Daha kaç çocuk daha kaç kadın ölmeli?
Çocuklarımızı koruyamıyoruz, kadınlarımızı da. İzmir’in Selçuk İlçesinde yaşları bir ve beş arasında değişen beş küçük çocuğun elektrik sobasının devrilmesiyle çıkan yangında yaşadıkları barakanın içinde yanarak hayatlarını kaybetmesi, kurtaramadığımız çocuklarımıza yenilerini ekledi.
Oldukça hüzünlü ve bir o kadar da hazin bir olay. Kolay kolay kaldırılacak ve altından kalkılacak bir olay da değil.
Kurumlar, sorumlular, yöneticiler, insanlar, komşuluk, mahalleli olmak, aklınıza ne geliyorsa hemen hepsi o yaşanan acı ve elim olayın altında kaldı. İnsanlık öldü…Vicdan ve merhamet iflas etti…
Bu beş küçük çocuğun vebalini taşımaya bu saatten sonra kimsenin gücü yetmez.
Kim bir günah keçisi arıyor da bütün suçu üzerine yıkmaya kalkıyorsa, vebali onun boynuna olsun diyor insanlar.
Cehalet, sefalet ve felaket yan yana gelmiş denir ya hani…Bu sebepleri ortadan kaldıramayanlar, kaldırmayanlar, öteleyenler, insan seçenler, ayırt edenler, yerinde sıhhatli karar verecekken vermesi gerekirken vermeyenler aynaya baksınlar önce…
Ne mi görecekler aynada?
Hakikati... Atlamadan, saklamadan, eğmeden-bükmeden, dosdoğru…
*****
Sosyal Hizmetler haberlere göre 18 kez gitmiş aileye…
Aile çocuklarını vermek istemiyorsa, ona göre yardım edilmesi gerekmez miydi? Mahalleliden, komşudan, Muhtardan başlayın, çıkın yukarıya doğru...
Beş küçük çocuk…Beş minicik can…Ve onlara mezar olan baraka…
Beş çocuğun yaşadığı o baraka da felaket geldim geliyorum demiş zaten…Anne ekmek parası derdinde, baba hapiste…Çocuklar evde, kapı kilitli. Bu çocukların içler acısı ölümleri karşısında kelimeler aciz, açıklamalar suspus.
Bize gelince, biz öyle bencil, öyle egoist, öyle kendimizden başka hiçbir kimseyi düşünmez olduk ki…Artık Allah korkusu da kalmadı…Huzuru mahşer düşüncesi de…Yazıklar olsun hepimize…Onca felaket yaşadık, gelemedik kendimize…
*****
Keşke, çocukları koruyan Bakanlık, kurumlar, böyle durumlarda kötü ve zor durumda olan çocukların yaşadığı hanelere defalarca ziyaret yapacağına, o ailelere ve o çocuklara elindeki bütün imkanları seferber etseydi…
Gittik gördük, tutanak tuttuk, gerekli tespiti yaptık demek yetmiyor.
Sonrasında ne oldu ne yapıldı sorusunun bir cevabı var mı?
Belli ki yok, zaten olsaydı, bu acılar yaşanmaz, o çocuklar şimdi evlerinde birbirleriyle oynuyor olabilirlerdi.
Ne yazıktır ki, bugüne kadar bu tür acı olaylardan ne ders aldık ne ibret. Alsaydık, böyle olmazdı, bunlar yaşanmazdı.
O gülücükler yandı, kavruldu, dumandan, isten boğuldu gitti. Minicik bedenlerin, minicik kalplerin takati ne dermanı ne ki…Görmeyen gözler, duymayan kulaklar, onlara uzanmayan eller, vicdanlar utansın!
*****
Yıl başından bu yana resmi rakamlara göre 386 kadın öldürülmüş. Kadınlarımızı koruyamıyoruz. Sokak ortasında tacize uğrayanlar onlar, tekme sille tokat dövülenler onlar, bıçakla delik deşik edilenler, kurşun yağmuruna tutulanlar onlar.
Cansız bedenleri yatıyor caddelerde, sokaklarda…Cani ya eski koca ya takıntılı aşık ya eski nişanlı ya boşanmak üzere olunan öfkeli eş, ya kadınların kızların boğazını kesen, bilmem kaçıncı kattan aşağıya atan hasta ruhlu erkek arkadaş…
Kadını öldürmek erkeğe hak değildir.
Boşadığın kadının topuğuna bakmayacaksın diyen o eski Anadolu terbiyesine ne oldu?
Bırakın artık şu kadınların yakasını…
Allah’ın vermiş olduğu hayat hakkını kadının elinden almak, almaya kalkmak ne demek?
Bu gözü dönmüşleri, bu raydan çıkmışları, bu insanlığını unutmuşları seyredip duracak mıyız? Kadınları çocukları bunların elinden ne zaman kurtaracağız?
*****
Adam diyor ki; benden boşanamaz… Ben evlenirim o evlenemez… Senden boşanıyorum diyemez. Uzaklaştırma kararı alamaz. Alırsa tanımam, babasının evinde gider bunun hesabını sorarım.
Öyle kanunlarımız olmalı ki, bu gözü dönmüşleri; sen de kimsin? Nasıl yaparsın? Nasıl kadının canına kıyarsın? Nasıl öldürmeye teşebbüs edersin, deyip, bir daha yaptığına yapacağına pişman etmeli.
Kadınlar hiç bu kadar yalnız ve savunmasız kalmadılar. Adam defalarca tehdit ediyor, taciz ediyor, ev basıyor, vuruyor, sövüyor, yaralıyor…Bir de bakmışsınız adli kontrol şartıyla serbest.
Serbest kalan, yine kesiyor kadının yolunu, yine dövüyor, yine sövüyor, yine kolunu kanadını kırıyor, yine bıçakla delik deşik ediyor. Öldüremediğini bu sefer öldürüyor. Ne yapıyoruz, bir kadın daha öldürüldü diye haber…
*****
Adam öfkesini yenemiyor, çocuklarının gözü önünde masum kadını öldürüyor, ondan sonra da sıkıyor kendi kafasına…Geride gözü yaşlı bir çocuk, iki çocuk…Bazen daha da fazla…
Ne oldu?
Kadın ayrılmak istemişti, erkek bunu kaldıramadı, önce karısına sıktı, sonra kendi kafasına…
Kadın ayrılmak istediğinde erkek kaldıramaz, tahammül edemez, gururuna yediremez diye bir şey mi var kanunlarımızda?
İnsanı yaşatamayan gelenek de töre de yerin dibine batsın…Bu dayatmaların, ne Türk kültürünün içinde yeri var, ne de Yüce İslam dininde…Olan sadece öldürülen kadınlara olmuyor, geride kalan çocuklar da hem öksüz hem yetim kalarak çocuk yaşlarda hele birde sahip çıkan yoksa oradan oraya savruluyorlar.
Biz Türk Milletiyiz…Kadınlara bakış açımız ne Araplara benzer ne İranlılara…Onlara benzemek ve özenmek zorunda mıyız? Yaşadığımız olaylar gösteriyor ki; Kadınlarımızı ve çocuklarımızı koruyan, kollayan, gözeten etkisi yüksek kanunlar yürürlüğe konmadan, hayata geçirilmeden hiç kimse derin bir nefes alamayacak.
*****
Daha kaç kadın sokak ortasında öldürülmeli? Rakam ne olmalı ki, biz de ne yapıyoruz, neden bu kadar geç kaldık diyerek kadın cinayetlerinin önüne geçelim?
Daha kaç çocuk ölmeli? Rakam ne olmalı ki, çocuklarımız canımız ciğerimiz diyerek onları korumak için, yaşadıkları sefaletin önüne geçmek için tedbirler alalım?
Hem söze insanı yaşat ki…diye başlayacağız, hem de çocuklara ve kadınlara öncelik verme konusunu gündeme getirmeyeceğiz.
Hiç kimsenin önceliği çocuklardan ve kadınlardan, insanları yaşatmaktan önemli değil. İnsanın yaşatılmadığı yerde ayakta duran, ayakta kalan tek bir devlet var mı, görebiliyor musunuz?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.