Mükremin Kızılca

Mükremin Kızılca

Tava inini bulduk

Tava inini bulduk

Tava inini ilk defa Ermenek Şiirleri Seçkisi çalışmamız sırasında duyduk ve okuduk.

Büyük çoğunluğu Ermenek, Sarıveliler ve Başyaylalı 180 şairimizin 450 şiirinden oluşan eserde bir şiirdeki dörtlük içinde “tavı ini” diye geçiyor, dörtlük şu şekildedir:

“Eğer kusur varsa bakmadan affet,

İçtiğin anlarda fakiri yâd et,

Bir gün olup yine kavuşacağız,

Gizlice ortadan savuşacağız,

Ya tavı inine yahut Tekke'ye,

Ya Yassı Kaya’ya veya Mekke’ye.”

Şiir, Ankara Ermenekliler Drneği başkanı Sayın Talat Seyhan beyin babası Mehmet Seyhan merhumun 1950’lerde yazdığı bir şiirdir.

whatsapp-image-2024-08-25-at-12-14-09-2.jpeg

Burada “tavı” kelimesinin ne demek olduğunu, olabileceğini düşündük ama böyle bir in bilen yoktu. Ermenekli arkadaşlara sordum tavı veya tazı diye bir in bilen olmadı.

Ancak Ankara'da ikamet eden Sayın Handan Sayıcı Hanım tavini'nin kendi bağlarında olduğunu söyleyince hemen harekete geçtik.

Şiirde tavı ini şeklinde geçen tabirin aslında tava ini olduğuna kesinlikle kanaat getirdik ve 20 Ağustos 2024 günü Handan Hanım ve Yaşar Yalçın beyle üçümüz Kirse önünün karşısındaki yani Güneyyurt tarafına geçince sol altta çevre yolu ve Yassı kaya mezarlığı arasındaki bağlarına gittik.

Handan hanım bize Yassı kaya yoluna yani mezarlık yoluna girdikten sonra şu karşıdaki diye gösterdiler ve aşağıdan çevre yoluna inen yoldan beraberce çıktık.

Bu arada yani Kirse önü ile alttan çevre yolu ve doğudan da Yassı kaya mezarlığı arasında kalan geniş bağa girdiğimizde kendimizi adeta bir cennette farz ettik.

whatsapp-image-2024-08-25-at-12-14-09-1.jpeg

Burası dev pelitler, kavaklar ve her türlü meyve ağacıyla donanmış konaklama kışlama mekânlarının olduğu geniş bir yerdi.

Bağın içerisinde çardaklar, havuzlar, Pınarlar, meyveli meyvesiz bütün ağaçlar Ermenek’in vazgeçilmez dev ceviz ağaçları adeta gökyüzünü görmemizi engelliyordu.

Tava ini - tavini altına geldiğimizde Kirse önü ile aramızda Güneyyurt yolu geçiyordu.

Afacan olarak bilinen Mustafa ve Seyde Sayıcı ailesinin bu geniş bağı artık neredeyse terk edilmeye yüz tutmuş haldeydi ve büyük bir bakım istiyordu.

Aslında bu durum sadece bu bağ için değil Ermenek’teki hemen hemen bütün bağların, bağ arasındaki bağların, Güneyyurt’ta yer bağların, Başyayla’daki Hisar önündeki bağların ve daha görmediklerim duymadıklarım çevremizde nice bağların akıbetidir.

whatsapp-image-2024-08-25-at-12-14-09.jpeg

Çünkü okuma yüzdesi oldukça yüksek olan bölgemizde insanlar çocuklarını okuttular, okutamadıklarını sanayiye gönderdiler ve karı koca evde yalnız kaldılar. Bu nedenle de artık sanayileşmenin hâkim olduğu ülkemizde ve yöremizde eskisi gibi öküzlerle eşeklerle çift sürme dönemi bitmişti. Her şey traktörle modern makinelerle hallediliyordu bunun için de birkaç evlek, üç beş dönüm yeri olanların veya Sarp arazisi olanların buraları bu makinelerle işlemesi çok zordu.

Sonuçta bağlar, meralar, yaylalar işlenmediği için orman dairesi kendi üzerine kaydetti.

Oysa 20 Cevizlik bir bağ düşünün, bu 20 Cevizlik bir bağda yılda 500 kg ceviz elde edilir bu yarım ton cevizi bugün itibariyle 200 liradan satsanız bile yıllık 100.000 lira demektir.

Oysa devletimizin halktan alıp kendi üzerine tapuladığı kaydettiği bu ormanların 20 Cevizlik bir evleğini çamla donatsa bu çam yüz sene sonra anca kesime gelir ve 100 sene sonra kestiğinde de alacağı sadece bir yılda alınan ceviz bedeli kadar bile asla etmeyecektir. Oysa yüz yılda bu cevizler sahibini ihya ettiği gibi ülkemizi gıda alanında kendisine yeterli ülkeler sıralamasından çıkarmayacaktı.

Tava ininin önüne geldiğimizde bağın sahibi, Ermenek Şivesi adlı yaygın ve saygın gurubun kurucusu, Afacan ailesinin kızı Sayın Handan Sayıcı bize ortamı ve ini şöyle tanıttı:

“Gördüğünüz gibi in, yukarıdaki tavan kısmının aşağıya çökmesi ile ortadan kalkmak üzere.

Eskiden bu in 3 metre yükseklikte idi içinde ayakta gezinirdik hatta anneannem giller burada düğün yaptıklarını söylerlerdi.

Bizim zamanımızda ise 70'li 80'li 90'lı yıllarda bu bağda yazın bu tava ininin içine yataklarımızı serer yatardık bir köşesini Ocak yapar yemeklerimizi pişirirdik.

Gördüğünüz gibi tava şeklindeki inin tavanı soldan bir kayaya dayansa da sağ tarafı yere dayanmış ve koca incir ağaçlarını yere yaslamış haldedir.

Bu durumun fazla değil 20-30 yıl önce olduğunu tahmin ediyorum ve halen bu yamulma ve yere öbür tarafının da tamamen yaslanması ağır ağır sürmektedir.

Biz çocukken 70'li 80'li yıllarda burası muhteşem bir bağdı önündeki asmasız alana ekin ekerdik, harmanımızı burada kaldırırdık, gece barınağımız, gündüz gölgeliğimiz bu tava ini idi.

Tava ininin etrafını gördüğünüz gibi kelebek yuvaları sarmış durumda halen oldukça nemli olduğundan kelebekler uçuşmakta ve üremeye devam etmektedirler.

Tava ininin taban kısmı tamamen say şeklindeydi yani sıvanacak bir toprak falan değildi yaklaşık 2,5 - 3 metre yüksekliğindeki tava şeklindeki tavanı ise dümdüz adeta bir tavayı andıran pürüzsüz bir taştı.

Artık bu bağı tamamen topladım ve şimdilik geçici olarak bir bakıcı yerleştirdim. İnşallah Ankara'dan tamamen Ermenek’e yerleşirsem bağı eski haline getirmeyi planlıyorum.”

Handan hanıma teşekkür eder kolaylıklar diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mükremin Kızılca Arşivi
SON YAZILAR