Gezginler için bazı yerlerin anlatılamayan bir çekiciliği vardır. Bu şehirleri defalarca gezseniz de sıkılmazsınız. Akşehir de böyle bir yerdir. Hele bir de geziniz Nasreddin Hoca’yı anma günlerine rastlamışsa daha başka bir anlam kazanır. Festival süresince Akşehir adeta bir kültür sanat şehrine dönüşür. Nasreddin Hoca Festivali, Akşehir’in en önemli turizm faaliyetidir. Bu etkinlik sayesinde neredeyse kültür sanat camiasından Akşehir’e yolu düşmeyen yok gibidir. İlk olarak 1959’da düzenlenen Nasreddin Hoca Şenlikleri ülkemizde istikrarlı olarak yapılan en eski festivallerden biridir. Festival kapsamında düzenlenen uluslararası karikatür yarışması da farklı ülkelerden sanatçıların katıldığı seçkin yarışmalardan biridir.         

Nasreddin Hoca, adı Akşehir’le bütünleşmiş bir halk bilgesidir. Akşehir denilince ilk olarak onun adı akla gelir. İlim tahsil etmek için Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Hortu köyünden Akşehir’e gelmiştir. Daha sonraki yıllarda Akşehir’de müderrislik ve kadılık yapmıştır. Selçuklu döneminde Akşehir’de yaşayan Nasreddin Hoca vefat ettikten sonra buraya defnedilmiş ve mezarının üzerine daha sonra türbe yaptırılmıştır. Hoca, Türk dünyasında da tanınan bir nüktedandır.         

Akşehir, Konya’nın ilçeleri içerisinde tarihî dokunun en iyi korunduğu yerlerden biridir. Stratejik bir konumda olduğu için hem Selçuklular hem de Osmanlılar şehre önem vermiştir. Akşehir, tarihten gelen önemini Cumhuriyet döneminde de kaybetmemiş ve Kurtuluş Savaşı sırasında Batı Cephesi Karargâhı olarak stratejik bir görevi üstlenmiştir. Tüm dönemlerde ilgi odağı olmasına rağmen Akşehir’in Selçuklu şehri olma vasfı daha ön plana çıkar. Selçuklunun mührü hâlâ Akşehir’in her köşesinde mevcuttur. Ulu Camii, Altın Kalem Mescidi, Güdük Minareli Mescit, Hacı Hamza Mescidi, Hıdırlık Mescidi, Ferruh Şah Mescidi, Kalaycı Mescidi, Kızılca Mescidi, Kileci Mescidi, Ayasofya Mescidi, Taş Medrese Mescidi, Emir Yavtaş Türbesi (Reis Kasabası), Taş Medrese, Seyyid Mahmut Hayrani Türbesi, Eyüp Dede Türbesi ve sur kalıntısı Selçuklular devrinden günümüze ulaşabilen yapılardır. Akşehir bu eserlerle Selçuklu Şehri unvanını fazlasıyla hak eder. Selçuklu yapılarının çoğu bakımlı ve kullanılabilir durumdadır.

Akşehir’de yer alan tarihî eserler elbette sadece bunlarla sınırlı değildir. Akşehir merkezde İplikçi Camii, Meydan Hamamı, Alanyurt Köyü’nde Şeyh Hasan Türbesi, Savaş Köyü’nde Bermende Hamamı Beylikler devrinde inşa edilen yapılardır. Hasan Paşa Camii, Molla Taceddin Türbesi, Mustafa Turabi Türbesi, Yukarı Hamam, Orta Hamam, Doğrugöz Kasabası Camii, Yılan Yusuf Köprüsü (Reis Kasabası), Batı Cephesi Karargâhı, Ticaret Lisesi, Rüştü Bey Konağı, Hacı İbrahim Efendi Çeşmesi, Yağcılar Çeşmesi ve Ulu Camii Çeşmesi ise Osmanlı döneminde yapılan eserlerdir. Saydığımız eserler sadece günümüze ulaşabilenlerdir. Bir de zaman içerisinde çeşitli sebeplerle yok olanlar vardır. Bu tablo sanırım tarih boyunca Akşehir’in ne kadar önemli bir yerleşim birimi olduğunun iyi bir kanıtıdır. Akşehir günümüzde de bir cazibe merkezi olma özelliğini korumaktadır.   

Son olarak bir de Akşehir Arastası’ndan bahsedelim. Tarihî şehirlerin en hareketli ve en canlı yerleri bedestenler ve arastalardır. Ticari hayatın kalbi buralarda atar. Son yıllarda eski şehirlerde alışveriş kültürü değişse de bedesten ve arastalara olan ilgi devam ediyor. Bir şehrin nabzını tutabileceğiniz yerler genellikle geleneksel alışveriş yerleridir. Bizlere Osmanlıdan yadigâr kalan çarşılar hâlâ birçok tarihî şehirde olanca canlılığı ile yaşıyor. Akşehir köklü bir geçmişe sahip olduğu için mutfak kültürü de bir hayli zengindir. İşin en sevindirici yönü ise bu zengin mutfak kültürünün hâlâ yaşatılıyor olmasıdır. Arasta’da bulunan lokantalarda hâlâ Akşehir’e ait leziz yemekleri bulmak mümkündür. Akşehir yahnisi, ekmek aşı, etli sarma, Akşehir güveci, mantı, mercimekli ve peynirli bükme, gül böreği, su böreği, peynir baklavası, saraylı baklava Akşehir’e has yemeklerden bazılarıdır.