Ak Manastır
Efsaneye göre Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled, Ak Manastır’ın üst yanındaki yardan düşmüş ve Aziz Khariton tarafından kurtarılmıştır. Bu kerametten dolayı Mevlâna Dergâhı, manastır kandillerinin zeytinyağı ihtiyacını karşılamaya başlamış ve Çelebi Efendi, her yıl bir gecesini burada ibadetle geçirmiştir. Sille’nin dinler tarihindeki önemli yapılarından olan bu manastır uzun yıllardan beri askerî bölge içerisinde yer almaktayken 3 Mayıs 2018’de Millî Savunma Bakanlığı ile Konya Büyükşehir Belediyesi arasında bir protokol imzalanarak cephanelik arazisinin belediyeye devrine karar verilmiştir.
Ak Manastır’dan ilk bahseden kişi olan Alman seyyah Carsten Niebuhr, Aralık 1766’da yaptığı ziyarette manastırı şöyle tasvir eder: “Konya yakınında bir dağda hâlâ meskûn ve kilisesi ile muhtelif hücreleri kayadan oyulmuş bir Rum manastırına rastlanır.” Hristiyan devri arkeolojisi bakımından Anadolu’yu en iyi tanıyan arkeologlardan biri olan William Mitchell Ramsay, Ak Manastır hakkında bilgi verirken manastıra Müslümanlarca da önem verildiğini açıklar: “Bu manastır, şehrin beş mil kadar kuzeybatısında ve St. Philip (Takkeli Dağ) dağının hemen dibinde, kayalık dar bir vadi içindedir. St. Chariton Manastırı vadinin kuzey tarafındaki dik bir uçurumun altında olup, Müslümanlarca da kutsal sayılmaktadır. Ortasında bir mescit bulunmaktadır. Mevlevi dervişlerinin başı olan Çelebi Efendi, her yıl buraya zeytinyağı vakfeder. Türklerin bu saygısının sebebini bildiren efsaneye göre, ilk Çelebi Efendilerden birinin veya doğrudan doğruya tarikatın kurucusu Celaleddin’in kendi oğlu, bu uçurumdan düşerken, Aziz Khariton tarafından kurtarılmıştır”
Ahmet Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri adlı eserinde şöyle bir olaydan bahseder: “Arkadaşların hakikati bilenlerinden nakledilmiştir ki: Deyr-i Eflâtun Manastırı’nda birçok fenleri bilen yaşlı, hakîm bir rahip vardı. Arkadaşlar gezmek için oraya her geldiklerinde bu rahip onlara türlü hizmetlerde bulunur ve çok itikad gösterirdi. Çelebi Arif’i de çok severdi. Bir gün arkadaşlar, sen Mevlâna’yı nasıl gördün ve nasıl bildin? Diyerek ondan bu itikadının sebebini sordular. Rahip dedi ki: Siz onun kim olduğunu ne biliyorsunuz? Ben ondan hadsiz kerametler, birçok mucizeler görmüş ve onun candan bir kulu olmuşum. Geçmiş peygamberlerin hayatlarını İncil’de ve onların kitaplarında okumuştum. Hepsini onun mübarek zatında müşahede ettim. Ve onun hakikatine iman getirmişim. Yine bir gün burayı şereflendirmişti. Kırk güne yakın, bir hücrede halvet etti. Halvetten çıktığı vakit onun mübarek eteğini tuttum ve: Yüce Tanrı Kuran-ı Mecid’de, ‘Sonra onlardan cehenneme girmeye lâyık olanları biz daha iyi biliriz’ (Meryem, 70) buyurmuştur. Mademki hepsinin gidişi ateşe olacak, o halde İslam dininin bizim dinden üstünlüğü nedir ve bu nasıl olacak? Dedim. Mevlâna hiçbir şey söylemedi. Bir an sonra işaret edip şehre doğru yola koyuldu. Ben de o ulu kişinin arkasından yavaş yavaş gidiyordum. Mevlâna birden bire şehrin kenarında bulunan bir fırına girdi. Fırıncılar, fırını kızdırmışlardı. Benim siyah ince, ipek elbisemi aldı, kendi ferecesine sarıp fırına attı. Başını önüne eğerek bir müddet bir köşede oturdu. Büyük bir dumanın çıktığını gördüm. Kimsede söz söylemek mecali yoktu. Ondan sonra Mevlâna: ‘Bak!’ diye buyurdu. Baktım, fırıncının mübarek fereceyi dışarıya çıkarıp Mevlâna Hazretlerine giydirdiğini gördüm. Ferece tertemiz olmuştu, benim ipek elbisem ise tamamıyla yanmıştı. Mevlâna: ‘Biz böyle gireriz, siz de böyle girersiniz’ buyurdu. Bunun üzerine derhal baş koyup mürid oldum”
Ak Manastır, Orta Anadolu’da sıkça karşılaşılan ve kolayca işlenebilen tüf kayaların oyulmasıyla inşa edilmiştir. Kayaların beyaz renkte olmasından dolayı bu yapıya Ak Manastır denilmiştir. Manastır yapısal olarak incelendiğinde kayalara oyulmuş iki kilise, ayazma, keşiş hücreleri, çeşitli mekânlar ve bir podyumdan oluşur. Manastırdaki kiliselerden biri Hz. Meryem’e ithaf edilmiştir. Bu kilise, mağara gibi kayaya oyulmuştur. Kapısı güneyde bulunan kilisenin önünde, toprak seviyesinin altında kutsal kuyu bulunmaktadır. Coğrafi yapı bakımından su bulunması mümkün görünmeyen bu noktada bulunan su, Aziz Kharito’nun bir mucizesi olarak kabul edilmektedir. Ak Manastır’daki diğer kilise ise tek neflidir. Templonu sağlam olan kilisenin duvarlarında kırmızı aşı boyasından yapılmış süslemeler bulunmaktadır. Zeminde bulunan mezar izlerinden burasının bir mezar kilisesi olabileceği akla gelir
Erken Hristiyanlık döneminin Konya’daki en önemli yapılarından birisi olan Ak Manastır uzun yıllardan beri askerî alan içerisinde yer aldığı için pek fazla kişi tarafından bilinmemektedir. Son yıllarda yapılan restorasyonlar, yeni açılan müzeler ve ticarî işletmeler sayesinde şehrimizin önemli turistik bölgelerinden birisi olan Sille’yi ziyaret edenlerin sayısı da her geçen gün artmaktadır. Sille’nin çok yakınında yer alan Ak Manastır’ın turizme kazandırılması özellikle Konya’ya gelen turist sayısını olumlu yönde etkileyecektir. Anlatılan menkıbeler sebebiyle Ak Manastır, Mevlevilerce de manevî değeri olan bir yerdir. Selçuklu döneminde tamir görmesi ve içerisinde bir de mescit bulunması ise buraya ayrı bir değer katmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.