KÖY ENSTİTÜLERİNDEN MAHRUM KALAN TÜRK TARIMI -1
Yıllardır üzerinde tartışılan, neden kapatıldığı hala sorgulanan, hatta yeniden açılması için özellikle sol-Kemalist zihniyetlerce sıkça gündeme getirilerek üzerine ağıtlar yakılan Köy Enstitüleri, epeydir ele almak istediğim konulardan biri idi. Öyle de kamuoyunca o kadar önemli görülen bu konunun iyi bir araştırma, etüd ve de analize ihtiyacı vardı. Bendeniz de öyle de yapmaya çalıştım.
Köye enstitüleri ağırlıklı olarak bir eğitim projesi olmasına rağmen öğrencilerin tamamının köy çocuklardan seçilmesi, uygulama alanının da tarıma dayalı olması ile konu tarım dışı insanlar kadar tarımcıların da gündeminde yer almaktadır. Kendi çağımın meslektaşlarımdan bazılarının babalarının köy enstitülü olması ile öğündüklerine çok şahit oldum. Bugün bile anlı şanlı meslektaşlarım köy enstitülerini öyle savunuyorlar ki, onlara göre Türk tarımının geri kalmasının tek sebebi (tabii ki bilmeyen için) bu kurumun kapatılması imiş gibi gösterilir. Aynen laikçi ve Kemalistlerin, Cumhuriyetin ilk yıllarından 1950 ye kadar yapılan yatırımların hiçbir dönemde bu kadar yapılmadığı tezi gibi. Haksızlıkta etmeyelim, köy enstitüleri mezunlarının çok yönlü yetiştirildiklerini de inkâr etmeyelim.
Malum çevrelerce köy enstitüleri devam ettirilse idi tarımımız dünya ölçeğinde önemli bir yere sahip olacaktı. Bırakın gıda ve hammaddeleri ithalatını, neredeyse Amerika, Almanya, Hollanda tarımını bile sollayacak Türk tarımı en azından o ülkelerle aynı seviyeye getirecekti. Bunu da ötesinde kırsal kalınma meseleleri diye bir şey kalmayacak, köylerden başlayan kalkınma tüm ülkeyi saracak, “köylülerin hiçbiri şehirde yaşama fikrine sahip olmayacak, aksine şehirli köye yaşamaya gelecekti.
Bu kurumlar Laikçi Kemalistler tarafından ne kadar bir ideolojik saplantı içinde olduklarını göstermektedir. O zamanda kırsal insanı ikinci sınıf sayan, onların şehre dahi girmesini istemeyen sanki Milli Şef döneminin ceberutları bunlar değilmiş gibi bir de kapatılmasının günahını mabetlerin kapatılması gibi kutsal sayarak, suçu sağ kesime de yüklemekten geri kalmazlar. Yazının ileriki bölümlerinde ne demek istediğim daha da iyi anlatılacak olsa da aslında kendi meslek grubumdan milliyetçi birçok arkadaşımın dahi önceden solcu, sonradan Kemalist olan sosyalist-laikçi kesimlerin etkisiyle bu ideolojik saplantıya kapılmaları da anlaşılır değil.
Anadolu, Osmanlının son dönemlerinde de olduğu gibi Cumhuriyetin ilk dönemlerinde de köylüdür. Nüfusun % 85 den fazlası köylerde yaşar, okuma yazma oranı % 10 kadardı, bu okuryazarların % 90 ı da şehirlerde yaşardı. Böyle bir yapıya sahip olan toplumda kırsal kesime yönelik elbette kalkınma hamleleri olacaktı, olmalı idi de. Bu tür hamleleri abartmanın çok da gereği olmadığı gibi Türk milleti Cumhuriyeti kurmak için zembille inmemiş, İmparatorluk döneminin bakiyesi olan bir toplum, Cumhuriyet de Osmanlı bakiyeleri üzerine kurulmuş yeni bir rejimdi. Jakoben kesimler ne kadar ret etse de günümüzün toplumsal yapısı unsur Osmanlı da ne ise Türkiye Cumhuriyetinde de odur.
Köy enstitüsü projeleri de bunlardan biridir. Bu fikir Türkiye'de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 1940 tarihinde yasa ile açılan okullar tamamen Türkiye'ye has bit eğitim projesidir. Yukarıda ki Osmanlı-Türkiye birlikteliğinde de belirttiğim gibi nüfusun büyük çoğunluğu köylü olan kırsalın kalkınma fikri İmparatorluk dönemlerinde de tartışılmış, ancak o zamanlarda Abdülhamid Han’ın döneminde yapılan ve her kesimce kabul edilen eğitim kurumların tamamı da şehirler ekseninde yer alıyordu.
Kırsalın kalkınması ile ilgili kalkınma projelerinden ilki 1914 de İsmail Mahir ve Ethem Nejat tarafından ele alınmıştır. Bu projeye göre köylüye göre eğitim için köye gidecek, köylü ile uyum içerisinde çalışacak, dertlerini dinleyecek ve çözüm getirecek eğitim ve eğitimciler fikri programı vardır. Aslında bu kurumların Köy Enstitüleri uygulamaları ile bire bir uyuştuğu fikri günümüzün eğitim uzmanlarınca da ortaya konmuştur. Ancak o yıllarda 1. Dünya Savaşa girmemiz bu projeyi uygulamayı engellemiştir.
Yine Osmanlının son dönemleri, Cumhuriyetin ilk yıllarında Rusya’da olan rejim değişikliğinin de etkisiyle kırsal kalkınma bazı sol, sosyalist entelektüellerin de gündemindedir. Köy enstitüsü fikri ilk kez Amerikalı eğitimci John Dewey tarafından ortaya atıldı. Dewey, özellikle kırsaldaki okulların toplum yaşam merkezi haline getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Yararlı olması dileklerimle, kalın sağlıcakla.
DEVAM EDECEK.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.