Doğudan-Batıya, Türkiye
Ramazan Bayramınız mübarek olsun. Bu Bayramı İstanbul da geçirdim. Bu arada bayram öncesi Güney Doğu Anadolu’ya 1 günlük bir seyahatim de oldu.
Bu bölgede görmediğim kent ve de çoğunlukla ilçe kalmadı, Ülkemin her tarafı bir başka güzel ama Güneydoğu Anadolu’nun sıcak insanları ve yemek kültürü bir başka güzel diyebilirim.
Seyahatim Bayram öncesi olunca havaalanı da dâhil, yerli yabancı renkli insanlarla karşılaşıyorsunuz.
Bayram için olsa gerek İstanbul Havalimanı oldukça kalabalık idi. Şırnak yolcuların çoğu Kuzey Irak’tan insanlardı. Renkli kıyafetleri, yollarda ki oldukça lüks arabaları ile hayli dikkat çekici idiler. Batılı otomobil üreticileri, parası olanlardan parayı çekme yollarını iyi biliyor.
Ziraatçı olmamız hasebiyle gözüm tarım alanlarında. Bir ay öncesine kadar kuraklık orada da önemli bir sorunmuş, gördüğüm kadarıyla son yağışlarla çözülmüş görülüyor Ancak bu yağışların yazlık ürün için devam etmesi gerektiğini söylemek yanlış olmaz. Yöre vatandaşımız, Dicle Nehrinin dahi su akışı eskisi gibi değil diyorlar.
Dönüş uçağında yanımda 2 genç adam var. Uçakta verilen ikramları almayıp “biz niyetliyiz” diyorlar. Bu iki Jandarma Uzman Çavuşu olan delikanlılarla sohbet ediyoruz. Şu an durum iyi olsa da, bir kere daha terörün bu ülkeye maliyetini öğrenmiş oluyorum. Aslan gibi bu iki Anadolu delikanlısı işlerini çok seviyor; yöre halkı ile olan irtibatları ve muhabbetlerinden güzel hatıralar aktardılar.
Bayram Arifesinde İstanbul’a dönüyorum. Ramazan ayının son orucunu açmak ve akşam namazını kılmak üzere Ayasofya ya gidiyorum. Onca yorucu yolculuktan sonra yağışlı bir havada orada olmak istiyorum. İftara yakın Sultanahmet Meydanına giriyorum. Parklar, meydanlar oldukça dolu. Cami girişinde sıralı inanlar iftar için yemek ve çay kuyruğunda. Şöyle bir tur atıyorum. Avrupalı, Çinli, Korali, Japon, Asyalı, Afrikalı insanlar da kuyrukta yemek almak için bekliyor.
Yanıma aldığım 2 hurma ve 1 muz ile namaz için Ayasofya’ya giriyorum. Atmosfer muhteşem. Burada da farklı ülke ve bölgelerden farklı insan yığını. Birisi oldukça dikkat çekici. Koreli genç bir mühendis. Olanları kameraya alıyor. Yanından geçerken “ne için burada olduğunu” soruyorum. Türkiye’ye ilk defa gelmiş ve “namazı ve Ayasofya’yı merak ediyorum” diyor.
İmamın muhteşem kıraatı ile namazı eda ediyoruz. Çıkışta Korelinin tekrar yanına varıyorum. “İlk namazı olduğu gibi kameraya aldım, etkileyiciydi” diyor. “Dışarıda ikramlar var, beraber geçebiliriz” ifadesini pek anlamadı. İkramları ve bedava olduğunu anlatıyorum. İkramlar Fatih Belediyesi ve Kızılay ekibinden. Her şeyi merak ediyor. Çok da iyi olmayan İngilizcesine iyi anlaması için yavaş ve basit cümlelerle namaz, oruç, Sultanahmet ve Ayasofya’yı anlatıyorum.
Koreli çok ülke gezdim ancak Türkiye gibi renklisi ve heyecan vericisi az diyor. 40'lı yaşlarda halen bekâr Koreliye “bir Türk kızı ile evlenmesini” tavsiye ediyorum. Gülüyor. Memnuniyetini bildirerek ayrılıyoruz.
O akşam ikinci durağım Sirkeci. Burada akşam ve uzaktan da olsa TCG Uçak Gemimizi görmek istiyorum. Sirkeci’ye yürüyerek iniyorum. Giriş yasak ancak polislerden ricam üzerinde uzaktan da olsa TCG için birkaç resim alıyorum. Duygulanmamak ve gurur duymamak mümkün değil.
Arife günü tüm gün, toplamda yürüyüşüm 15 km'yi buluyor. Gördüğüm ve yaşadıklarım enerjimi artırıyor. Bu ülkede yaşayıp, nimetlerinden istifade eden bazıları bir Koreli kadar bu ülkeyi, olanları merak etmiyor, ilgi duymuyor. Hatta şikâyet ediyor, gelişmelerden rahatsız oluyor. Hayırlısı.
Tekrar bayramınızı tebrik ediyorum. Ülkemin huzurla nice bayramlarla ulaşması dileklerimle tüm okurlarıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.