Erol Sunat

Erol Sunat

Bin şiir yazsam anlatamam öğretmenimi

Bin şiir yazsam anlatamam öğretmenimi

Değil bir şiir, bin şiir yazsam anlatamam öğretmenimi. Dil aciz kalem aciz kalır derler ya hani…

Tayinleri çıktığında, okul öğrencileri diğer öğretmenlerle birlikte bindiği araca kadar uğurlar, ardından ağlamayan öğrenci olmazdı.

Ağlamadan uğurlanan bir öğretmen hiç olmadı. İz bırakan insanlardı.

Gözlerine baktığımızda içimiz ısınırdı. Güven gelirdi hepimize. Cesaret aşılarlardı. Korkmamayı onlardan öğrendik.

Doğru kimdir? Dürüst neye derler? Yalancının mumu neden yatsıya kadar yanmaz?

Her durumda doğru söylemek neden önemlidir?

Bu düsturlar öğretmenlerimizden kulağımıza küpe. Kavga edenleri el sıkıştırırlar, küs olanları barıştırırlardı. Sınıfımda küs olanı görmek istemiyorum dediklerinde kimse kimseye küsemezdi.

*****

Öğretmenler Türk toplumunun en kabiliyetli insanları olarak bilindiler ve tanındılar. Öğretmen okulları, Eğitim Enstitüleri öğretmen yetiştiren kurumların başında gelirdi.

Öğretmen olacak gençler o okulların havasını teneffüs eder, özellikle öğretmen olmak için imtihandan geçerek o okullara gelirdi. Öğrencileri seçme, öğretmenleri seçme okullardı. O okullardan mezun olduk her birimiz.

Ve dağıldık güzel Türkiye’mizin her köşesine her bucağına.

Bugün ne o ruhu ne de o atmosferi layık-ı veçhile anlatabiliriz.

Bendeniz, Bursa Eğitim Enstitüsü 1974 mezunuyum.

Okul arkadaşımız Nevzat Karaköse’nin o güzel ifadesiyle Mektebi Şahaneden mezun olduk. Bugün kendi dönemimizden olanların her biri yetmişli yaşların üzerindeler.

Elli yıl önce, Öğretmenlik mesleğine Gümüşhane-Kelkit-Söğütlü Ortaokulunda başlamıştım.

*****

İzmir-Ödemiş Lisesi mezunuydum. Aynı sınıfta birlikte okuduğumuz sınıf arkadaşım Süreyya Özgören ile kazandığımız bir okuldu Bursa Eğitim.

O Matematik bölümünü ben Sosyal Bilgiler bölümünü yatılı olarak kazanmıştık.

Ne Bursa Eğitim Enstitüsünü unutabildim ne de ilk görev yerim olan, kurada çektiğim Gümüşhane-Kelkit-Söğütlü Ortaokulunu.

Söğütlü Ortaokulu, Bursa Eğitim Mezunu olan bizlerin ardı ardına görev yaptığı okul oldu. Bu asla tesadüf olamazdı.

Askerlik nedeniyle ayrılmamın ardından, okul arkadaşlarımdan, Kahramanmaraş- Elbistanlı Adnan Öztürk, ondan sonra da Sivaslı Mustafa Necati Öncel Söğütlü’ye gelip Öğretmenlik yaptılar. Kader bizleri bir arada olmasa da Söğütlü’de buluşturmuştu.

Meslek hayatımda Bursa Eğitim mezunu arkadaşlarla ilk karşılaşmam 1974 yılı Ekim ayına ve Kelkit’e rast geldi.

Kelkit Lisesinde Bursa Eğitimden Sökeli Haluk Doyuran ve eşi Nuriye Doyuran görev yapıyorlardı. Her ikisi de benden önce okuldan mezun olmuşlardı. Onlarla karşılaşmak çok hoştu. Beni birkaç kez evlerine davet etiler. Artık Kelkit’te Haluk Ağabeyim ve Nuriye Ablam vardı.

*****

Gelin bir hatıra daha paylaşayım;

47 yıl sonra, 20 Ekim 2021’de can dostumuz, o dönemin Söğütlü Sağlık Ocağı Sağlık Memuru Mustafa Ergenç’le telefonla görüştüm. Çok güzel bir dostluğumuz vardı. Meslek hayatımızın en renkli, en sempatik, en güleç yüzlü, en neşeli insanıydı. Neredeyse görüşmediğimiz gün yoktu.

O yıllarda Mustafa Ergenç kardeşimiz, Milli Eğitimin bir parçası gibiydi.

Okul açılmasına açılmıştı amma, harita yok, fen dolabı yok, on on iki kadar sıra, duvara dayalı bir kara tahta, Kelkit’ten aldığımız birkaç kutu beyaz ve renkli tebeşir.

Hepsi o…

Bereket versin daha ilkokuldan itibaren gözü kapalı Türkiye Haritasını her birimize tek tek çizdiren Öğretmenler tarafından yetiştirilmiştik.

Çizdim Türkiye Haritasını, Gümüşhane’nin yerini, Kelkit’in yerini ve bulunduğumuz Söğütlü köyünün yerini kabaca belirledim.

İşte dedim biz buradayız.

*****

Bizim öğretmenlerimiz fedakârlık timsaliydiler... Türkiye’ye kendilerini adamış insanlardı. Söz vermiş, ant içmişlerdi. Sözlerine ve antlarına her daim sadık kaldılar.

O bin şiir yazılsa dahi anlatılamayacak olan öğretmenlerimizin iç ceplerinde taşıdıkları bir kalemleri, bir de Türkiye için çarpan kalpleri vardı…

Onlar için kalem kılıçtan keskindi. Söz ve kalem erbabıydılar. Köy kahvesine girdiklerinde ayağa kalkardı herkes. Göz kamaştıran bir duruşları vardı. Biz öğrenciler için öğretmenimiz gibi olmak, onun gibi konuşmak, ders anlatmak, espri yapmak, kültürünü yansıtmak hayalimizdi.

O hayaller bir çoğumuzu onun gibi olmaya, öğretmen olmaya sevk etti.

O öğretmenler ki; Taşın altına değil ellerini yüreklerini koydular.

Ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandığı her yere gittiler.

Öğretmenlerini anarken gözleri dolan öğrenciler, öğretmenlerini unutmadılar, unutturmadılar.

Kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerde, karlı dağların tepelerinde yanan ocaklar tüten bacalar, orada bir öğretmenin var olduğunu gösterirdi.

Öğretmen gelen köye bayram gelirdi, bayram…

*****

İstiklal savaşında Muallim Mekteplerinin öğrencileri cepheden cepheye koştular. Bursa Muallim Mektebi son sınıf öğrencisiyken İstiklal savaşına katılan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk öğretmenlerinden biri olan dedemiz rahmetli İsmail Hakkı Sunat’ın izinden yürümek bana ve kız kardeşime nasip oldu.

Türk Öğretmeni, kendini bildi bileli yoklukla mücadele etti. Okul yoktu, en olmadık yapılardan köye okul kazandırdılar. Sınıf yoktu. Oraya sınıf denmez, buraya hayvan bağlasan durmaz denilen yerleri, sildi, süpürdü, boyadı o öğretmenler. Sıra yoktu, o imkansızlıklar içinde sıra yaptı, tahta yaptı kara tahta olsun üzerine tebeşirle yazılsın diye boya buldu öyle bir boyadı ki, kendi bile şaştı kaldı nasıl başardığına. Bunun adına şimdilerde aşk diyorlar. Meslek aşkı.

Türk Öğretmeni imkansızlıklarla mücadele etmek ve üstesinden gelmek için yaratılmıştı adeta.

İlçeden tebeşir aldı geldi. Yetmedi, tüplü aydınlatmalarla çocukları geceleri de eğitti. O çocukların içinden Mühendisler, Doktorlar, Hakimler, Subaylar, Müdürler yetişti.

O öğretmenler bulundukları o yurt köşelerinin efsaneleriydiler.

Türk Öğretmenlerinin zengin ufku, Milleti ve devleti için adanmış kalbi, öğrencilerine umut oldu. İşte onun içindir ki, bin şiir yazsam anlatamam öğretmenimi…

*****

Türkiye’nin bir ucundan, bir ucuna sevgi götürdü, hoşgörü taşıdı öğretmen. Tatlı dili, güler yüzü, gülen gözleri vardı. Görev yaptıkları okulların havasını değiştirdi. Öğrencilerini kanatlandırdı, uçurdu.

Sev diyenin, sevdirenin, sevgiyi bahşedenin hatırına ne bir kimseye beddua etti ne de buğuz.

Ruhun şad mekânın cennet olsun Öğretmenim.

Öğretmenler gününüz kutlu olsun sevgili öğretmen kardeşlerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR