KUSURA BAKMAYIN, KUSURUNUZA BAKIN
Dışımızı temizlemekten iç temizliğimize zaman bulamaz olduk. Dışımızı süsleyip çıplak gezmekten korkarken, ruhumuzu doyurmayı düşünmediğimiz için ruhumuzu aç ve açıkta bırakmaktan çekinmedik. “Ayşe beni beğensin, Ali ne şık” desinler diye egomuzu şişirip başkalarıyla yarışa girmekten, kendimiz olmayı ve içe dönüşümüzü erteledik. Sonunda ne merhamet kaldı, ne vicdan ne de insanlık.
Süslenin baylar bayanlar, süslenin. Maalesef, toplum sizin vicdanınıza bakmıyor, cüzdanınıza, kıyafetinize ve süsünüze bakıyor.
Sakın okumayın, ruhunuzu aç bırakın. İçi boş dışı süslü olun. Ne de olsa Nasreddin Hocanın torunlarıyız ve biliriz ki, iç dünyası kirli olanlara bile bu süsler “ye kürküm ye” itibarı getiriyor. Toplumun algısı bu, sizi o yöne itiyor ve rağbet size oluyor.
Dış süsüyle rağbet görenlerin, içlerinin boşluğu yansısaydı dış görünüşlerine, nasıl olurdu acaba? Hala sokaklarda enaniyetle, gösterişle dolaşabilirler, anlamsız anlamsız konuşabilirler miydi?
Egonuza ve süsünüze güvenerek başkalarını yadırgamayın, aklınızla varlığınızı ortaya koyun ve kusur aramaktan vazgeçin. Eğer kusur arayacaksanız, gözlüğünüzü tersten takın. Kendinizi görün, aynayı içinize çevirin. Göreceksiniz ki, dışınızın mamurluğu kadar, içiniz ne kadar mamurmuş veya boşmuş, anlayacaksınız. İşte aynayı içinize çevirmediğiniz için yaşadığınız ve sizde var olan kusurların da farkında değilsiniz. Aradığınız kusur kendinizde vardır ki, kendi kusurunuza ortak aramakta, kendinizce tatmin olup kusurunuzu da yok saymakta, kusursuzluk sanmaktasınız. Kendinizi başkasında kusur arayacağım diye o kadar germeyin. Bende ki kusur sende de var. Ne demiş eskiler; tencere dibin kara, seninki benden kara.
Farkında mısınız, sizin ruhunuz kirlenmiş. Çünkü kusur aramak insanın ruhunu kirletir. Kirlenen ruhta güzel görmeyi, hayattan zevk almayı engellediği için mutsuzluk verir, toplumsal ilişkilerinizin bozulmasına sebep olur. Olaylara ve ilişkilere bakış açınız hep negatif olur, huzuru bulamaz, ruh sağlığınızı kaybederek ilişkilerden ve toplumdan kendinizi soyutlamış olursunuz. Aradığınız kusurla gözünüzü doyurma gayretindesiniz. Oysa sizde aynı kusur vardır da onu bilerek ruhunuzu rahatlatma derdindesiniz.
Anlaşılan o ki, siz mutlu olmak istemiyor, mutsuzluktan zevk alıyorsunuz. Aslında siz başkasında kusur ararken, kendinizi aramaktasınız da farkında değilsiniz. Kendi kusurunuz ve kendi ayıplanmanız, o kusuru görmezden gelip başkasında aradığınız kusurla kendinizden kurtulma derdindesiniz.
Başkasının kusuru için gözünüz fıldır fıldır dönerken, kendi kusurunuz için körsünüz. Ama bakışını ve ruhunuzu kirlettiğinizin farkında değilsiniz. Güzeli görmek yerine kötüyü görmeye odaklısınız. Kendindeki kusuru görmeden başkalarında kusur araman seni mutlu ediyorsa, düşmanlığın o insana olduğu kadar kendinedir de.
Kusur bularak başkalarını ayıplama derdin ve onları değiştirme gayretin, senin önceliğin değildir. Senin önceliğin kendin, senin önceliğin kalbinin arka sokaklarındaki amansız savaşı dindirmektir.
Unutma! Eğer kusur arama düşüncesiyle bakıyorsan, sen kendini mutsuz ederek kendine düşmanlık ediyorsundur. Kendine düşmanlığınla, kendinle barışamayıp, kendi farkındalığını yaratamaman, kendini düzeltememene sebep oluyor, baktığın yerde ve insanlarda lekeyi görmeye, gerçek güzelliği görememene sebep oluyor. Sonucunda ya kırıcı oluyorsun ya da dedikodusunu yaparak rahatladığını zannediyorsun. Dedikodu ve eleştiri yaparken ve kusur ararken, “önce iğneyi kendine, sonra çuvaldızı başkasına batırın.”
Eğer mutlu olmak istiyorsanız, içinize yönelin, içinizi temizleyin, kendinizle barışın, kendi kusurlarınızla uğraşıp kusur aramaktan vazgeçin ve güzel bakıp güzel görmeyi deneyin.
Unutmayın, hepimiz faniyiz, bu âlemde birer konup göçecek olan göçebeyiz. Haydi hep beraber kendi dürüstlüğümüzü, hayatımızı bir kez daha gözden geçirelim. Kimseyi küçümsemeyi, kimsede kusur aramayın, kusura da bakmayın, kusurunuza bakın.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.