Ayasofyada bir Cuma Namazı
Geçen hafta bir toplantı sebebiyle İstanbul’da idim. İstanbul’a sıkça giderim ancak Ayasofya’da Cuma namazı kılmak nasip olmamıştı. Görevi ifa ettikten sonra birkaç arkadaşla Cuma namazını Ayasofya’da kılmak üzere sözleştik. Nitekim öyle de oldu.
Farklı bölgelerden geldiğimiz için namazdan 2 saat önce geldim ve Gülhane Parkı, Ayasofya ve çevresi, Sultanahmet meydanını gibi önemli bölgeleri de ziyaret etme fırsatını bulmuş oldum. Sultanahmet Meydanı hariç diğer bölgeleri de neredeyse 20 senedir görmemiştim. İyi de oldu.
Dedim ya, İstanbul’a sıkça giderim zira çocuk ve torunlarım İstanbul’da ikamet ediyor. Kızım ve küçük oğlum eğitim, büyük oğlum da iş için İstanbul’a gelmişlerdi, bir daha dönmediler. Eh, İstanbul’a her ne şekilde olursa olsun gelen, bir daha geri dönmüyor.
Gülhane Parkında uzun yıllara göre pek bir değişiklik görmedim. Tayyip Bey’in ilk İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde Park-Bahçeler müdürü olan bir meslektaşımı ziyarete gitmiştim. Bu arada daha önceden esrarcı, ayyaş, yankesicilerin kol gezdiği bu yerin bir Ülkücü Reis ve ekibi tarafından temizlendiğini öğrendim. Bu Ülkücü dost Tayyip Başkanın isteği üzerine bu temizleme görevini üstlendiğini, talebim üzerine Park-Bahçeler binasında görüştüğüm anda söyledi. Şimdi İYİ partide görev yapan bu dostun, Tayyip Başkanı alabildiğine övmesini hatırlarım.
Gülhane gezisinden sonra Ayasofya çevresini, ara sokaklarını tarihi yapı bozulmadan restore edilen butik otelleri, düzenlemeleri, bölgenin çekiciliğini ve turist yoğunluğu oldukça sevindirici. Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Yerebatan Sarnıcına girmek isteyen ve onlarca metre sırada bekleyen turistlerin çoğunluğunun Avrupa ve Uzakdoğu kökenli olduğu görülüyor.
Sultanahmet meydanında arkadaşlarla buluşuyorum. Ayasofya ve Sultanahmet arası, Topkapı Sarayına giden boşlukta dâhil her yer tıklım tıklımdı. Cuma Namazı yaklaşıyordu. Ayasofya içerisine girmek için birkaç hamle yaptık ancak pek mümkün olmadı. Camii içi belli ki çoktan doldurulmuştu.
Caminin ziyaretçi giriş bölgesine Fatih Belediyesi tarafından hasırlar serilmişti. Hasırların bir bölümü bayanlar için ayrılmış, gölge olan bu yerde erkenden hanımlar yerini almıştı. Görünüşe göre dünyanın her tarafından, Ortadoğu, Uzakdoğu, Afrika ve Türk Cumhuriyetlerinden hanımlarla dolduruluyordu.
Meydanın büyük kısmı erkeklere ayrılmıştı. Yüzlerce hasırlar serili olduğu halde Fatih Belediyesi görevlileri hasır sermeye devam ediyordu. Bizde bir ağaç altında yerimizi aldık. Hava güneşli ve çok sıcaktı. Bu güneş altında, sıcakta uzun süre oturmak tehlikeli olabilirdi.
Önce güzel sesli imamlardan ezanlar, ardından hutbe. Oldukça güzel ve tok sesli imam önce Türkçe, ardından da İngilizce olarak hutbesini tamamladı. Türkçe ve İngilizce hutbeyi daha önce Avustralya da dinlemiştim. İşin ilginç tarafı hutbe süresince namazda olmayıp, çevrede halkalar oluşturan turist gruplarının da dinlemesiydi. Bu bir kendini aşma, özgüven patlaması olarak görülmelidir.
Cumayı kılan kadınlardan çoğunun Ortadoğulu olup eş ve çocuklarıyla beraber namaza gelmeleri bize de bir şekilde örnek teşkil etmelidir. Bundan 15-20 yıl önce böyle bir teşebbüs yapılmıştı ancak ne oldu ise bir türlü sürdürülemedi. Diyanet bu konuda yeni bir teşebbüste bulunmalıdır.
Sultanahmet Meydanı Cuma günleri Âdete tüm Müslümanların buluşma yeri olmuş. Bu güzel gelenek sıcak ve yağışlı günlerde rahat ibadetlerin daha iyi bir ortamda yapılabilir olması için ihtiyaç duyulan malzemeler (şemsiye, yağmurluk) karşılanabilmelidir.
Bu Cuma benim için unutulmazlarım arasında yer aldı. Ülkem ve dünya Müslümanları için bir kere de olsa Sultanahmet de Cuma eda etmek ve köklü medeniyetimizin beşiği yerleri ziyaretler için turlar düzenlenebilir. Bu turlar Edirne ve Çanakkale ile de beslenebilir.
Ne mutlu bu güzellikleri gören, hisseden ve ruhunda yaşayanlara. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.