Yargının hızı pes dedirtiyor
Gezi Parkı, başlangıç itibariyle çapsız bir şekilde başladı.
Olayın oluş şekli lokal görülse de olayın mahallinde yer alan yerel güçler ve onları dünyaya servis eden medya mensuplarına bakıldığında global ölçekte gerçekleşen bir isyan hareketiydi.
Maalesef Gezi Parkı sonrasında başkaldıran Fethullahçı terör örgütü, isyanın yurt içi ve dışı bağlantılarını ört pas etmek için elinden geleni yaptı.
Ne ortada dönen para trafiği, ne yangına körükle giden oluşumlar ve ne de olayın yurt dışı bağlantıları ortaya çıkarılabildi.
Açılan davalar demokratik hak bağlamında değerlendirilerek herkesin ettiği yanına kar bırakıldığı gibi ölenlerde öldüğü ile kaldı.
Her ne kadar havuz denilen medyanın gücüyle olay püskürtülmüş, seçimler Erdoğan ve Ak Parti lehine sonuçlanmış olsa da kıl payı kaçırılan seçimler alınması gereken daha çok yol olduğunu gösterdi.
Mahiyeti tam olarak ortaya çıkarılamayan Gezi Parkı organizatörleri şimdi de PKK ile ülkeyi dizayn etmek peşinde.
Düzenli ordulara karşı başarılı olunamayacağını bilen PKK ölümüne bir başkaldırı ile hendeklerin arkasındaki yerini koruyor.
PKK’nın direniş azim ve kararlılığının arkasında yatan en görülür neden medya gücü.
Medya PKK’ya en üst düzeyde moral ve motivasyon veriyor. Yerine göre tarafları kışkırtmak yerine göre kutuplaştırmak ve göç edenlerin göç etme nedenlerini ajite etmek gibi çok fonksiyonlu bir görev icra ediyor.
Tabi buna yurt dışı basın ve bürokratik bilgi alış-verişini de ilave etmek lazım.
PKK’nın yerel değil uluslararası düzeyde etkin bir gücü olduğu bilinirken devlet, terörle mücadelede maalesef arzu edilen adımları atamadı.
Sahada güçlü olan devlet, PKK’ya moral, motivasyon ve yurtdışı desteği sunan medya hakkında gereğini yapamadı. Özellikle yargı organlarının işi ağırdan alması artan şehitlerin ve uzayan hendek çatışmalarının asıl müsebbibi.
MİT tırlarını gündem yapan Cumhuriyet Gazetesi’nin 29 Mayıs 2015 tarihli “İşte Erdoğan’ın saklamaya çalıştığı silahlar” başlıklı haberinin iddianamesi 7 ayda hazırlandı.
Can Dündar ile Erdem Gül’ün mahkeme süreci de hesaba katılırsa yargının kaplumbağa hızı, ülkenin başını ağrıtacak gibi. Yargılamanın uzun zamana yayılması esnasında yerel ve uluslararası medyada ilgili haberlerin işleniş şekli Türkiye’nin itibarını yerle bir etmeye yetiyor da artıyor bile.
Yargı, altı ayda bir iddianame hazırlayamazken Cumhuriyet Gazetesi, soruşturmanın açıldığı günden bu güne her manşeti ayrı bir iddianame konusu olarak yayın hayatına devam ediyor.
Yargının görevi olmasına rağmen terör destekçisi medyaya seyirci kalıp siyaset kurumun devreye girmesi sonrası iddianame hazırlaması, ülkenin yurtdışında basın hürriyeti konusunda sorunlu bir görüntü vermesine de yol açıyor.
Millet, PKK yanlısı atılana her manşet ve yorum karşısında kahrolurken yargının yavaş, soğukkanlı tavrı gerçekten pes dedirtiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.