Felek Vurmuşun Hikayesi
Uzun uzun zaman önce memleketin birinde yuvarlanan taş misali yosun tutmayan, hiç kimseye ve hiçbir yere bağlanamayan bir delikanlı yaşarmış. Delikanlının gezmediği diyar, başından geçmeyen macera kalmamış. Babası onu ya zindandan çıkarmış ya satılmak üzere olduğu köle pazarından kurtarmış. Ona felek vurmuş derlermiş. Onun başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi diye de anlatırlarmış. Babası hangi işe el attıysa olmadı, yapamadı. Tuttuğu dallar elinde kaldı felek vurmuş oğlumu der, anlatırken gözleri dolarmış. Ana ve babası bari başını bağlayalım, bir de iş kuralım, yetti artık bunun bu dolaşması gezmesi demişler. Sert mizaçlı anası, analık hakkımı helal etmem demiş, çok ağır laflar saymış, sessiz sakin bir kızcağızla evlendirmişler.
Felek vurmuş, kıza, sen demiş bana niye vardın ki, seni de benim gibi felek mi vurdu? Seni başımdan atsam, anama laf anlatamam. Babanın evine bıraksam, yeni Bedesten Ağası olan babanın gazabına uğrarım. O da yetmez ağabeylerin bana meydan dayağı çeker. Bu şehirden kaçmaya kalksam, babam yemin etti, evlatlıktan reddeder. Söyle bana ne yapayım ben? Kız, Bedestende dükkanınız var demiş, çalışsana. Mal almaya diye kervanlarla istediğin diyara gider, gelirsin. Oradan aldıklarını burada satar hem çalışır görünürsün, hem de sana ses çıkaran olmaz. Bana gelince, ben senden razıyım. Seni beğendiğim sevdiğim için sana vardım. Senin yolunu gözlerim, oturur evde beklerim. Dilersen beni de al götür o diyarlara.
Felek vurmuş, ya demiş seni o diyarlarda bırakırsam, dönüp arkamı gidersem, kız o zamanda demiş bir daha bu şehre bu diyara gelemezsin. Ailem seni cehenneme gitsen yine bulur. Hem sen nasıl birisin böyle? Benimle ananın zorlamasıyla evlendiğini bilirim. İyide yeni yaşını dolduran oğlumuzun suçu taksiri ne? Ona hiç acımaz mısın? Felek vurmuş cevap vermeden, atmış kendini dışarı. Sokakta yürürken birileri geçmiş önüne. Sen demişler, yeni Bedesten Ağasının damadı felek vurmuş değil misin? Evet demiş felek vurmuş, iyide size ne bundan? Bir anda saldırmışlar üstüne. Felek vurmuş bileğine kuvvetli biriymiş. Kısa zamanda üzerine çullananları dağıtmış.
Birini yakalamış, yapışmış yakasına. Sizi demiş kim gönderdi üstüme ya söyle ya da seni boğup atmayayım. Yerde yatan, Bedesten Ağası demiş, Ağaya saygıda kusur edermişsin, saymazmışsın, ileri geri konuşurmuşsun. Felek vurmuş bırakmış yerde yatanın yakasını, varmış Bedesten Ağasının dükkanına. Ağa demiş, üzerime adam göndermişsin. İşte geldim. Ne senin benimle alıp veremediğin. Ağa, alaycı bir ifadeyle bırakın demiş damadım benim dükkanıma teşrif etmiş. Hoş geldin şeref verdin felek vurmuş. Sana felek vurmuş deseler de bileğini büken yokmuş, İyi kılıç kullanırmışsın. Ok atmada üstüne yokmuş. Senin bu özelliklerini ananda babanda bilmezmiş. Sen bana lazım bir adamsın. O adamları ne yapacağını gözümle görmek için gönderdim. Mesele hem canın sıkılmasın hem biraz para kazanıp üleşelim. Sende kazancına bak, bende. Kızımda torunumu büyütsün rahat rahat.
Felek vurmuş, tamam ağa da demiş ne yapacağım. Sen demiş yarın benim kervanımla yola çıkacaksın. Yolda ne yapacağını sana söylerler. Damat konuyu eve geldiğinde karısına anlatmış. Karısı sarılmış boynuna. İşte şimdi oldu demiş. Aradığın işi de hedefi de babam sana söyler. Ertesi gün öğleye doğru, bir grup atlı gelmiş kervana. Grubun başı, sen demiş ağamın damadı felek vurmuş musun? Öyleyse bizimle geleceksin. Seninle işimiz var. Birkaç saat sonra yüzlerini sarıp saldırmışlar bir kervana. Kervanın altını, akçesi, malı ve hayvanları sınırdan geçirilmiş mallar ve hayvanlar satılmış, altınlar ve akçelerle birlikte birkaç gün sonra getirilip ağaya teslim edilmiş. Ağa felek vurmuş demiş, işittim ki, kimseye kılıç çekmemişin. Ancak hepsini bağlayıp atmışsın bir kenara. Altına akçeye el dahi sürmemişsin. Dur hele bu daha başlangıç. Alışacaksın. Çok daha iyi olacak. Adamlarım tek başına kervanın cümle adamının hakkından geldi dediler. Bu tespitler gözümde senin değerini daha da artırdı haberin olsun. Senin payını kızıma verdim. Sen şimdi almazsın, almamazlık edersin.
Felek vurmuş, karısına ben demiş bu durumdan rahatsızım. Baban insanları soyuyor. Sen bu duruma nasıl katlanıyorsun. Bak beni felek fena vurdu. Hayatım zindanlarda ve kaçıp saklanmak geçti. Esir pazarlarında satılırken babam geldi kurtardı. İşim gücüm hiç rast gitmedi. Lakin kimseyi soymadım. Hırsızlık yapmadım. Feleğin vurduğu biri olmaya razı oldum. Karısı o zaman demiş sen bu işi belli ki yapmayacaksın. Felek vurmuş cevap vermemiş dalmış gitmiş. Ertesi gün ağanın adamları gelmişler tam senlik işimiz var demişler. Çok zengin bir kervan var. Lakin kervan muhafızı öyle biri ki, onu ne bu memlekette ne de yabancı diyarlarda yenen olmamış. Haramiler onun adını duyunca yol değiştirirmiş. Ağamız dedi ki, bu kervanı alt eden memlekette efsane olur. Felek vurmuş, merak etmeyin demiş her biriniz efsane olacaksınız. Siz çıkın yola ben size yetişirim. Onlar gittikten sonra, bir başka yoldan varmış o kervana. Kervancı başı, hoş geldin yiğidim demiş. Felek vurmuş, ağam demiş, kervana baskın olacak. Daha sözünü bitirmeden Bedesten ağasının adamları kervana doğru saldırıya geçmişler. Yüzü gözü sarılı Felek vurmuş, saldıranların karşısına tek başına dikilmiş. Yirmiden fazla saldırganın arasına rüzgâr gibi dalmış, ağanın adamları çil yavrusu gibi dağılmışlar. Ağanın has adamı, sen demiş aynı ağamızın damadı gibi kılıç sallıyorsun. Belki de osun demiş ve ölmüş. Geri kalanlar kaçmışlar. Kervancı başı yiğidim demiş, ne zaman başımız darda kalsa bu kervanı kurtarıyorsun. Bu sefer Sultanımıza ait emanetler taşıyorduk gel benimle Payitahta. Birlikte Payitahta varmışlar.
Sultanın huzuruna çıkmışlar. Sultan ben demiş seni biliyorum. Sen felek vurmuşsun. Benim yabancı diyarlarda gözüm kulağım olan, benim için zindanlarda yatansın. Seni ilk kez dünya gözüyle gördüm. Var olasın yiğidim. Bundan gayrı da bırakmam artık. Felek vurmuş Sultanın elini öpmüş, emrindeyim Sultanım demiş. Sultan Kervancı başı babam dostudur demiş. Memleketimin en büyük ve en zengin kervanıdır. Ne zaman sıkıntıya düşse, kervanı hem korumuş hem de muhafızlık etmişsin.
Bundan böyle demiş yanı başımda olacaksın. Seni bir ben bileceğim, bir de Kervancı başı.
Felek vurmuş gelmiş karısının ve oğlunun yanına. Karısı, sen demiş babama yardım etmemişsin en has adamlarını o kervan muhafızı denilen cani öldürmüş. Babam öyle kızdı ki ne kadar kervan varsa hepsini bastı. Duyduk ki, Sultan babamı cezalandırmaya birini gönderecekmiş. Felek vurmuş, dur demiş ben bir babanın yanına varayım. Ağanın konağının kapısını çalmış. Adamları ağam demişler damadın geldi, seninle görüşmek ister.
Ağa dört oğlunu da yanına alarak karşılamış damadını. Neredeydin demiş. Hiç demiş Felek vurmuş, ben arada bir birkaç diyar dolaşmadan yapamam. Anladım ki, baskın benim işim değil. Duyduğuma göre adamlarının yarısı ölmüş, şu muhafız denen adamın karşısına çıkmışlar. Ağa, sen demiş tanır mısın o uğursuzu. Felek vurmuş, bana zaten demiş felek sillesini vurmuş, bir de o vursaydı ne olurdu halim. Yüzünü gören yok, adını bilende. Sultanın kervanı olduğu söylenen bir büyük kervan var. O kervana kim ilişti, bir daha gün yüzü göremiyor diye anlatılıyor. Benim bildiğim, duyduğum bu kadar.
Ağa, iki gün sonra demiş, o kervan bu şehre gelecek. Gelecek amma bir daha bu şehirden çıkışı olmayacak. Benim adamlarım senin emrinde olacak Felek vurmuş. O muhafızı da Sultana çok yakın diye bilinen Kervancı başını da yok etmek senin görevin. Kervanın malı, altını akçesi ne varsa alıp komşu diyara geçeceğiz. Ondan sonra, birkaç diyar daha aştık mı, bizi kimse bulamaz. Kılavuzumuz sen olacaksın. Felek vurmuş durumu Kervancı başına bildirmiş. Kervan şehre indiğinde Bedesten ağası, oğulları ve adamlarıyla kervanı bastığında karşılarında yüzü gözü sarılı birini görmüşler. Ağanın adamlarından biri ağam demiş bu o.
Muhafız ve yanındakiler ok yağmuruna tutmuşlar ağa ve adamlarını. Çok geçmeden, ağa ve oğulları, onları destekleyenler, ahaliden onlara yardım edenler yakalanmışlar. Muhafız hepsini şehrin meydanına getirmiş. Ey ahali demiş, ben bu kervanın muhafızıyım. Bu açgözlü ağa bu kervanı soyup kaçmak istedi, yakalandı.
Ahaliden yaşlı bir kadın, Muhafız demiş, sen kimsin? Aç yüzündeki örtüleri de seni bilmiş tanımış olalım. Muhafız yüzündeki örtüleri açınca, ahali şaşırmış kalmış bu ağanın damadı demişler. Felek vurmuş bu…Yeminle o. Ağa demek ki demiş o muhafız sendin ha…Ne yapacaksın beni asacak mısın? Tam o sırada Felek vurmuşun karısı koşmuş gelmiş. Kıyma babama demiş, asma babamı.
Anlatırlar ki; Felek vurmuş ağayı ve adamlarını şehirden sürmüş atmış. Şehre aç gözlü olmayan, şehri ve insanları kucaklayan insanları Bey ve Ağa yapmış. Karısı Felek vurmuşun oğlunu alıp babasıyla birlikte gitmiş. Sultan yıllar sonra, Felek vurmuşun oğlunu bulup getirtmiş. Felek vurmuş oğlunu öyle bir yetiştirmiş ki, Felek vurmuşun oğlu, memleketin en önemli Beylerinden biri olmuş. Sultanın yeğenlerinden biriyle de evlendikten sonra hem saraya damat, bir süre sonra da memlekete Vezir olmuş.
Şehir şehire, Felek vurmuş Felek vurmuşa, Sultan Sultana, Bedesten Ağası Bedesten Ağasına, Kervancı başı kervancı başına, kervan kervana, ana baba ana babaya, gelin geline, torun toruna, ahali ahaliye benzer.
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.