Kudüs İslam’ın mukaddes saydığı şehirlerin üçüncüsüdür. İslam’da ilk mukaddes şehir Allah’ın Mescid-i Haram’la şereflendirdiği Mekke-i Mükerreme, ikincisi Taybe olarak da anılan Medine-i Münevvere’dir. Yüce Allah’ın Mescid-i Nebevî ile şereflendirdiği bu şehirde Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kabri yer almaktadır. Üçüncü mukaddes şehir ise Kudüs¸ diğer adıyla Beytül Makdis’tir. Allah bu şehri¸ çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksa ile şereflendirmiştir.

Kuran-ı Kerim¸ Mescid-i Aksa’nın önem ve bereketini¸ Mescid-i Nebevî inşa edilmeden, hicretten birkaç yıl önce ilan etmiştir. Hadisler de Kuran-ı Kerim’in ilan ettiği bu hususu teyit etmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor; “İbadet maksadıyla sefer ancak üç mescide yapılır. Bunlar Mescid-i Haram¸ Mescid-i Aksa ve benim şu mescidimdir.” Kudüs’ün en önemli özelliği peygamberlik yurdu olmasıdır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.)¸ Medine Yahudilerine¸ “Biz Musa’ya sizden daha yakın ve hak sahibiyiz” dediği gibi¸ Müslümanlar Allah’ın peygamber ve elçilerine tüm insanlardan daha yakın ve hak sahibidirler.

Kudüs¸ Filistin topraklarının en önemli bölümü ve aynı zamanda kalbidir. Kudüs¸ Filistin’in ebedi başkentidir. Kudüs aynı zamanda Miraç hadisesinin yaşandığı mekândır. Cenab-ı Allah Kudüs’ü bereket sıfatıyla birlikte Kuran-ı Kerim’in beş yerinde zikretmiştir. İsra suresinde Mescid-i Aksa’yı “Çevresini mübarek kıldığımız” (İsra 17/1) olarak niteleyerek methetmiştir. Kudüs¸ Müslümanlara göre bir ribat ve cihad yurdudur.   

1948 yılında Filistin topraklarında İsrail’in kurulmasıyla birlikte Siyonistler tarafından planlı bir şekilde Kudüs’ün Yahudileştirilme süreci de başladı. İsrail¸ uluslararası antlaşmaları hiçe sayarak Filistinlilere ait toprakları işgal etti ve ele geçirdiği topraklara dışarıdan getirdiği Yahudileri yerleştirdi. Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen İsrail hâlen bu işgalci tutumunu sürdürüyor.

Siyonistlerin en büyük hedefi İsrail’in başkentini Tel Aviv’den Kudüs’e taşımaktır. Batı Kudüs’le yetinmeyen İsrail bir Filistin şehri olan Doğu Kudüs’ü de ele geçirmeye yönelik çabalarından hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Kudüs’te Filistinlilere Siyonist zulmü devam etmektedir. Çoğu zaman tadilat ve inşaat ruhsatı bile verilmeyerek evlerini satmaya zorlanmaktadırlar. Satın aldıkları yerlere İsrail bayrağı asarak Müslümanları tahrik etmeye çalışan Yahudiler¸ Filistinlileri yıldırmak için olmadık yöntemlere başvurmaktadırlar. Kudüs’te yaşayan Müslümanların diğer Filistin şehirlerine gitmeleri zalimlerin iznine bağlıdır. Hatta çoğu zaman Mescid-i Aksa’ya girmelerine bile izin verilmemektedir.    

ABD Başkanı Trump 28 Ocak 2020 tarihinde İsrail Başbakanı Netanyahu ile birlikte Beyaz Saray’da İsrail-Filistin sorununa çözüm geliştirme iddiasındaki “Asrın Anlaşması” planını açıkladı. Filistinlilerin içinde olmadığı bu tek taraflı anlaşma Arap dünyası tarafından da kabul görmedi. Arap Birliği’nin Kahire’de yaptığı olağanüstü toplantıda Trump’ın barış planı reddedildi. Çoğu konuda ABD’nin yanında yer alan Arap devletleri de bu toplantıda doğru olanı yapıp planı reddettiler. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas “Tarihe Kudüs’ü satan bir lider olarak geçmeyeceğim” diyerek anlaşmayı tanımadığını ilan etti. Bu plan önümüzdeki günlerde Kudüs’ün yeni olaylara sahne olacağının bir işaretidir. ABD’nin tutumu kabul edilebilir bir şey değildir. Bizler her yerde bu kararı tanımadığımızı¸ bu karara karşı olduğumuzu yüksek sesle dile getirmeliyiz. Bu aşamada bize düşen görev ABD’nin İsrail politikalarına karşı çıkmaktır.  

Kudüs sadece Filistinlilerin ya da Arapların değil bütün Müslümanların meselesidir. Nasıl Mekke¸ Kâbe ve Mescid-i Haram¸ Suudi Arabistan’ın bir meselesi değilse Kudüs ve Mescid-i Aksa da böyledir. Kudüs konusunda her Müslüman¸ Filistinlilerin yanında yer almak zorundadır.