Şeker kotaları ve şeker pancarı
Şeker, 3 beyazdan biri olarak yıllardır iç politikaya konu olmuş bir gıda maddesi. 1926 da 2 şeker fabrikası tesisi ile başlayan serüven 1934-35 de 2, 1950-60 arasında ilave 13 fabrika ile taçlandı. Sonraki 50 senede 20 fabrika daha katılarak, günümüzde 33 fabrika ile devam ediyor.
Şeker fabrikalarını diğer kamu-özel birçok fabrikandan ayıran en önemli özellik başlangıçtan itibaren sözleşmeli modelle ve kooperatif aracılığı ile üretim yapmasıdır. Bunu tütün ve pamuk üretiminde de yapsa da, sürdürülebilir olmamıştır. Bun manada şeker fabrikaları ve bunun ilk başlatıcısı Türkşeker’e (Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.) ülkemiz çok şey borçludur ve özelleşmelere rağmen halen ayaktadır.
Türkiye’ de tüm Şeker fabrikaları 1991’e kadar (1950-60 arasında kurulan 5 kooperatif fabrikası da dâhil) Türkşeker organizasyonu ile yönetilmiştir. Sonrasında özelleşme yasaları ile öncelikle 5 kooperatif (Kayseri, Konya, Kütahya, Amasya, Adapazarı) fabrikası kendi sahipleri kooperatiflerine, devredilmiştir. Devam eden özelleşme süreçlerinde çeşitli değişimlerle; 15 devlet, 6 kooperatif ve 12 si özel şirketlerde olmak kaydı ile 33 şeker fabrikası faaliyet göstermektedir. Bu fabrikaların birkaçı hammadde üretiminde yetersizlikler sebebiyle atıl durumda veya düşük kapasite ile çalışmaktadır.
Ülkemde şeker sanayi, şeker pancarı tarımı ve şeker üretim politikaları oldukça tartışmalı süreçler geçirmiş, geçirmeye de devam ediyor. Özellikle özelleşme politikaları, Nişasta Bazlı Şekerler (NŞB), şeker kotası ve fiyatları üzerinde tartışmalar hala günceliğini korumaktadır, diyebiliriz.
Şeker temel gıda maddelerinden biri olması ve hammadde üretiminden, işletme, sanayi mamullerine işleme ve satış (pazarlama) konularını içine alan bir sektör olması ile böyle büyük sektörü yönetmek ve herkesi memnun etmek pek de kolay değildir. İşin içine bir de uluslararası politikalar ve şekerin rakibi NŞB girdiği zaman iş daha da zorlaşmaktadır.
Konu tüm muhataplar temelinde de bundan farklı değildir. Pancar üreticisi zam, rekabet için fabrika ucuz hammadde, tüketici ucuz şeker talep etmekte, iktidarlar ise bütçede açık vermek istememekte. İşin en sıkıntılı tarafı ise çoğunlukla sulanarak yetişen şeker pancarının üretim alanlarında su arzında ki daralmalardır. Tüm bunları doğru uygulamalarla bir araya getirmek pek de kolay olmamaktadır.
Şeker pancarı üretimimiz 20 milyon tona, şeker üretimi de 3 milyon tona, şeker sektörünün değeri de 3 milyar dolara yaklaşmış olmakla birlikte, bu sektör doğru politikalarla ayakta kalmak zorundadır.
Geçen hafta 2024-25 pazarlama yılı şeker kotaları dağıtıldı. Buna göre pancar şekeri A+B kotası 2 979 113 ton oldu. İşletme bazında en büyük payı 1.064 000 ton ile Türkşeker; ikinci sırada 496 bin ton ile Kayseri şeker, üçüncü sırada 480 bin ton ile Konya Şeker yer aldı. Bu değer şeker ihtiyacımızın 2/3 üne tekabül eder. Diğer şeker fabrikalarının çoğu da üretimini Orta Anadolu ve geçit bölgelerinde yapıyor. Şeker pancarı iklim değerleri itibariyle yüksekliği 1000 m ve daha serin yerleri sevmektedir. Bu da ancak İç Anadolu ve Geçit bölgelerinde şeker pancarı üretiminin ekonomik yapıldığı anlamına gelir.
Konuyu şeker pancarı için teknik taleplere getirecek olursak, ekonomik ve doğru üretim için ancak yeterli yağış veya yeterli sulama suyuna ihtiyaç vardır. Öyle de şu an üretim yapılan yerlerin % 90’ın da yeterli yağış olmadığı gibi, sulama suyu potansiyeli de giderek düşmektedir. Pancar tarımı ve su ihtiyacını bilmeyenlerin “kota dağılımında haksızlıklar yapılıyor” itirazlarının hiçbir anlamı olmadığı gibi, konu ortamı karıştırmaktan veya kendini öne çıkarmaktan başka bir şey değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.