadıkları zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.