Erol Sunat

Erol Sunat

Eti Sıyrılmış Kemik!

Eti Sıyrılmış Kemik!

İnsanların alım gücü düştükçe, oldukça hüzün veren görüntülere sahne oluyor ülkemiz. Bunlardan en hazin olanı eti sıyrılmış kemik alan insan manzaraları…

Bu insan neşesinden, keyfinden almıyor eti sıyrılmış kemiği! Mecburiyetten alıyorlar!

Enflasyon bu insanları ezmedi, ezmiyor yaklaşımlarından alıyorlar!

Zamlara yetişemediklerinden, o fiyatları karşılayacak maddi güçleri olmadığından alıyorlar!

Bu insanların burukluğunu, biçareliğini, görenler, seslerini ve feryatlarını duyanlar olsaydı, eti sıyrılmış tavuk kemiği alır mıydı insanımız?

Almayıversinler, yemeyiversinler, bugünde sofralarında beyaz yada kırmızı et olmayıversin demeye gelen laflar ve sözler, insanımızı daha da fazla kırıyor, incitiyor!

Ekmeğine katık bulamayacak hale düşen insan ne yapacak ki başka?

Cep delik, cepken delik, ceplerinde yoksa metelik, nasıl alsınlar, nasıl savaşsınlar enflasyonla, nasıl savaşsınlar her Allah’ın günü fiyatlara dokunuş yapanlarla?

Bu insanların hali ahvalini gördüğü halde, bildiği halde anlatan yok, söyleyen, ileten yok!

Bu ülkede aç mı var deniyor ya hani? Var! Göstergesi de eti sıyrılmış kemik alanların pürmelali!

Büyüklerimizin görevi, aç insanları doyurmak, çıplak insanları giydirmek değil mi?

Göktürk Hakanı Bilge Kağan, Osmanlı'dan yaklaşık altı asır önce, Türk Milletine şöyle sesleniyordu; "Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım...Ondan sonra Tanrı irade ettiği ve lütfettiği için, Ve talih ve kısmetim olduğu için ölecek milleti diriltip, kaldırdım, Çıplak milleti giydirdim, Fakir milleti zengin ettim, Nüfusu az milleti çok ettim. Başka illi milletler, başka Kağanlı milletler arasında onları pek üstün kıldım. Dört bucaktaki milletleri hep barışa mecbur ettim. Ve düşmanlıktan vazgeçirdim."

*****

Gerçek enflasyon ortaya konmadıkça, rakamlar gerçeği yansıtmadıkça, enflasyon bizi ezmeye, hırpalamaya, savurmaya, kolumuzu-kanadımız kırmaya devam edecek!

Açıklanan rakamlar enflasyon yokmuş gibi, enflasyondan habersizmiş gibi, şikayet edilecek ne var ki, dercesine rakamlar.

Ancak, marketlerde ve pazarlarda yaşanan görüntüler yürek burkuyor!

Enflasyonun insanımızı ne denli ezdiğinin anlaşılamaması, tane ile alsınlar, kilo ile almaktan vazgeçsinler gibi söylemler, insanları enflasyondan daha fazla eziyor ve üzüyor!

Siyaset yapan insanlar çare arayan, çare bulan, çare bulmak için çabalayan insanlardır.

Eti sıyrılmış kemik alan insan manzaraları, en çok onları yaralamalıydı!

Ne yaptık biz diye! Ne yapıyoruz biz diye! Bu insanlar neden bu hale düştü? Neden bu hale geldi diye! Ekmek bulamazsınız pasta yiyin demenin değişik bir versiyonu olan, kilo ile alacağınıza tane ile alın demek, sahada olmayan, vatandaştan her geçen gün daha da uzaklaşan siyasetin kaçınılmaz yansımaları!

*****

Enflasyonun ezip geçmesi, ufak-tefek sıkıntılar olarak görülmeye çalışılıyor!

Geçiştirilmesi kolay bir şey gözüyle bakılıyor!

Keşke geçiştirilebilseydi!

Keşke ufak-tefek sıkıntı olsaydı olan-biten!

İnin sahaya, inin meydana, sorun vatandaşa senin derdin ne diye?

İnsanca yaşamak hakkım değil mi diyene bir cevap verin!

Bir teselli edin! Gönlünü alın! Dinleyin hiç olmazsa…

Eti sıyrılmış kemik alabilecek bir hale nasıl geldi, ne zaman geldi bir sorun!

Eti sıyrılmış tavuk kemiği alan insanlar sanmayın ki keyfinden alıyor!

Beyaz et ateş pahası fiyatı elli liraya dayanmış durumda…

Kırmızı etin yanına yaklaşan yok.

Kırmızı et yüz liraya erişme hayali kuruyor. Bu işin ne esprisi kaldı ne de mecazı…

Yaşananlar ortada, gözümüzün önünde!

*****

Asgari ücret görüşmeleri devam ediyor.

Ne olur sizce?

3.850 ile 4 bin arasında bir rakam telaffuz edilen…

Nedir anlatılan? Refah payı ekli, yüzde otuza denkli!

Bu paraya, bu fiyat artışına ne alabilir, nasıl geçinebilir asgari ücretli?

Eti sıyrılmış kemik meselesini neden aşamasın bu insanlar?

Yaşadıklarımıza…Temcit pilavlarına…Sürekli aynı şeylerle karşılaşmaya…

İbret alınmayan tekerrürlere…Değişmeyen, değiştirilemeyen ne varsa her şeye bakarsanız!

Gönlümüzden geçen bu değildi demekten murat, hep aynı nakarat!

Değişmeyen, değiştirilmeyen, sürekli aynı manaya, aynı noktaya gelen, bir adım daha ileriye gitmeyen, gidemeyen hep aynı olan, hep aynı kalan sözlerle anlatılmak istenenler artık yolumuzu açmıyor, bizi karanlık tünellerden aydınlığa çıkarmıyor!

Dikkatinizi çektiyse, içinde “-ecek” ve “-acak” geçmeyen tek bir cümle var mı?

*****

Ne mi diyor insanımız? Çok güzel konuşuyorlar! Hoş konuşuyorlar! Aklımız çeliniyor! Neden olmasın diyenlerimiz oluyor! Gönlümüzü fethediyorlar! Bam telimizden vuruyorlar! Yalan-doğru pek bilemedik amma, güzel konuşuyorlar arkadaş!

Ancak, dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz!

Konuşulan lafları alt alta yazıp topluyoruz, hatta sağlamasını yapıyoruz, netice; sıfıra sıfır, elde var sıfır. Laf atını meydana sürmek, kolay…

Lafla gökteki yıldızları önümüze, kapımızın önüne getireceklermiş gibi anlatıyorlar. Hani nerde o yıldızlar? Merak etmeyin diyorlar! Ne zaman söz verdik de sözümüzde durmadık! Ne zaman bir şeyi yapacağız dedikte yapmadık! Gelecek dediysek gelecek! O yıldızın uçarı, kaçarı yok! Getireceğiz! Bizden başka kimse getiremez!

Nerde o bir türlü gelmeyen yıldız? Gökyüzünde yani yerinde!

Gelesi yok! İnesi yok! Yaklaşası yok! Getirmeye kalkanın getiresi lafla olduktan sonra pek kolay! Geleceğine, getirileceğine inananlar var olduktan sonra…Yeminle getirecekler diye, meydan ateşi yakar gibi anlatanlar olduktan sonra…

Bizim insanımız sevmeye görsün! İnanmaya görsün! Kapılmaya görsün!

Lakin; eti sıyrılmış kemiğe de layık değil! Komşusu açken tok yatan bizden değildir diyen Hz. Peygamberi hiç mi hatırlayan yok?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR