Erol Sunat

Erol Sunat

Balıkçının Hikayesi

Balıkçının Hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde deniz kıyısında bir sahil şehri varmış. Bu şehirde ahalinin yegâne geçim kaynağı balıkçılıkmış. Balıkçılar fakir insanlarmış. Öyle ki tuttukları balıkla geçimlerini zar zor karşılarlarmış. Balıkçıların gaddar ve zalim bir Ağaları varmış. Kimse tuttuğu balığı onun haberi olmadan bir başkasına satamaz, kendine ayrı bir gelir imkânı sağlayamazmış. Ağa balıkçıların tuttukları balığı dilediği fiyata alır, onlara da ölmeyecek kadar bir para verirmiş. Ayda alemde bir tuttukları balıktan birkaç tanesini yemek için onlara bırakırmış. Ağanın en az onun kadar zalim olan adamları varmış. Balıkçıların fazladan tek bir balığı bile saklaması mümkün değilmiş. Bazı balıkçılar balık saklamaya niyetlendiğinde ya dövmüşler ya bir daha çalışamayacak kadar kolunu kanadını kırmışlar.

Ağa, şehrin denize bakan en güzel yerindeki konağında yaşar, şehre gelen misafirleri o konakta ağırlarmış.

Ağanın kendinden daha zalim bir oğlu ve oğlumdan da üstün dediği acıması ve affı olmayan bir kızı varmış. Bu kızdan ağabeyi dahi yılar, kız kardeşinin şerrinden korkarmış.

Günün birinde, şehrin fakir balıkçılarının olduğu mahalleye bir genç gelmiş. Çalmış o balıkçılardan birinin kapısını. Kapıyı açan kadın, ablamın kuzusu demiş hoş geldin hangi rüzgâr attı seni buraya. Delikanlı sorma teyzem demiş, anam geçen ay öldü. Babam yıllardır Sultanımızın emrinde savaşır durur. Haber gönderdim. Gelemedi. Bende tek bildiğim iş olan balıkçılık yapmak için geldim buraya. Az sonra teyzesinin kocası gelmiş. Delikanlı eniştem diye sarılmış yaşlı adamın boynuna. Bir çırpıda anlatmış başından geçenleri…

Eniştesi ertesi gün almış yanına delikanlıyı, götürmüş Ağanın konağına. Ağanın kızı dur Balıkçı demiş, destursuz nereye girersin. Kim bu yanındaki? Delikanlının eniştesi yeğenim olur hanımım demiş. Ana yok, baba yok, benimle balıkçılık yapmak istiyor. Tabi ki izniniz olursa. Kız yapsın da demiş, tuttuğu balıkları saklamak gibi, karşı gelmek gibi, asilik yapmak gibi, başkasının hakkını korumak gibi huyları yoktur inşallah. Adam kefili benim demiş. Kız tepeden bakar bir tavırla, sen demiş balıkçı, sen hiç konuşmaz mısın? Delikanlı konuşurum tabide demiş, kimsenin konuşmasına razı değil gibisiniz. Bu insanlar açlıkla ölüm arasında bir yerdeler. Bu nasıl Ağalık, bu nasıl hanımlık? Hani sizin adaletiniz, nerde kaldı sizin balıkçıları düşünmeniz. Kız bak hele demiş. Senin dilinde pek uzunmuş. Biz uzun dili olanın dilini keseriz. Daha diretirse, atarız denize, ya balıklara yem olur, ya da karaya vurur bedeni. Belli ki buraların usullerini bilmiyorsun. Yarından itibaren başla. Bir daha böyle konuşursan, sana, eniştene ve teyzene öyle bir güzellik yaparız ki feleğin şaşar.

Eniştenin benzi sararmış, eli ayağı titremeye başlamış. Delikanlının girmiş koluna atmışlar kendilerini dışarı.

Ertesi gün çıkmışlar balığa, şansları yaver gitmiş, o kadar çok balık tutmuşlar ki, balıkçılar mahallesinde olay olmuş. Balıkçıların Ağası oğlu ve kızı yanlarına gelmiş mahalleye. Ağa, delikanlı demiş, son birkaç yıldır, bu kadar çok balık tutan birine hiç rastlamadım. Belli ki bu işten anlıyorsun. Bu balıklardan yiyeceğiniz kadar balık almanıza izin veriyorum. Ayrıca üç akçe sana, iki akçede Eniştene. Çalışkan insanları severim. Bir akçe de sizin aşınızı pişiren teyzene veriyorum. Her zaman bu kadar cömert olmam ha…diye de kahkaha atmış.

Delikanlı Ağam demiş, ben onca sahil gördüm. Onca Balıkçı ağası tanıdım. Senin kadar cimri ve hak yiyenini görmedim. Ağanın oğlu, çekmiş kılıcını tek bir kelime daha edersen gebertirim seni demiş. Dua et Ağamın yanında kan dökmem. Kız kardeşi dur ağabey demiş, benim öyle bir sözüm yok. Çekmiş hançerini, delikanlının eniştesinin kalbine saplamak için hamle yapınca, delikanlı, kızın elinden kapmış hançeri dayamış kızın boynuna…

Bütün ahali ve balıkçılar buz kesmişler. Bir anda ortalığı ölüm sessizliği kaplamış. Delikanlı kim demiş tek bir adım atarsa, Enişteme ve Teyzeme bir şey yaparsa, bu kızın boynunu keserim. Ağa, durun demiş, kızıma bir şey yapmasın yeter. Herkes iyice uzaklaştıktan sonra, delikanlı kızı bırakmış. Bir daha demiş, bu yaşlı insanların yanına yaklaşırsan ya da birileri yaklaşmaya kalkarsa sen dahil kimse sağ kalmaz.

Ağa ne balıkları alabilmiş ne de bir daha müdahale etmeye cesaret edebilmiş. Delikanlı, tuttukları balıkları, dağıtmış mahalledeki insanlara. O akşam uzun bir süreden sonra ilk defa insanların karnı doymuş. İlk defa karınları tok olarak uyumuşlar.

Ağa danışacağı kimseleri toplamış başına. Araştırın bakalım demiş kim bu balıkçı. Ola ki Sultan falan gönderir, elimizi kılıcımıza atarız, kellemizden oluruz.

Delikanlının cesareti, şehirde anında duyulmuş. Şehrin Beyi, Ağa demiş, bu Balıkçılara öyle kötü, öyle fena davrandın ki, gün gelip başına böyle bir şey geleceği belliydi. Hele o oğlun ve kızının yaptıkları artık, herkesin sabrını taşırdı. Dur artık, durdur artık çocuklarını. Ver şu Balıkçıların hakkını. Değilse, bilinmedik biri gelir, gece yarısı çöker gırtlağına.

Ağa, Balıkçılara haber göndermiş. Ayın demiş üç günü kendinize diğer günleri bana çalışacaksınız. Delikanlı, yarı yarıya demiş. On beş gün sana, on beş gün kendilerine…

Ağa beş günden fazla olmaz deyince, delikanlı, varmış Ağanın konağına, ağa demiş nedir bu balıkçıların senden çektiği. Bu insanlar senin kölen mi? O sırada kız koşmuş gelmiş. Sen demiş bizim düzenimizi bozmaya mı geldin. Evet demiş delikanlı. Bu düzen bozuk düzen, insanları kan kusturan düzen. İnsanlar karnını doyuramıyor. Tuttukları balıktan karınlarını doyuracak balığı dahi vermiyorsunuz? Sizde hiç mi Allah korkusu yok? Kız hemen elini kılıcına atmış. Delikanlı sakın ha demiş, kılıcına elin giderse bu konakta sağ insan bırakmam. Başta seni öldürür geçerim. Kim verdi size bu yetkiyi? Bu şehir, bu insanlar sahipsiz mi sanırsınız?

Ağa dur kızım demiş. Bir adam böyle sormaya başladı mı, bunun sonu hayır olmaz. Kız sen de kimsin demiş? Anladım ki balıkçı falan değilsin. Bu şehre Ağa babamı ve bizleri yok etmek için mi geldin?

Delikanlı hiçbir şey söylemeden dönmüş balıkçıların yanına.

Ardından hep birlikte açılmışlar denize… Moralleri yüksek balıkçılar şevkle ve heyecanla atmışlar ağlarını denize. Balıkçı kayıkları balıkla dolu olarak dönmüş balıkçı iskelesine.

Ağa ve adamları iskelede onları bekliyorlarmış. Delikanlı eniştesinin kayığından iskeleye çıkmış. Hayırdır Ağam demiş, balıklara eskisi gibi el koymaya mı geldin? Biz demiş bu balıkları bugün sana vermeyeceğiz. Az sonra Balıklarımızı alacak bir gemi gelecek, o gemiyle gelecek insanlara satacağız. Bir saat kadar sonra bir gemi gelmiş, içinden inen insanlar, yakalanan bütün balıkları satın almışlar. Balıkçılar yıllar sonra ceplerine emeklerinin karşılığı olan akçeleri koymaya başlamışlar.

Ağa ve adamları sadece olan biteni seyretmişler. Ağanın oğlu, Balıkçı demiş, bu böyle olmaz, kazandığınız parayı hemen bize vereceksiniz. Bizde her haneye birer akçe verelim. Bu Ağa babamın ağalık hakkı.

Babanın ağalığı bitti demiş Balıkçı. Bundan böyle, herkes kendinin ağası. Kim ne kazandı, kendine…Beğenmiyorsanız, kendinize başka bir Balıkçı şehri bulun. Yok öyle olmaz, yine her şey eskisi gibi olacak diyorsan, kellen ve hayatın arasında bir seçim yap.

Ağanın oğlu irkilmiş. Ağa adamlarını da alıp konağına varmış. Ancak yaşadıklarını bir türlü içine sindiremiyormuş. Kızı ise kılıcı elinde konağın salonunda sinirli bir şekilde gidip geliyor, hırsından bağıra-bağıra ağlıyormuş.

Şehrin Beyi Ağayı çağırmış yanına, Ağa demiş, Balıkçı delikanlı var ya, şehre Sultanın fermanıyla geldi. Bey oğlu Bey derler ya, öyle biri. Bundan sonrasını artık siz düşünün. Ya bir daha balıkçılara ilişmeyeceksin ya da bu şehirden çekip gideceksin. Direnirsen sonunuz ya zindan ya sürgün ya da maazallah ölüm.

Ağa aman dilemiş, bir daha ne Balıkçılara karışmış ne de onu sahilde bir gören olmuş.

Anlatırlar ki; şehir balıkçığın merkezi olmuş, şehrin Beyi araya girmiş barışı tesis etmiş, Ağanın kızıyla da o balıkçı denen genci evlendirmiş.

Şehir şehire, Balıkçı Balıkçıya, Enişte Enişteye, Teyze Teyzeye, Balıkçı Ağası Balıkçı ağasına, ağa kızı ağa kızına, ağa oğlu ağa oğluna, iskele iskeleye, gemi gemiye, kayık kayığa, ahali ahaliye benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR