SÖZ GÜMÜŞSE SUKUT ALTIN MI?
Herkes “söz gümüşse sukut altındır” der. Sukutun bir kurtuluş olduğunu, insanın susması gerektiğini hatırlatırlar. Çünkü çok konuşmanın hata doğuracağı düşüncesi hâkimdir. Bu kişiden kişiye, bilgiliden bilgisize göre değişir. Konuşan kişi konuştuğu konuda bilgiliyse, akılıysa ve ne konuştuğunu, konuştuğunun yeri olup olmadığını bilirse, onun konuşması, sukut etmesinden iyidir. Ama yerli yersiz ve ne konuştuğunu bilmeyen uzun uzun konuşan, başkalarının konuşmasına izin vermeyen insanın inandırıcılığı kalmaz, konuşmaları kulak tırmalar. Hata yapma ihtimali yüksek, dinlenme ihtimali ise zayıftır, insana usanç getirir.
Ama cahilse, ne konuştuğunu bilemeyeceği için boş ve saçma konuşacak, yerini ve zamanını bilmediği için aklına ne gelirse söyleyecek, hiçbir şey bilmediği halde bilir gibi davranacak, daldan dala konuşarak ne konuştuğunu bilmeyecek, o da usanç verip dinleyicisi sıkılacak. Yani cahil insan, az da konuşsa, çokta konuşsa, konuşması hatalı olacak. Böyle insanlar için sukutun faydası, konuşmasının faydasından daha çoktur. Kendini korumuş olur, dinler ve bilgilenir. Bilgili insanın konuşması da suskunluğundan daha yararlıdır. Eğer insan, yararı ve zararı biliyorsa, ona göre davranır. O halde insan biliyorsa yeterince konuşmalı ve bilmiyorsa da öğreninceye kadar susmalı.
Kendinden haberi olup yararını ve zararını bilerek konuşan veya konuşmayan insan, insanlık erdemine ve şerefine sahiptir. En kötüsü de yararı ve zararı bilmeden, konu hakkında hiçbir şey bilmediğini bildiği halde konuşmaya çalışıyorsa, cahil ve aptaldır.
Aslında akıllı olarak bilinen insan konuşmuyor da susuyorsa, bilinir ki, onun sukutu dinleyiciliğinden, bilgilerini tazelemek, yeni bir şeyler öğrenmek ya da konuşmanın yeri olup olmamasından kaynaklanıyordur ve belki de kendini gizleme derdindedir. Çünkü her şey her yerde konuşulmaz, gereksiz konuşma da yapılmaz.
Peki ya aptal insan ne yapar? O da sukut etmesini bilmez, yerli yersiz her şeyi konuşma derdindedir. Cüretkârdır, ayıplanma ve dinlenme diye de bir kaygısı yoktur. Çünkü onun da varlığını ispat etme düşüncesi vardır.
Ama toplum da insanlar, susanın bilgisi ve bilgisizliğine bakmaksızın konuşmamasını acizlik olarak görürler. Cahilin halinden anlayan bilgili kişi, onun ne kadar gereksiz konuşan geveze olduğunu, konuşmak istese söz alamayacağını bildiği için susmayı yeğler. Aslında, akıllı insanın, cahil bir insanın yerli yersiz konuşmasından dolayı orada olması, ona bir zulümdür. Çünkü geveze insan susmak bilmez, kimseye de doğruyu söyleme fırsatı vermez.
Peki, cahilin konuşmasını dinlemek zorunda kalan ve onun bu zulmüne katlanan akıllı kişi neden konuşmaz? Çünkü akıllı kişi, konuşacağı insanları, yeri ve zamanı bilir. Her şartta konuşmaz. Çünkü cahilin konuştuğu yerde konuşsa, konuşan cahil insanın onu dinlemeyeceğinden dolayı susarak, tartışma ortamı doğurmak istememesinden kaynaklanır.
Aslında bilgili olan insanın susması, tartışma acısı çekmekten, yorgun olmaktan kurtulmak ve kafasını boş çekişmelere yormamasından kaynaklanır ve suskun olması da vereceği en iyi cevaptır. Akıllı ve bilgili insan bilir ki, çok konuşma düşüncesinde olursa, onu susturmaya zorlarlar ve bu da onun için bir ayıp olacağını bilir ve buna fırsat vermez.
Değil mi ki, konuşması isteninceye kadar susan bilgili ve akıllı insan, susması istenip ayıplanacak cahilden daha kazançlıdır. Bu da ona itibar kazandırır.
Çünkü insanın konuşması, olumlu ya da olumsuz yanlarını ortaya koyar. Eğer akıllı ve bilgiliyseniz, konuşmayıp suskun kalırsanız, sizin hakkınızda kimse olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapamaz. Bununla da insanların kendisi hakkında hüküm verme yolunu kapatmış olur. Konuşması gerekse de başkaları tarafından eleştirileceğini bildiği için başkaları sözünü eleştirmeden kendisi içinde eleştirir, ölçer tartar, ondan sonra konuşur. Çünkü her söz olumlu ya da olumsuz kayda geçer. O yüzdendir konuşmadan önce sözlerini tartması ve doğru şeyler söylemeye çalışması.
Ama cahil insanın böyle bir düşüncesi olmadığı için ayıplansa da kısa bir duraklamayla, konuşmasına kısa bir ara vererek boş ve bilgisiz konuşmaya devam eder. Ama bilmez ki, cahilce sözler, insanı doğrulardan, doğruluktan ve hakikatten uzaklaştırır.
Ulu orta, yerli yersiz konuşmayın. Öyle bir kaptırırsınız ki kendinizi, ne söylediğinizin farkında olmaz, söz ağızdan çıkınca da geri dönüşü olmaz. Artık söz sizin değildir ve sözünüzü de geri almanız bir fayda vermez size.
Siz siz olun, sözün nereye varacağını düşünerek konuşun ya da ağzınıza kilit vurun ki cehaletinizle sözünüz şerre yol açmasın. Unutmayın, suskunluk bir kilittir, onu açacak sözse, şerrin anahtarıdır. Suskunluk kilidini açacak şer sözlerinden uzak durun.
Susanla konuşan cahil arasında ki en ince nokta şudur ki; “susan değerlendirir, konuşan değerlendirilir.” Bütün mesele bu.
“Biliyorsan konuş âlim desinler, bilmiyorsan sus âlim sansınlar.” Korkmayın, bilmiyorsanız susun. Bunu yapmakta size erdem kazandırır, bu da en büyük erdemdir.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.